Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 27, 2024
Meleklere iman, ‘Görünmezler Alemi’ne inancın bir parçasıdır

Geçen hafta bu sütunda yayınlanan "meleklerin müminlere duası" konulu yazımız vesilesiyle İslam'da melek inancı üzerine hasbihal etme durumu hasıl oldu.

Bu sebeple konuya bugünkü yazımızda da devam etmek istiyoruz. Çünkü "postmodernizm" denilen çağı yaşamakta olan dünyamız, insan için sadece bu dünya hayatının varlığıyla yetinmeyi türlü yollarla empoze etmeye çalışıyor. İnsanın, başka bir hayatın varlığını hesaba katmasını bile kabul etmeyen bu anlayışın aksine insanı birçok hatadan ve olumsuzluktan koruyan inancın "ahiret" inancı olduğunu, bu dünyada yaptıklarının ahiret denilen öte dünyada karşılık bulacağına inanmayı telkin eden İslam'ın önemli bir iman esası da Yüce Yaratan ile birlikte O'nun meleklerine de inanmaktır. Bu sebeple melek inancının son derece önemli ve aynı zamanda gereğince önemsenmesi icab eden bir konu olduğunu söylemeliyiz.

Meleklere iman, 'Görünmezler Âlemi'ne inancın bir parçasıdır

Meleklere iman, İslâm inancının temel esaslarından biridir. Gözle görülemeyen meleklerin varlığına iman, müminlerin vasfı; onların varlığını inkâr ise inançsızların özelliğidir. Allah Teâlâ'ya yürekten inanmak ve samimiyetle bağlanmak anlamına gelen "takvâ" özelliğine sahip olan müminleri tarif eden ayetler, "Kur'ân-ı Kerim'in ancak bu takvâ sahipleri için bir "Hidayet Rehberi" olacağına" dikkat çekmekte; bu müminlerin zikredilen ilk özelliklerinin ise "onların "Gayb" denilen "Görünmezler Âlemi"ne olan inançlarından" söz edilmektedir. Anlaşılan meleklere iman, 'Görünmezler Âlemi'ne inancın, bir parçasıdır (bkz. Bakara, 2-3)…

Miraç'ta, Sevgili Peygamberimize (sav) hediye edilen hususlardan biri de Bakara suresinin son iki ayetiydi… Bu ayetler "Hz. Peygamberin, müminlerle beraber Allah'a ve meleklerine, gönderdiği kitaplara ve kutlu elçilere… iman ettiğini" ifade ederek başlamaktaydı... Adeta şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız: Mukaddes ve muazzez kitabımız Kur'an-ı Kerim'in gerek ilk ayetlerinde gerekse surenin son ayetlerinde meleklere iman konusuna dikkatimiz çekilmektedir… Çünkü bu husus, insanoğlu için bir iman ve inkâr meselesidir… Zira inkar edenlerin özelliği, gönderilen peygamberi inkar ile birlikte ona vahyi getiren meleği de, pek çok görevlere sahip diğer melekleri de yok saymak ve inkar etmektir. Bu inkâr, aynı zamanda melek aracılığıyla getirilen vahyi insanlara tebliğ eden peygamberi gönderen Allah'ı da inkâr etmek demektir.

Esasen Kur'an-ı Kerim'in nâzil olduğu zaman diliminde putperest Arap toplumu, önceki semavi dinler olan Hristiyanlık ve Musevilikteki bozulmuş melek inancına dair birtakım bilgilere sahiptiler. Fakat onlar, kendilerine has Cahiliye dönemi inanışları çerçevesinde melekler hakkında tutarsız anlayışlara ve şirk kokan inanışlara sahiptiler. Sözgelimi toplum olarak onlar, melekleri genellikle insanı Tanrı'ya yaklaştıran varlıklar olarak görmekte; insanların ilâhlarla doğrudan irtibat kurmaya layık olmadıklarını düşünmekte, bu sebeple de kendilerini onlara yakınlaştıracak birtakım melekleri ya ilâh edinmekte ya da bazı meleklerin, Tanrının çocukları olduğunu düşünmekteydiler. Yine Kur'an'ın ifadesiyle meleklerin dişi varlıklar olarak Allah'ın kızları olduğuna inanmaktaydılar (bkz. En'âm, 100; Zuhruf, 15). Günümüzde çeşitli resimler, filmler ve diğer medya araçlarında meleklerin kanatlı bir kadın olarak resmedilmeleri ve "İyilik Perisi/Meleği" gibi ifadelerde mutlaka kadın resminin kullanılması, bu putperest cahiliye anlayışının devam ettirilmesi çabalarıdır. İslam dini, meleklerin de Allah Teâlâ tarafından nurdan yaratılan varlıklar olarak yeme-içme, kadın-erkek gibi insanî özelliklere değil, melekî vasıflara sahip olduklarını bildirir; müminlerin onlara bu vasıflar çerçevesinde iman edip, onları göremiyor olsalar da varlıklarına gönülden inanmalarını ister…

Asr-ı Saadet'te yaşanan bir hadise, tam anlamıyla ve her türlü özellikleriyle bir "insan" olarak daha önceden görmedikleri bir kişi suretinde Hz. Cebrail'in, Peygamber Efendimize (sav) gelerek birtakım sorular yöneltmesine şahit olan ashab-ı kiramı son derece etkilemiştir. Bu hadise, meleklerin kadın ya da erkek olmadıklarını, Allah dilediği zaman onları istediği ve takdir buyurduğu surete soktuğu ama insanların bunu fark edemediklerini ortaya koymuştur. Peygamberler tarihinde yaşanan birtakım olaylarda, meleklerin insan suretinde gelerek muhatapları olan peygamberlere müjdeler ve haberler iletirken kendileri durumlarını açıklayıncaya kadar peygamberlerin onları insan zannetmesi dikkat çekicidir. Nitekim Hz. İbrahim (as) da bu görevli elçileri insan zannetmiş, onlara ziyafet hazırlamış, ancak onların ellerini yemeğe uzatmayışlarını garipsemişti (bkz. Hûd, 70)… Şimdi de ashab-ı kiram ilk defa gördükleri bu kişiyi garipsemiş, elbisesinin beyazlığı, daha önceden onu hiç görmemiş olmaları ve fakat üzerinde yolculuk işareti sayılabilecek bir şey göremeyişleri hayretlerine sebep olmuştu. Bembeyaz elbisesi, simsiyah saçları olan bu yabancının sorduğu sorulardan biri de iman esaslarıydı… Peygamberimizden aldığı, "Allah'a, meleklerine, kitaplarına…." cevabını da diğer cevaplar gibi tasdik etmişti. Ashab-ı Kiram tanımadıkları bu yabancının ayrılıp gitmesinden sonra "onun kendilerine dinlerini öğretmek üzere gelen Vahiy Meleği Hz. Cebrail olduğu" Peygamberimiz tarafından açıklanmıştı…

O gün buna bizzat şahit olan Hz. Ömer tarafından dikkatle takip edilen ve sonraki nesillere aktarılan bu mütevatir bilgi, gerek ashab-ı kiramın gerekse sonraki nesillerin, meleklere iman konusundaki inanç kodlarını belirlemelerinde önemli bir rol oynamıştır. Doğrusu ashab-ı kiram ve sonraki çağlarda gelecek nesiller olarak tüm müminler, kendilerine melekleri tanıtan nice ayetler ve hadislerle bir akâid konusu ola "Meleklere İman" mevzunda son derece nasiplidirler. Zira Allah Teâlâ ve Son Elçisi Hz. Muhammed (sav) bu konuda ümmet-i Muhammed'e melekleri yeterince tanıyabilme imkânı bahşetmiştir.

Gelecek yazımızda meleklerin özellikleriyle konuya devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim.

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN