Arama

Mustafa Özcan
Temmuz 9, 2018
Sudeys ile Havali modelleri

5 Temmuz Perşembe (2018) akşamı Mısırlıların uhdesinde, işletmesinde Envar el Kur'an cemiyetinin düzenlemiş olduğu bir akşam yemeğine davet ettiler. Diğer davetlilerle alakalı pek bilgim yoktu ve onun ötesinde akşam yemeğinin nedenini de bilmiyordum. Namaza müteakip cemiyete vardığımda bazı tanıdık simalarla karşılaştım. Beşir Eryarsoy, Muhammed Salih Ekinci ve Abdulvehhab Ekinci bunlardan bazıları idi. Akşam yemeğinden sonra sebebi ziyafet veya çağrı sebebi anlaşıldı. Mısırlı kardeşlerimiz 24 Haziran 2018 tarihli seçim zaferini kutluyor ve bu kutlamayı seçkin bir davetli grubu eşliğinde taçlandırıyorlardı. Ben de latife olarak Muhammed Mürsi'nin serbest kalması halinde böyle bir ziyafet düzenlemeleri gerektiğini söyledim. 24 Haziran 2018 seçim sonuçlarını Araplar helva dağıtarak kutladılar. Envar el Kur'an cemiyeti de bunu yemekli ziyafetle kutladı. Seçkin zevat arasında Muhammed Salih Ekinci hoca da bulunuyordu. Ayak üstü biraz sohbet ettik. Hoca'nın Şah Veliyyullah Dehlevi, Eş'arilik üzerine çalışmaları var. Çalışmalarının büyük kısmını okudum. Bu kitaplardan birisi de Seferel- Havali'ye yazmış olduğu bir reddiye: "Hakikatle Algı Arasında Eş'arilerin Akide Alanındaki Yöntemleri". Suudi Arabistanlı Sefer el Havali de alleme olarak tanınan isimlerden birisi.

İbni Teymiye kelamcılara karşı reddiyeleriyle meşhurdur. Özellikle de doğruya en yakın yanlış olduğunu düşündüğü Eş'ariler ve Sünni kelamcılara kıyasıya, biperva yüklenir. Kelam fırkaları arasında en çok eleştirdiği diğer unsurlar Cehmiye ve Mürcie fırkasıdır. Cehmiye'nin müstakil bir mezhep olup olmadığı günümüzde tartışma konusudur. Bununla birlikte bazı görüşleri diğer mezheplerin bünyesinde yaşamaya devam etmektedir. İbni Teymiye Cehmiye'nin sıfatları inkar ettiği kanaatindedir. Bu nedenle de bu fırkaya aşırı derecede yüklenir. Eş'ari ve Maturidileri de sıfatları inkar etmeseler de içini boşalttıklarına inanmaktadır. Bu nedenle de onları sıfatları nominal ve atıl hale getiren anlayışı temsil etmekle suçlar.

Muhammed Kutup'un öğrencisi olan Sefer el-Havali günümüzde Mürcieleşme eğilimin mercek altına almıştır. Bu hususta bir doktora çalışması yürütmüştür. Esasında bu eğilimi teşhis etmekle son derece haklı ve isabetlidir. Nitekim, Selefi görünseler de Camiye ve Medhaliye adındaki Suudi Arabistan destekli istihbarat kuluçkalarında, dehlizlerinde üretilmiş kimi Selefi akımlar Mürcie formatı içinde yaşamaktadırlar. Yani ismen selefi ama gerçekte Mürcie kapsamına girmektedirler. İbni Teymiye'nin tanısı da böyledir. O ulu'l emr adına veya devlet adına mazeret geliştiren kesimleri irca eğilimi (Mürcieleşme) taşımakla suçlar. Mezhepler veya meşrepler de insanlar gibidir. Ziya Paşa'nın dediği gibi ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.

Sefer Havali'nin Muhammed Kutup'tan devşirdiği en önemli haslet, eğilim ise Batı ve özellikle Amerikan karşıtlığıdır. Bu 10 yıl kadar hapiste kalmasına sebebiyet vermiştir. Sefer el Havali Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın hedef tahtasına oturttuğu uyanış neslinin öncüsüdür. Son yıllarını Suudi Arabistan'da geçiren hocası Muhammed Kutup da göz hapsinde kalmıştır. Kardavi gibi çok göz önünde olmadığından dolayı Mübarek veya Sisi rejimi Suudi Arabistan otoritelerinden iadesini istememiştir. Sefer el Havali'nin eserlerinden birisi Akide'de Eş'ari Yöntemi adlı eseridir.

Muhammed Salih Ekinci hocanın reddiyesine konu olan eserdir. Sefer el Havali Hoca her ne kadar Muhammed Kutup'un talebesi ve Sahavat neslinin öncülerinden ise de yöntem noktasında İhvan'a yakın olmamıştır. İhvan fikriyatından etkilenmiş olsa idi zaten böyle bir eseri kaleme almazdı. Zira İhvan köktenci değil uzlaştırıcı bir çizgiyi takip eder, esas alır. Müstakil bir şahsiyettir. Yazıları ve Batı'ya karşı duruşu nedeniyle merhum Muhammed Surur Zeynelabidin ve Sururiye ekolünü akla getirse de İbni Temyiye ekolüne hep sadık kalmıştır.

Klasik Selefi ekolü takip etmektedir. İbni Teymiye'den sonra Muhammed Bin Abdulvehhab'ı irşat postunda tahayyül etmekte. İslam medeniyetini Muhammed Bin Abdulvehhab ile günümüzde Nasirüddin Elbani'nin yenilendiğini ileri sürmektedir. Ona göre İbni Teymiye'den sonra ümmetin yenileyicileri arasında Muhammed Bin Abdulvehhab ile Nasirüddin Elbani bulunmaktadır. Ona göre İkisi ümmetin son yüzyıllarda en bariz yenileyicidir.

Ses getiren kitaplarından birisi Keşfül Gumme an ulema'il ümme adlı eseridir. Bu eserde ABD'nin İslam dünyasındaki hedeflerini; petrol saha ve vahalarına el koyma planlarını nazara vermiştir. Küçük hacimli bir eser olmasına rağmen Batı'nın siyasi planlarını deşifre etmesi açısından önemli bir eserdir. Yeni eseri ise 'Müslümanlar ve Batı Medeniyeti' adını taşımaktadır. İki bin sayfanın üzerinde olan bu eser henüz beyaza çekilmemiş ya da son şeklini almamış olsa da internet sitesinde okurların ilgi ve dikkatine sunulmuştur. 68 yaşında ve hasta olan Sefer el Havali ulema, davetçi ve Al-i Suud'a üç önemli nasihatte bulunmaktadır. Kitabında Mayıs 2017 yılında Trump'ın Riyad ziyareti sırasında olduğu gibi İslam'la savaşmak üzere milyarlarca doların Batı/Amerikan hazinesine aktarıldığını, akıtıldığını hatırlatmaktadır. Bu doğrudan veya dolaylı olarak insanları Allah'ın yolundan çevirmek ve alıkoymak tanımına girer. Havali ikiyüzlülük ve nifaktan yakınmaktadır. Sözgelimi, bir şekilde Ruslarla anlaşarak onlardan silah ve mühimmat temin edildiğini, alındığını öte yandan da Halep'in düşmesi sırasında imamlara konut duası ısmarlandığını nazara vermektedir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Sefer el Havali yine Riyad yönetiminin İran ile ilişkilerini kestiğini ama onun vasalı, protégé'i olan Irak yönetimiyle diplomatik ilişkiler başlattığına parmak basmaktadır. Aynı kitapta Birleşik Arap Emirliklerinin İsrail'in siyasi simsarı olduğunu ve İsrail'in BAE paralarıyla Mescid-i Aksa'yı yıkarak yerine Süleyman Tapınağını ya da Üçüncü Mabedi kurabileceğini, dikebileceğini ifade etmektedir.

Dışişlerinden sorumlu BAE'li Bakan Enver Kargaş ise BAE'nin sistematik ve haksız bir karalama kampanyasıyla karşı karşıya kalmasından yakınmaktadır. Oysa ki daha yolun başındayız. Libya, Yemen, Filistin, Katar, Somali gibi ülkelerde işlediği fesat ve çıkardığı ifsat nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri eleştirilerin odağındadır. Besbelli hamama giren terler.

Sefer el Havali, İsrail'in Mescid-i Aksa'yı yıktıktan sonra Üçüncü Mabedi kimin paralarıyla yapacağını sorgulamaktadır.

Kabe İmamı Abdurrahman Sudeys, 'Camiye/Medhaliye' tipli dini akımlar doğrultusunda devlet adamı ne yaparsa yapsın yanılmaz payesi veren isimlerden birisidir. Anlayışına göre adeta devlet adamı Kur'an gibi korunmuştur! Ulu'l emr kavramı üzerinden devlet adamlarına yanılmazlık payesi veriyorlar. Şiilerin yanılmazlığı esas alan (ismet/masumiyet) 12 İmam doktrinini eleştirip kendileri devlet adamları üzerinden benzerini yapıyorlar. Elbette BAE gibi ülkelerin bağışları, katkı ve himmetlerine ilave olarak Türkiye'de de, bu projenin baş mimarlarından olan İsrailli Haham Yehuda Glick'e dost ve arka çıkan bazı ezoterik gruplar Üçüncü Mabedi birlikte kuracaklar, yükseltecekler.

Suudi Arabistan'da karşımızda iki model duruyor. Bunlardan birisi Harem İmamı Abdurrahman Sudeys tam da Sefer el Havali'nin bahsettiği din adamları tipini temsil etmektedir. Devlet adamlarını kutsayan ve fiiliyatta onlara masumiyet halesi giydiren akım. Şimdi Sudeys gibiler Avrupa'da istenmeyen imam ilan edildi ve cemaat arkasında namaz kılmayı reddediyor. Talihsiz beyanatında, 'Suudi Arabistan ve ABD dünyayı huzur içinde yönetiyorlar' demişti.

Cezayirli bir engelli İsviçre'de bir camide Sudeys'in konuşmasını engellemiş ve sözlerini kesmişti. Bu gibi hocalar ulu'l emr meselesine bir de onun mütemmimi olarak Amerikancılığı katmışlardı.

1988, 1990 ve 1991 yılında Hicaz ve Körfez'e Amerikan askerleri getirilmesiyle ilgili tartışmalar günümüze aksetmiş oldu. Sefer el Havali gibiler bunun karşısında olmuşlar ve uyarıcı mahiyette Keşfül gumme an ulema'il ümme gibi kitapları kaleme almışlardı. Şimdi karşı akımı temsil eden Abdurrahman Sudeys gibiler ise Avrupa'da istenmeyen imam ilan edildi. Tartışmanın sınırları giderek büyüdü; Avrupa'yı da içine alacak şekilde genişledi hatta bir nevi küreselleşti. Hicaz'a Coni'leri buyur edenler şimdi de Üçüncü Mabedi yapmakta İsrail ortaklığına soyunuyorlar. Artık saflar netleşti. Beyaz çizgi siyah çizgiden ayrıştı.

Sefer el Havali'nin yeni kitabının konuşulduğu bir sırada iki Batılı dergi Suudi Arabistan'ı kapağa taşıdı. Bunlardan birisi The Economist dergisiydi. Suudi Arabistan'daki değişimi kapağına çekmiş ve şu başlığı kullanmıştır: The Saudi revoution begins. Suudi devrimi başladı. Aynı günlerde Time dergisi de aynı şekilde bu ülkeyi kapağına taşımış ve şu başlığı kullanmıştır: Keys to the Kingdom. Bu eğilim ve tercihiyle Suudi Arabistan İslam dünyasında kaybederken muvakkaten Batı'da kazanıyor görünüyor. Esasında 10 yıldan beri İran birkaç yıldan beri de Suudi Arabistan iniş çizgisinde, İslam dünyasında kazanımlarını kaybediyorlar. Eskiden biri kazandığı zaman diğeri kaybederdi. Şimdi ikisi birlikte kaybediyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN