Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 11, 2023
Şeytanın şerrinden kurtulmanın tek yolu: Allah’a sığınmak

Önceki yazımızda, insanlık tarihinde ilk kez yemin ederek karşısındakileri aldatanın, şeytan olduğuna değinmiştik. Hz. Adem ile eşinin, cennetten sürgünle sonuçlanan hatayı işlemelerine sebep olan şey, edilen yemine inanarak aldanmalarıydı… Bu kadim gerçek, insanlık tarihi boyunca hiç değişmeyecek ve hem şeytan hem de insan kılıklı şeytanlar tarafından, diğer insanlar yeminlerle güçlendirilen sözlerle/söylemlerle kandırılacaklardı… Peki insanoğlu, şeytan ve "avâneleri" denilen kişilere karşı böylesine savunmasız ve edilgen bir halde mi kalacaktı? Elbette hayır… Allah Teâlâ, insanoğluna bahşettiği akıl ve kutlu elçileriyle gönderdiği vahiyle, şeytanın varlığından haberdar kılmış ve onun aldatmalarından kurtulmanın yollarını da yine bu elçileri vasıtasıyla öğretmiştir… Bütün mesele, şeytanı düşman bilmek ve bu ezeli düşmanın her daim farkında olmaktır… Bu farkındalık, kişiyi, şeytanın şerrinden kurtulmanın tek yolunun, Allah'a sığınmak olduğu gerçeğine götürecektir. Zira akıllı bir kişi, sahibinin yanındaki hırçın bir köpeğin şerrinden korunmak için başvurulacak en doğru yolun, sahibinden yardım istemek olduğunu bilir… Bütün varlıkları olduğu gibi, şeytanı da yaratan ve ona hükmeden yine Allah Teâlâ olduğuna göre, şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak, Allah'ın koruması altına girmek ve şeytanı Allah'a havale etmek demektir. Asıl mesele, şeytanın kendisine yakın olmasına fırsat vermemek, onun aldatıcı vesveselerine kapı aralamamak ve kozlarını kullanmasına imkân tanımamak gayreti ve çabası içinde olmaktır. Bunun için de "dilde Allah'ın adı, gönülde O'nun yâdı olmalıdır", der İslam büyükleri… Geliniz, meselenin işte bu önemli kısmı üzerinde yoğunlaşalım.

Allah'a sığınmak nedir? Nasıl olmalıdır?

Farkında olalım ya da olmayalım, Müslümanlar olarak, "Eûzü billahi mineşşeytânirracim", "Neûzü billah" ve "Maâzallah" dediğimiz her cümle ya da kendi dilimizde "Lânetli Şeytanın şerrinden sana sığınırım Allah'ım" formundaki her niyaz, Allah'a sığınma ifadesidir… Bütün mesele, bunu sözde değil, özde kılmak; dilde değil gönülde kılmaktır, önce… İslam kültüründe bunun adına "istiâze" denilmiş ve istiâzenin yukarıdaki cümlelerle yapılabileceği ifade edilmiştir. Gerek ayetler gerekse hadisler bize Allah'a sığınılması gereken hususlarda bilgi verirken aslında kadim zamanlardan örneklerle, günümüzde Müslümanlara bu konuda yol göstermişlerdir. Konuya öncelikle Mukaddes Kitabımızdaki örnekleri ele alarak devam etmek istiyoruz.

Allah'a sığınmanın Kur'an-ı Kerim'deki örnekleri

İlim, irfan, hikmet ve marifet kaynağı olan Kur'ân-ı Kerîm'de, kısaca "Allah'a sığınma ve O'nun koruması altına girme isteği" olarak ifade edebileceğimiz "istiâze" konusunda bizlere on yedi ayette farklı kişiler ve olaylar üzerinden örnekler verilmektedir.

Bu örneklerin ilkinde, "yanlış bir şey söylemekten, bilmediği bir konuda konuşmak ve talepte bulunmaktan Allah'a sığınan" Hz. Nuh (as) ile kişinin, şeytanın aldatmasıyla yanlış şeyler söyleyebileceğine dikkatimiz çekilmektedir (Bkz. Hûd, 47). Bir bakıma Allah Teâlâ, Hz. Nuh (as) örneğiyle müminin "sözde/kelamda hata" etmemesi için de Allah'a sığınması gerektiğini öğretmektedir bizlere... Bu sebeple, vâizler ve hatipler sözlerine başlarken okudukları istiâze duası ile "bilmeden konuşmaktan, sözü yanlış söylemekten ve hata etmekten" Allah'a sığınırlar.

Hz. Yûsuf (as) örneğiyle kendisine gayrimeşru bir teklifte bulunulduğunda karşısındaki kişinin şerrinden Allah'a nasıl sığınılması gerektiği de öğretilir müminlere… Burada sınav, duygular üzerindedir. Hz. Yusuf (as) şehvetinin şerrinden Allah'a sığınmış, şeytanın bu konuda kendisini aldatmasına kapıyı kapatmıştır. Böylece Allah'ın koruması altına alınan aziz peygamber, bu davranışıyla hem iffet ve namus kavramlarına dair en güzel örneklerden birini ortaya koymuş hem de "Böyle bir işi yapmaktan Allah'a sığınırım. Kocanız benim velinimetimdir. Bana iyilik edip evini açtı. Gerçek şu ki, zalimler (nankörler) asla iflah olmazlar" diyerek muhatabına aynı zamanda iyiliğe karşı sadakat ve vefa dersi de vermiştir (Bkz. Yusuf, 23).

Yine bu kıssada, Hz. Yusuf (as) ile kardeşleri arasında cereyan eden olaylarda onun, adaletsizlik yapmak suretiyle hata işlemekten de Allah'a sığındığını görmekteyiz. Burada da Hz. Yusuf (as) "haksız yere bir kişiyi alıkoymaktan Allah'a sığındığını" ifade etmiştir (Yûsuf, 79). Böylece o, hüküm verme makamında olan bir kişinin, hatalı kararlar vermekten de Allah'a sığınması gerektiğini öğretmiştir bizlere…

Son olarak Hz. Meryem'den ve annesinden söz etmek istiyoruz. İlk ayet, annesinin onu dünyaya getirdikten sonra dua ederek, yavrusunu, şeytanın şerrinden koruması için Allah'a emanet ettiğini ifade eden ayettir. Burada, müminlerin evlatlarını Allah'ın korumasına tevdi etmenin de bir kadim gelenek olduğu öğretilmektedir. İkincisi ise Hz. Meryem'in mabedde ibadet ederken bir insan suretinde kendisine gönderilen vahiy meleği Hz. Cebrail'i birden karşısında gördüğü zaman duyduğu endişe ve korkuyla Allah'a sığındığından bahseden ayettir. Burada da insaoğlunun, olağanüstü durumlarda sığınması gereken merciin yine Allah Teâlâ olması gerektiği öğretilmektedir müminlere…

Kur'an-ı Kerim'deki bu ayetlerin her birinde vurgulanan hakikat şudur. İnsanoğlu çeşitli zaaflarıyla şeytanın aldatmalarına, yanıltmalarına, saptırıcı vesveselerine ve dürtülerine açık bir durumdadır. Tüm bu zâfiyeti yanında, sığındığı zaman, onu şeytanın tüm şerlerinden koruyacak Rabbi vardır. Her şeyi bilen, gören ve işiten, kulunun isteklerine cevap veren bir Kadir-i Mutlak, elbette onu kendisine her sığınışında koruyacaktır. Yeter ki, dilinden O'nun adını, gönlünden O'nun yâdını eksik etmesin…

Konuya devam edeceğiz. Hayırlı ve verimli bir eğitim-öğretim dönemi dileğiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN