Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ekim 19, 2023
Mekke ne kadar bizimse Kudüs de o kadar bizimdir!..
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Zalim terör devleti İsrail'in, masum sivilleri -her biri vahşet niteliğindeki saldırılarıyla- tam bir soykırıma tabi tuttuğu günler yaşıyoruz…

Yaşananların, canlı çekimlere ve resimlere yansımış hallerine yürek dayanmıyor. Evleri başlarına yıkılan yavruların yaşadıkları şoktan ötürü, sorulan sorulara verdikleri cevaplar ve yüz ifadeleri her şeyi ortaya koyuyor. Yavrusu kucağında can veren babalar, bebeğine son kez sarılan anneler, oğlunun sedye üzerindeki cansız bedenini gördüğünde duyduğu acının boğazına düğümlendiğini fark ettiğiniz doktorlar ve daha niceleri… Şu birkaç gündür yaşananlar insanlıktan, merhamet duygusundan ve vicdan dediğimiz o müstesna cevherden yana nasibi olanların yüreklerini dağlıyor… Lakin bu acı hakikati, ustaca örtmeye çalışan, bu vahşi saldırıları ters yüz eden profesyonel odaklar, medyayı da yanlarına alarak hayret verici yalan haberlerle dezenformasyona başvurup kendilerini haklı, masum sivillerden oluşan Filistin halkını ise haksız duruma düşürmeye çalışıyorlar…

Bu defa ki zalimce saldırılarda daha önce hiç bu kadar olmadığı şekliyle bazı medya kuruluşları; kanallarıyla, sosyal medyalarıyla ve gazeteleriyle zalim terör devletinden yana tavır almış durumda... Ustaca ve adım adım uyguladıkları yöntemleriyle vahşi saldırıları terör devletinin birer "savunma hakkı" olarak göstermeye çalışmaktalar… Yalancılıkta şeytanı bile geride bırakacak ve fakat ancak "profesyonel şeytan" diyebileceğimiz kurumlarla ve insanlarla karşılaşmak pekâlâ mümkün bugünlerde…

İşte tüm bu soykırım saldırılarının yaşandığı, fosfor bombalarının kullanıldığı ve en son sivillerin, çocukların sığındığı bir hastanenin, tahrip gücü arttırılmış mühimmat ile bombalandığı bu acılarla dolu süreçte, ülkemizdeki bazı kimselerin, dinî hakikatlerin ve tarihi gerçeklerin taban tabana zıddı olan söylemlerine şahit oluyoruz. Bu haftanın başında eski bir TV sunucusunun bilgiden ve gerçeklerden mahrum fikirlerine ve söylemlerini okuduk. Yazısını, eski CHP milletvekillerinden biri olan Falih Rıfkı Atay'ın "Floransa ne kadar bizden değilse Kudüs de o kadar bizden değildir" sözleriyle tamamlayan ilgilinin dinî ve tarihî bilgilerden mahrum olduğunu ortaya koyan bu durum, sadece onun değil, ciddi bir kitlenin hâlâ Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin konusunda gerçekten "bilgisiz" durumda olduğunun manidar bir göstergesi… Bu bilgi eksikliklerine bir de "Filistinlilerin topraklarını para karşılığında Yahudilere sattıkları" yalanı da eklenince bu, insanların yaşanan mezalimi gereği gibi görme, hissetme ve anlamlandırma gibi insanî faaliyetlerinin önüne bir koca engel teşkil ediyor…

2021 yılının Mayıs ayında Mescid-i Aksa'ya yönelik kanlı baskınlarla, hastaneye atılan bombalarla Filistinli Müslümanlara bayramı zehir eden zalim terör devleti İsrail bugün de yine aynı zulümlerini vahşet üstüne vahşetlerle tüm dünyanın gözü önünde işlemeye devam ediyor. Yaşadığı iç karışıklığı bertaraf etmek için Filistin'e savaş ilan ederek durumu kurtarmaya çalışan İsrail terör devletinin zalim yöneticileri ve ordusu, ABD ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından korunup kollanırken, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından kınanmasına bile izin verilmedi. Bunun teklif edilmesi bile mümkün olmadı… İlan edilen "savaş" işte böyle bir ahlaksızlık, vicdansızlık ve hukuksuzlukla sürüp gidiyor; lakin onlar dillerinde sakıza dönmüş "orantısız güç kullanılmamalı" söylemini de tekrarlamaktan hiç vazgeçmiyorlar vesselâm… Peki genelde Müslüman ülkeler olarak, özelde ise bu ülkede yaşayanlar olarak ne yapmalıyız; bugünlerde bize düşen nedir?..

Bugünlerde bize düşen nedir?

Kanaatimizce bu günlerde ülkemizde yaşayan "yanlış bilgilere sahip" ve bu yanlış bilgilerle ya da kasten insanları yanıltanların ortalığı karıştıran görüşlerinin kol gezdiği ortamda, yüzyılı aşkın bir zamandır devam eden Filistin topraklarını işgal faaliyetinde zalim İsrail'in, Filistin'e reva gördüğü zulmü önce bizzat kendimiz tanımaya sonra da bunu anlatmaya ihtiyacımız ve mecburiyetimiz vardır…

Topraklarını para karşılığı sattıkları yalanıyla yaftalanan Filistin halkının, böyle bir ithamı hak etmediklerini tarihi gerçekleri okuyarak bilgi edinmeli ve doğru bilgilerle bu kanaati dillendirmemiz gerekiyor, ayrıca… Bu itham ve iftiranın, sadece bir şahsa değil bir millete yönelik olmasının günah ve vebalinin de o denli büyük olacağını hatırlatmanın da yine üzerimizde bir vecibe olduğu kanaatindeyiz.

Öte yandan hem Filistin topraklarının, hem Kudüs'ün hem de Mescid-i Aksâ'nın, bir Müslüman için kalbinde müstesna bir yer tutması gereken beldeler ve mekanlar olması gerektiği, günümüz Müslümanına tekrar tekrar hatırlatılmalıdır. Zira adına sekülarizm denilen dünyevileşme belası, günümüz Müslümanlarını da etkisi altına almayı başarmış ve "kardeşinin derdiyle dertlenmeyen onlardan biri değildir" hadisindeki uyarı, Müslümanların gündeminden ve gönlünden çıkıp gitmiştir artık…

Her zaman olduğu gibi hamiyetperver milletimiz, bölgedeki sivil toplum kuruluşlarına maddi desteklerini esirgemiyor ve az-çok ama mutlaka yardımlarda bulunuyorlar. Bu bilinen bir gerçek… Fakat duayı dilden, hüznü ve tasayı da gönülden eksik etmemek gerekiyor. Belki bir gönlü mahzun müminin duası, Rahmet-i İlahiye kapılarını açacak, mazlum kardeşlerinin selametine, ilahi yardımlara mazhariyetine ve zaferine vesile olacaktır!.. Dünyevileşmenin getirdiği "rahatına düşkünlük", sorumluluk bilincinin önünde en büyük engel, bu bilinçten mahrumiyetle yapılan dua da niyazın kabulündeki en kalın perdedir… O halde, en baştan başlayarak şunu kendi nefsimize kabul ettirmeli ve etrafımıza da ilânen paylaşmalıyız: Mekke ne kadar bizimse Kudüs de o kadar bizimdir!.. Ve Kudüs'ün gerçek sahipleri, Filistin halkıdır!..

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN