Arama

Prof. Uğur Derman
Eylül 8, 2023
Türk Cild San’atı - 1

Dünyada "kitab" kavramı ortaya çıktığı zamandan beri, onun dış tesirlerden korunması lüzum ve tedbirleri de beraberinde getirilmiş olmalıdır. En eski kitab malzemesi olarak papirusden sonra, terbiye edilmiş deri (parşömen) ve nihayet kağıd kullanılmıştır. Bunların üzerine yazılan metinlerin, sırasına göre varak hâlinde toplanıp birbirine bağlanmasıyla kitab gövdesi şekillenir. Kitabı parçalara ayrılmadan bir arada tutmak, daha da mühimi onu koruyup saklamak için her iki yüzüne birer kab geçirilmesi ve bunların birbirine bir sırt (dip) ile tutturulması gerekir.

Kitabın başladığı ve bittiği her iki tarafa geçirilen bu kablar için malzeme olarak en ziyade hayvan derisi kullanılmış, Arabça'da deri mânâsına gelen cild kelimesi de el mahâretine dayanan bu işlemin anahtar kelimesi olmuştur. Bundan dolayı tanıtılan san'atın uygulamasına Türkçe'de teclîd, mesleğe cildçilik, bunu meslek edinenlere de mücellid adı verilir. Cildin Türkçe'de karşılığı olan deri ve buna bağlı dericilik, derici gibi kelimeler dilimizde tamamen başka mânâlar taşıdığı için bu maksadla kullanılmasının kavram kargaşası yaratacağı unutulmamalıdır.

Metni çok uzun olup da, müellifi tarafından birer büyük kitab hacmiyle ayrılmış bulunan her bir bölüm de, üzerine ister karton (mukavva), ister deriden mâmul kab geçirilmiş olsun, cild olarak adlandırılır: Mesnevî'nin birinci cildi, ikinci cildi vbg...

Bir Kitab Kabının Bölümleri

Bir kabın kısımları: a) Üst kab; b) Sırt (dib); c) Alt kab; d) Sertâb; e) Mıkleb; f) Şemse; g) Salbek (selbek); h) Köşebend; ı) Kenarsuyu

Resim üzerinden bir kitab kabının bölümlerini inceleyelim.

İslâm coğrafyasında sağdan sola yazılan Arab asıllı harfleri kullanan ülkelerde, kitabın sahîfe tertîbi de tabîatiyle sağdan sola doğru olur. Batı'da ise bunun tam aksi uygulanır. Bu sebeple Doğu'da kitabın başladığı sahîfelerin önündeki kaba üst kab, bittiği yerdekine de alt kab adı verilir (Bizde yakın zamanlarda kab kelimesi yerine kapak denilmeğe başlanmış; hattâ sağ kapak-sol kapak denilmesi tercih edilir olmuştur. Oysa, bir dolabın veya kutunun kapağı, kitabın da kabı olur. Bu, Türkçe'nin zenginliğidir). Üst ve alt kabın kısımları aynıdır. Alt kaba yapılan gerekli ilaveler ayrıca anlatılacaktır.

Kab üstlerine kalıb yardımıyla basılan bölümler şunlardır: Ortadaki beyzî (yumurtamsı) şekilli bölüme şemse denilir. Eski devrin kitabları sonrakiler gibi dikdörtgen değil, kare (murabba') şeklindeydiler. Bunlardaki şemse bölümü de, sâhaya uyum sağlaması için dâire biçimindeydi ve bu, şekli dolayısıyla kelimenin güneş mânâsına gelen şemsden türediği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Kitab biçimi kareden dikdörtgene dönüştükten sonra, şemsenin şekli yumurtamsıya çevrilmiş olsa da, üstünde ve altında kalan boşlukları doldurmak için buralara eklenen parçalara selbek (salbek) adı verilmiştir. Bunun sadberk (yüz yaprak) kelimesinden doğduğunu söyleyenler de vardır.

Bir kabda, şemse ve selbekin dışında tabiî deri olarak bırakılan boşluktan sonraki dört köşeyi bağlayıcı nitelikte yer alan bölümlere köşebend denilir. Şemse, selbek ve köşebend bölümlerinin kenarları önceleri düz bırakılırken, zamanla dendan denilen yuvarlak çıkıntılarla daha câzib hale getirilmiş, bunların çukur yerlerine zer-mürekkeble küçük tığlar çekilmiştir.

Kitab kabının üstü anlatıldığı şekilde bırakılabileceği gibi, dışına kenar suyu da getirilebilir. Kenar suyundaki desenler kesintisiz işlendiyse yekpâre su, yuvarlak veya mekik biçimli şekillerle bölündüyse parçalı su (paftalı su) adını alır. Desen yerine hat kullanıldığında buna da kitâbeli su denilir. Kenar suyunun iki tarafına çekiçle zencerek demiri vurularak, bunun ucundaki kabartma zencerek şeklinin kab üstüne çerçeve hâlinde çıkması sağlanır.

Alışılagelmiş ölçülerden büyük olan kitablara kab taslanırken, bir yerine iki kenar suyu. konulabilir (taslamak, kabın üzerine kalıb basıp bezemek maksadıyla yapılan ön hazırlıklar için kullanılan, Türkçe bir mücellidlik tabiridir). Kitab yüksekliğinde hâlâ fazlalık kaldıysa, sadece üst ve alta takoz adıyla anılan ek kenar suyu konularak bu boşluk da kapatılabilir.

Mülemma' bir kab. Çifte kenarsuyunun iç tarafında takoz görülüyor.

Alt kaba bağlı olarak pek çok kitab kabında görülen beşgen şekilli kısım mıkleb adıyla bilinir. Mıkleb, eskiden numara konulmadan bırakılan sahîfelerin arasına katlanıp yerleştirilerek, okuma esnâsında nerede kalındığına işaret oluşturur. Ayraç gibi kullanılmadığı zamanlarda kitab gövdesiyle üst kab arasına kıstırılır. Mıklebin üstünde de kabdaki desen kalıbları aynen kullanılır. Fakat şemse kalıbı mıklebe sığmayacağı için ya kısmen aynı, yahut bir başka yuvarlak küçük kalıb basılır; buna mıkleb şemsesi denilir. Mıklebin sağlıklı ölçüsü şudur: Üst kabın üzerine kapatıldığı zaman, çıkıntısı şemsenin tam ortasıyla örtüşmelidir.

Kitabın boğaz adı verilen kalınlığı ölçüsünde genişliği bulunan kısım da, mıklebi alt kaba bağlayan sertâbdır. Sertâb, kitabın boğazını dış tesirlerden de korur. Bu kısmın rahat hareketlendirilmesini temin için her iki uzun kenarında bırakılan, deriden ibâret yumuşak kısımlara dudak denilir. Mushaflardaki sertâbın dışına desenli kalıb basılabildiği gibi "Ona ancak temizlenenler dokunabilir" meâlindeki Kur'ân-ı Kerîm âyetinin (56,Vākıa, 79) yazılıp kalıbla basılması âdet hâline gelmiştir.

Mülemmâ' şemse. Sertâb kısmında sülüsle âyet okunuyor.

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Prof. Dr. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN