Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Eylül 28, 2023

Önceki yazılarımızda panik atakla ilgili akla gelen ve yöneltilen hususlardaki soruları cevaplandırmıştık. Bu yazımızda başka soru ve cevaplarıyla devam ediyoruz.

Davranış terapisi nedir ve nasıl uygulanır?

Davranış terapisi, öğrenme ilkelerinin davranışsal bozukluğun tedavisine uygulanmasıdır. 1960'larda davranış terapisi, uyumsuz davranışın yeni, anksiyetesiz davranış kalıplarına dönüştürülmesi amacıyla kullanılmaya başlandı. Teknikler, sistematik duyarsızlaştırma, gevşeme alıştırması, üstüne gitme (yüzleşme), tiksindirme, katılımcı modelleme (aversion participant modeling) ve pozitif ve negatif pekiştirme ile biyogeribildirimi (biofeedback) içerir. Fikir, negatif davranışların koşullanmasıdır; bundan dolayı tedavi yeniden koşullamadan oluşur. Koşullama; kazanma, gelişme, eğitim, kurma, öğrenme veya bireye yeni tepkilerin öğretilmesidir. Panik atağın tetikleyicileri yani otomatik tepkiye neden olan olaylar belirlendiğinde davranış terapisi, bu tetikleyicilerin çözülmesine yardımcı olur.

Eğer bir kadın daima otobüste panik atak geçiriyorsa davranış terapisti, hastanın otobüse binerken ortaya çıkan kas gerginliği, sığ nefes alış ve korku imajlarının yerine kas gevşemesi, derin nefes ve sakinlik imajlarını koymaya çalışır. Bireye ve tekniklerin nasıl uygulandığına bağlı olarak bu teknikler çok etkili olabilir. Bunlar özellikle agorafobi (dışarı çıkmaya veya evin tanıdık ortamını terk etmeye karşı duyulan akıl dışı korku), hayvan fobisi ve hidrofobi (su korkusu) gibi özgül fobilerin tedavisinde faydalıdır. Panik atak hastalarına aşırı hassas oldukları, örneğin kalp çarpıntıları ve kollarda ve bacaklarda karıncalanma türünden bedensel duyumların çoğuna aldırmamak öğretilebilir. Bu anlamsız duyumlara yoğunlaşmak yerine hastalar, bir panik atak başladığında nasıl derin nefes alacaklarını ve hoş şeyler düşüneceklerini öğrenebilirler.

Son zamanlarda üstüne gitme (yüzleşme) teknikleri popüler olmuştur; bu teknikte hasta birden bire en kötü korkusuna maruz bırakılır. Örneğin yüksekten korkan biri, diğer davranışsal terapi tekniklerinin bazılarında yapıldığı gibi ağır ağır çözüme gitmektense derhal yüksek bir gökdelenin tepesine çıkarılır. Ancak üstüne gitme panik atak hastaları için zararlı olabilir, bundan dolayı denenmemelidir.

Panik atak düzeldiğinde tekrarlama riski var mıdır?

Maalesef ilaç kullanımı ve/veya terapi bittikten sonra ataklar tekrar başlayabilir. Bazı vakalarda hiç başlamaz, bazılarında yıllar sonra geri dönebilir. İlaçlara veya terapiye her zaman yeniden başlanılabilmesi iyi haberdir. Ailede ölümlerin olması, iş kaybı, sağlık kaybı, kanser korkuları, trafik kazaları, doğal afetler veya terör olayları panik bozukluğunu yeniden tetikleyebilir. Panik bozukluğu olan birçok hasta, kendilerinin herhangi bir hatasına veya hasta olabileceklerine izin vermeyen, katı ve mükemmeliyetçi kafa yapısına sahiptir. İçe-bakış yönelimli psikoterapiler aracılığıyla hastalar hastalığın anlamını ve onu nasıl kabul edeceklerini keşfedebilirler.

Biz ruhsal sağlık camiasında artık panik atakların olmayacağını garanti edebilmek isteriz, ancak bunu yapamıyoruz. Birçok hastalık kroniktir ve hastalar yıllar boyunca bunları kabul etmek zorundadır. Yüksek tansiyon, şeker ve eklem iltihabı da böyledir. Bu gerçek birçok panik atak hastası için de geçerlidir.

Vitamin kullanmanın faydası olur mu?

B vitamini veya başka herhangi bir vitamin desteğinin yararlı olduğunu kanıtlayan bir çalışma yoktur. Yıllar boyunca panik bozukluğu için şu veya bu vitamin terapisi "kür" olarak desteklenmiştir. Şimdiye kadar bunların hiçbirinin etkinliği, araştırmalar veya uzun klinik deneylerle kanıtlanmamıştır. En iyi plan düzenli ve yeterli yemektir. Çok fazla kilo, kortizol sistemi harekete geçirebilir ve bu norepinefrinde negatif geribildirim sistemlerini tetikleyip panik ataklara neden olabilir. Birçok hasta akupunktur, bitkisel tedaviler vb gibi alternatif tıbba başvurmaktadır. Bu tedaviler bazen yararlı olur, bazen olmaz. Birçok hekim bu diğer tedavi şekillerine aşina değildir ve bunlara ilişkin sorulara cevap veremezler.

Tedavi esnasında alkol kullanmak sakıncalı mıdır?

Alkol; 'diazem, ativan ve xanax'la aynı reseptör bölgelerini uyarır. Tıpkı bu ilaçlar gibi alkol de kişiyi geçici olarak rahatlatabilir. Fakat uzun vadede alkol ve hatta bu ilaçlar, bağımlılığa ve başka sorunlara yol açabilir.

Ergenliğinden beri her gün çok miktarda alkol alan bir hastam vardı. Nihayet 38 yaşında, alkollü araç kullanmaktan birden fazla mahkeme celbi aldığından alkolü bırakmaya karar vermişti. Doktoru hastanın gelişimini sevinçle izledi. Sonra araba kullanırken aniden panik atakla sarsıldı. Ne olduğunu bilmiyordu. Doktoru dâhiliye uzmanı bir hekimdi, hastaya kan testleri EKG vb. uyguladı, fakat fiziksel bir bozukluk bulamadı. Sonunda hastanın panik ataklardan söz ettiğini anlayarak bana yolladı. Hastaya 20 mg Cipram verdim ve üç hafta içinde panik ataklar durdu. Sonuç hepimizi memnun etti. Daha sonra bir gün hasta bana yeniden alkole başlayıp başlayamayacağını sordu. Tabii ki güldüm ve hayır dedim. Panik ataklara alkolü bırakmasının sebep olup olamayacağını bilmek istiyordu. Ona uzun yıllar kullandıktan sonra alkolü bırakmasının serotonin-norepinefrin-epinefrin sisteminde dengesizliği tetikleyebileceğini söyledim.

Eşime panik atak sorunumu nasıl anlatabilirim?

Bazen panik ataklarınızı sevdiğiniz biriyle konuşmak zor olabilir. Kalp çarpıntınızı, duyduğunuz baygınlık hissini ve ölmekten korktuğunuzu açıklayabilirsiniz. Birçok çift her şeyin iyi olduğuna dair güvence vermeye çalışır. Sizin bedensel duyarlılıklarınızı yaşamadıklarından dolayı, durumu kavrayamıyor ya da durumu panik ataklarınızla tümüyle ilişkilendiremiyor olabilirler. Kendi durumunuzu daha iyi anladıkça onlara detayları açıklayabileceksiniz ve bu da onların sizi anlamalarına yardım edecektir. Belki onlara, bunun en kötü düşmanınız tarafından kovalanmaya benzediğini söyleyebilirsiniz; bu durumda yalnızca düşman görünmez ve dolayısıyla daha korkutucudur. Onlara bazen elinizi tutmalarını ve başka şekilde destek olmalarını söyleyin.

Kocasının elini tutmadan metroya binemeyen bir hastam vardı. Bu kendisini daha iyi hissetmesine ve panik atak geçirmemesine yardımcı oluyordu. İlaçları etki etmeye başladıktan sonra, onu kocasını evde bırakması ve metroya yalnız binmesi konusunda cesaretlendirdim. Fobik olmak istemiyordu, bundan dolayı razı oldu. Fakat bu onun için son derece zordu. Yalnız olduğu ilk birkaç kere panik atak geçireceğinden korkuyor ve endişe ediyordu (ancak geçirmedi). Bu vakada olduğu gibi çok fazla el tutmak, bağımlılığı ve fobiyi ilerletebilir.

Çiftlerin, panik atakların beyindeki kimyasal bir dengesizliğe bağlı olduğunu ve oldukça sık rastlanan bir korku olduğunu anlamaları gerekir. Bazı çiftler eşlerinin dikkat çekmek için kendilerini kandırdığına inanmaktadır. Toplumun çoğu böyle düşünse de durum böyle değildir. Pozitron emisyon tomografisi (PET) ve diğer testler panik atak esnasında beyindeki epinefrin akışını göstermektedir. Belki şüpheci eşlere bu "katı" gerçeklerden bazıları gösterilebilir veya durumu daha iyi kavrayabilmeleri için psikiyatriste sizinle birlikte gidebilirler.

Dışarı çıkmaktan korkar hale geldim, çünkü toplum içinde panik atak geçirmekten korkuyorum. Ne yapabilirim?

Toplum içinde panik geçirme korkusu yaygın bir problemdir. Panik bozukluğu olan insanlarda agorafobi (dışarı çıkma korkusu) gelişebilir. Kendinizi dışarı çıkmaya zorlamanız ve size zarar vermemeleri için bu korkularınızla başa çıkmanız gerekir. İlaç veya davranış tedavisiyle agorafobiyi çözebilirsiniz. Bazı insanlarda da tiyatrolarda oturmak ve otobüs, uçak ve arabaya binme korkusu ortaya çıkabilir. Bu insanların agorafobik olmamaları için bu korkular hızla tedavi edilmelidir.

Panik atak hastalarımdan biri dışarı çıkma korkusunu uygun bir sürede tedavi etmediğinden altı ay evden çıkamadı. Tanıdık çevreleri terk etme düşüncesi kendisine öyle hâkim olmuştu ki ofiste çalışmak için dışarı çıkamıyordu. Ofis yerine evde bilgisayarında çalışıyordu. Alışveriş, sosyal ilişkiler, iş ilişkileri vb. gibi işleri e-mail ve internet aracılığıyla yapıyordu. Gerçek dünyası giderek daralıyordu. Bazen yetişkin çocukları kendisini ziyarete geliyordu ama esasen izole bir hayat sürdürüyordu. Nihayet beş ay sonra psikiyatristin haftada üç kez kendisine gelmesine razı oldu. Tedavinin ilk iki haftasında doktor, hastanın evine geliyor ve ardından kısa süreliğine kendisine dışarıda eşlik ediyordu. Hastam dışarı çıkmaktan korkuyor, ancak hekimin yardımıyla bunu gerçekleştirebiliyordu. Kendi başına dışarı çıkmaya cesaret edene kadar giderek hasta ve hekimin dışarı çıkma süreleri arttı. Süreç zor ve masraflıydı, fakat hasta agorafobisini yendi, işine döndü ve istediği zaman dışarı çıkacağı normal hayatına devam etti. Problemi ortaya çıkar çıkmaz ele alınsaydı daha iyi olabilir ve altı ay boyunca eve çakılı kalmak zorunda kalmazdı.

İşiniz dışarı çıkmayı gerektiriyorsa amirinize durumunuz hakkında bilgi vermek gerekli olur.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN