Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Aralık 3, 2023
Panik atak soru ve cevapları - X

Panik atak geçirdiğim zaman neden ölmekten korkuyorum?

Ölüm korkusu, çok yaygın bir korkudur; hatta anksiyeteli pek çok insan panik atak geçirmedikleri zamanlarda bile bu korkuyu yaşar. Anksiyeteli hastalar bilinmeyenden korkar ve ölümden daha bilinmez ne olabilir? İnsanlar ölürken panik atak hastalarına benzer şekilde yoğun bir adrenalin salgılanması yaşıyor olabilir. Panik ataktan kesinlikle ölünmez ve öleni de duymadım.

Bilişsel terapi teknikleri, zihinsel imgeler ve olumlu düşünmeyle korkunun kontrol altına alınması önemlidir. İlaçlar, özellikle yatıştırıcı ilaçlar bu korkunun azalmasına yardımcı olur.

Çoğumuz ölümü bize yabancı, bize uğramayacakmış gibi görürüz. Bu sebeple ölüme odaklanan insanlar olağan dışı görülür. Panik atak hastaları endişe halindeyken ölüme odaklanır. Bu, terk edilme anksiyetesiyle ilişkili olabilir. Küçük çocuklar için terk edilmek ölüme eştir, çünkü onlar aciz ve kendilerine bakamayacak durumdadırlar. Panik atak hastaları bu erken dönemdeki korkulara saplanıp kalmış ve bunlar panik bozukluğu sırasında yeniden uyanmış olabilir. Psikoterapi işte bu yüzden yararlıdır; hastaların bu bilinçdışı konuları ele alarak bilinçli hale getirmesine imkân tanır. Bundan sonra ise anksiyeteyi (kaygıyı) hafifletmek için yeni bir strateji geliştirilip uygulanabilir.

Ölüm korkusu beni dehşetli endişelendiriyor. Bu hususta ne yapabilirim?

Birkaç sene evvel Balıkesir'de bir lisedeki değerli din dersi öğretmenimiz öğrencilere mezarlık başında ders vermiş ve ölüm gerçeği ile yüzleşmelerini istemişti. Bazı medya organları 'öğrencilerin psikolojisi bozuldu' gibi yayın yapsalar da aslında bu eğitim doğruydu, yerindeydi. Ölüm, hayatın kaçınılmaz sonudur ve yaşamanın düşmanı değil kardeşidir. Geçenlerde İsveç'te ve Japonya'da yine öğrencileri ölüm konusunda bilgilendiren öğretmenlerin görüntüleri sosyal medyada yayınlandı. Çünkü ölümü düşünmenin hayatımıza olumlu katkıları olacaktır.

Kişi, dünyadan koparak kendini ölmüş gibi düşünürse (ki mezar başında veya ölümün tefekkür edildiği diğer hallerde yapılan budur) hayat hakkında çok şey öğrenecektir. Ölümü düşünerek bu korkuyu hayatımızı zorlaştıran değil de yaşantımıza renk ve canlılık katan bir unsur haline çevirebiliriz. İşte ölümü tefekkürün bazı faydaları:

*Günlük hayatımızda gereksiz şeylere üzülmez, cidden önemli olanlara odaklanırız.

*Konuları daha doğru bakış açısına yerleştiririz ve problemlerden daha az sıkıntı duyarız.

*Stres eşiğimiz yükselir. Yani sıkıntı ve stres oluşturan problemlerden daha az etkileniriz. Çünkü ölümün yakın olduğu aklımıza gelir ve dertleri büyütmeyiz.

*Yaradanımızla bağlantımız yoğunlaşır, kendimizi O'na daha yakın hissederiz. Yalnızlık duygumuz azalır.

*Geçici başarılar ve başarısızlıklar bizde derin dalgalanmalar yapmaz.

*Sıradan ve kolay olanı değil, yapmamız gerekeni yapmamız için içimizdeki istek ve cesaret kuvvetlenir.

* Yaşamanın amacının ölüm sonrası olduğuna olan inancımızı billurlaştırır; dolayısıyla her anı önemseyerek ve her anın kıymetini bilerek yaşarız.

*Ölümü düşünmek bize korkusuzluk ve cesaret verir, çünkü korkuların büyük çoğunluğunun (hastalık kapma korkusundan tutun uçak veya asansör fobisine kadar) kaynağı ölüm korkusudur.

*Hırs, nefret, kin, intikam, dünya sevgisi, gurur, kibir, acımasızlık gibi yıkıcı ve tahripkâr duygulardan uzaklaşırız. Çünkü öleceğiz ve dindışı bu gazetenin tehlikeli ve sakıncalı gördüğü kefene ve tabuta cansız bedenimiz konulacak, sonra kabre yerleştirilecek.

*Daha çok merhamet hisleriyle dolar, yardımlaşmaya, dayanışmaya ve hayır hasenat yapmaya daha bir önem veririz.

*Aç ve muhtaç olana, açıkta ve zor durumdakilere empati sağlarız.

*Başımıza gelen sıkıntı ve felaketlere, haksızlıklara karşı kendimizi daha güçlü hissederiz.

*İbadetlerimize dikkat ederiz. Ailemize ve değerlerimize düşkünlüğümüz artar.

*Hayatın anlamı olduğunu düşünür, vaktimizi boş meşguliyetlerden uzak tutarız.

*En önemlisi de hayatta zengin olmak için çabalamak yerine hayatımızdan ve işimizden keyif almaya, daha mutlu olmaya çalışırız.

Evet, isteğimiz dışında geldiğimiz bu fani dünyadan yine istesek de istemesek de gideceğiz. Her an ölümü hatırlamak bize saydığımız pek çok fayda ve avantajı sağlayacaktır.

Kısacası sadece din dersinde değil başka fırsatlarla da ölümden, bu hayatın en büyük gerçeğinden söz etmek gerekir.

Şimdi rahmetli olmuş bir büyüğümüz bizlere sık sık 'ölüm var ölüm' der ve bizi uyarırdı. Ne haklıymış.

Ölüm, bu gerçeklere gözlerini kapayanların aksine bize çok yakındır ve bizim düşmanımız değil dostumuzdur. Hayatımızdaki en büyük ve en önemli hakikatimizdir. Ölümden kaçmamız mümkün değildir. Olaya böyle bakarsak inanın daha mutlu ve huzurlu oluruz.

Cinsel sorunlarım için yohimbin aldım ve panik atak geçirdim. Bu konuda endişelenmem gerekir mi?

Bir Güney Amerika bitkisinden elde edilen yohimbin, norepinefrin salınımını tetikleyerek cinsel işlev bozukluğunda yardımcı olur. Ancak locus ceruleus yoluyla norepinefrin-epinefrin nöronlarında zaten işlev bozukluğu olan panik atak hastaları, ilave bir stres unsurunu kaldırmaz; bu yüzden Yohimbin'in etkisiyle panik atak geçirebilirler. Belki de bu ilaçtan uzak durup Viagra'ı veya genital bölgeye daha fazla kan akışını sağlayan başka bir ilacı deneseniz daha iyi olacaktır. Viagra ve diğer benzer ilaçlar panik ataklara sebep olmaz. Yohimbin'in ise bazen uykusuzluğu veya manik epizotları tetiklediği bilinmektedir.

Bir arkadaşım panik atak geçirdiği zaman ona verdikleri dideral iyi geldi. Ben bu ilacı denediğim zaman bana fayda vermedi. Sorun nedir?

Dideral (propanolol), bir nor-adrenerjik blokerdir. Bu ilaç, panik atakların antidepresanlarla kontrol altına alınabileceği bulunmadan önce kullanılıyordu. Noradrenerjik aşırı yükleme ve yanlış alarm sisteminin harekete geçmesi konusuna dönersek, o zaman bu sistemin bloke edilmesinin neden panik atakları kontrol altına alacağı anlaşılacaktır. Ama durum bu kadar basit değildir. Bazı insanlarda serotonin ve GABA sistemleri gibi başka sistemler de çalışmaz duruma gelmiştir. Propanolol uzun vadede (aylar) depresyona sebep olabilir. Artık çok daha iyi ilaçlar olduğuna göre size SSRI'larından birini denemenizi öneririm.

Bununla beraber Propanolol, sosyal fobinin kontrol altına alınmasında yararlıdır.

Kemancı olup hem panik bozukluğu, hem sosyal fobi hastası olan bir hastam vardı. Sahneye çıktığı zaman korkudan elleri titremeye başlıyor ve panik atak geçireceğinden korkuyordu. Konserden yirmi dakika önce verilen Propanolol (10 mg) korkuları kontrol altına almasına ve daha önceki epizotlarda yaşadığı titremelerin kesilmesine yardımcı oldu. Orkestranın diğer üyelerine aldığı ilacı söylediği zaman, arkadaşlarının yüzde 70'inin de titremelere engel olmak için aynı ilacı kullandıklarını öğrenince çok şaşırmıştı.

Bir yıl kullandıktan sonra Paxil (paxera) adlı antidepresanı bırakmaya çalışırken çok zorluk çektim. Aslında panik ataklarımın yok olduğunu düşünüyordum ama paxil'i bırakırken büyük bir şiddetle geri geldi. Şimdi bırakmaya çalışmaktan dahi korkuyorum. Yapılabilecek bir şey var mı?

İyi bir psikiyatristle birlikte çalışmanın yardımı olabilir. Paxil, bırakması en zor olan antidepresanlardan biridir. Pek çok hastanın bırakmaya çalışırken cesareti kırılır. Ben genellikle hastalarımda ilacı çok uzun bir zamanda çok yavaş bir şekilde azaltırım. Örneğin eğer 30 mg Paxil kullanıyorsanız, sizden bir hafta boyunca 25 mg, sonra bir hafta boyunca 20 mg, sonraki bir hafta boyunca 15 mg şeklinde azaltmanızı isterim. Göreceğiniz gibi haftada yalnızca 5 mg azaltırsınız. Bu genellikle pek çok kişiye uygundur, ama bazıları için de fazla hızlıdır. Her hasta kendi psikiyatristiyle yakın ilişki içinde olmalı ve tedavisini onunla birlikte şekillendirmelidir. Tıp camiasında bizler antidepresanların başlı başına bırakma belirtilerine sebep olmayıp pek çok insanın ilaçları bırakmak konusunda aşırı derecede rahatsızlık yaşadığını ve panik ataklarının tekrar edebileceğine inanıyoruz. Hastalar Paxil'i azaltırken baş dönmesi, mide bulantısı, baş ağrıları ve/veya karın ağrıları yaşayabilir.

Hastalarımdan biri Paxil'i bıraktıktan sonra yedi aydır bırakma belirtileri yaşadığını iddia ediyordu. Ona inanmaktan başka seçeneğim yoktu. Baş dönmesi, huzursuzluk ve uykusuzluk semptomlarında ona yardımcı olması için az bir miktar Prozac (5 mg) ekledim. İşe yaradı ve daha sonra ona Prozac'ı yavaş yavaş bıraktırdım.

Neden karaciğer sorunlarıyla ilişkilendirilen bu kadar çok antidepresan ve başka ilaç var? Doktorum bana karaciğer sorunum olduğunu söyledi, bu yüzden bana Prozac yazmak istemedi.

Tüm ilaçlar karaciğer ve/veya böbrekler yoluyla süzülür. Eğer karaciğerinizde siroz veya hepatomegali (karaciğer büyümesi) gibi bir sorun varsa o zaman ilaçların süzülmesinde ve metabolize edilmesinde sıkıntı yaşayabilirsiniz. Örneğin çoğu insan gibi 100 mg yerine 50 mg lustral almak zorunda kalabilirsiniz. 100 mg almaya kalkışırsanız mideniz bulanabilir, ishal olabilir ve diğer yan etkilere maruz kalabilirsiniz. Doktorunuzun sizi dikkatle takip etmesi ve karaciğer fonksiyon testleri yaptırtması gerekir. Prozac veya diğer SSRI'lar gibi ilaçları kullanabilirsiniz ama çok daha küçük dozlarda.

Bazı insanların karaciğerleri o kadar harap olmuştur ki ilaç aldıkları zaman mutlaka zehirlenme yaşarlar. Bu hastalara karaciğer nakli yapılması gerekir. Bir kısım ilaç da böbreklerden süzülür ve bir hastanın bunları tolere edebilmesi için böbreklerinin iyi durumda olması gerekir.

Antidepresan kullanımında herkesin artan intihar riskinden endişe etmesinde gerçeklik payı var mıdır?

Depresyon, panik bozukluğu veya diğer ruhsal bozuklukları olan hastalarda intihar riski genel popülasyondan daha yüksektir. İnsanlar hasta olup ilaç almadıkları zaman bazen intihara kalkışacak gücü bile kendilerinde bulamaz. Ama ilacı almaya başlamalarını takiben ilk beş hafta içinde, antidepresan etkilerini tamamen göstermeden önce, kendilerini incitebilecek kadar büyük bir sıkıntı yaşayabilir ve enerji bulabilirler. Biz ruhsal sağlık camiasında bunun doğru olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Bunlar tedavide tehlikeli olan haftalardır. Çoğu ruh sağlığı uzmanı bu dönemdeki intihar riskinin farkındadır ve bu konuda ihtiyatlı davranır. Son zamanlarda medya bu gerçeklerin farkına vardı ve antidepresanlar aleyhinde insanları korkutan pek çok yayın ortaya çıktı. Maalesef bu durum hastaları ilaç almaktan korkutmaktadır. Panik bozukluğuyla ilgili damga ve kayıplar yetmezmiş gibi, şimdi bir de yanlış bilgilendirme konusunda endişeler yaşamak zorundayız! Artık hastalar antidepresan kullanımında intihar riskiyle ilgili "kara kutu" uyarıları yüzünden endişelenmek zorunda. Eğer intihar eğiliminiz olduğunu hissediyorsanız derhal terapistiniz, psikiyatristiniz, diğer hekimler, güvendiğiniz aile fertleri veya arkadaşlarınızı bilgilendirmeniz gerekir.

Antidepresan ilaçlarımı kullanmaktan dolayı aldığım yedi kilo konusunda ne yapabilirim?

Maalesef neredeyse tüm antidepresanların tek yan etkisinin zaman içinde (aylar ya da yıllar) kilo alımı olduğunu keşfettik. Ben hastalarıma kilo alımına dikkat etmelerini, egzersiz ve diyet yoluyla ellerinden geldiğince kilo almamaya çalışmalarını öneriyorum. Eğer kilo aldığınızın farkına vardıysanız pek çok ilaç değişikliği yapılabilir. Öncelikle dozlar, panik atakları yine ortadan kaldıracak minimum doza indirilebilir. Sonra, kilo alımını dengelemek için başka ilaçlar ilave edilebilir. Prozac ve Lustral gibi bir SSRI ile birlikte ruh hali dengeleyici ilaç alınabilir.

Bir hastam Lustral ile altı aylık tedaviden sonra fazladan 9 kilo aldığından yakınıyordu. Panik ataklarının nüksetmesine sebep olmamak için ilacının dozunu 200 mg'dan 150 mg'a indirdim. Ama yine kilo veremediğini görünce 50 mg topamax ekledim. Bu ilacı alıp yoğun bir diyete girdikten sonra fazladan aldığı bu kiloları vermeyi başardı.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN