Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 29, 2024
Melekler insanla ne zaman karşılaşmıştır?

İslam dininde iman esaslarından biri olan ve Allah'a imandan hemen sonra zikredilmek suretiyle kendisine ayrı bir önem atfedilen "Allah'ın melekleri"nden söz ediyorduk son iki yazımızda… Bugün yine aynı konuya devam edeceğiz. Zira bugünkü dünya hayatı, hiç olmadığı kadar insanlığı kuşatan bir sekülerizm kıskacı içindedir… Bugün, olması gereken saflıkta ve sağlamlıkta bir gayb âlemine iman konusu içinde yer alan "meleklere iman" hususunda, Müslüman toplumların da "aşınmış ve değer kaybetmiş" bir profil sergilediğini ifade etmek durumundayız. Konuya sadece ülkemiz özelinde bakacak olursak, "Türkiye'de Dinî Hayat" adlı araştırmanın sonuçlarında da gözlendiği üzere, 2014 yılında yapılan çalışmada bundan on yıl öncesinde bile, kendisini "dindar değilim" şeklinde nitelendirenlerin, "melek vb. görünmeyen varlıklara olan inancının %60 düzeylerinde kaldığı" tespit edilmişti. Aradan geçen on yılın, bu sonucu daha da düşüreceğini söylemek hatalı olmaz. Zira son yıllar, "kutsal" olan her şeyi hayatın dışına itme çabalarının adeta zehirli meyvelerinin toplandığı bir dönemdir dersek abartmış olmayız. Sonuç itibariyle öte dünya (ahiret) inancıyla paralel olarak müminin iman ettiği gayb âleminin önemli bir parçasını teşkil eden melekler de her bir mümin için şeksiz-şüphesiz inanması gereken, haklarında yeterli ve sağlam bilgilerle donanması icab eden ve fakat insanlara "görünmez" varlıklardır... Konuyla ilgili söyleyeceklerimizi bundan böyle İslam'ın temel kaynakları olan ayetler ve hadislerin bize verdiği bilgiler çerçevesinde işlemek istiyoruz.

İnsanoğlunun meleklerle tanışması ne zaman olmuştur?

Kelime anlamı itibariyle "elçi, haberci, güçlü/kuvvetli" anlamlarına gelen "melek", Allah Teâlâ'nın, insandan önce yarattığı varlıklardan biriydi… Hz. Adem'i yarattıktan sonra tüm meleklere Hz. Âdem'in önünde saygı ile eğilmelerini emretmiş, onlar da bu emri hemen yerine getirmişlerdi (bkz. Bakara, 34). Bu olaydan sonraki zaman diliminde Allah Teâlâ, Hz. Âdem'e melekleri selâmlamasını emretti ve: "Git ve şurada oturan melek topluluğunu selâmla. Onların sana nasıl karşılık verdiklerine kulak ver. Aldığın karşılık, senin ve soyunun selâmı olacaktır." buyurdu… Hz. Âdem (as) topluluk halinde bulunan meleklere "es-Selâmü aleyküm" diyerek selam verdi. Onlar da "es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh" diyerek mukabelede bulundular ve selamlarına bir de rahmet/merhamet dileklerini eklediler. Böylece bizzat Allah Teâlâ tarafından tanıştırılan Hz. Adem ile insanın her zaman iyiliğini isteyen melekler arasında o andan itibaren kadim bir dostluk ve yakınlık oluştu… "Bu dostluğun sadece dünya hayatında değil, ebedi alemde de devam edeceğini" de yine bize Kur'an-ı Kerim bildiriyor (bkz. Fussilet, 31)…

İnsan için bu denli sevgi, şefkat ve merhamet duyan meleklere inanmanın, onun psikolojisi üzerinde son derece olumlu etkiler oluşturacağı, bilinen bir gerçektir. Çünkü onların kendisiyle birlikte olduğuna inanan kişi, yalnızlıktan korkmayacak; haksız ithamlara maruz kaldığında gerçeği ve haklılığını yazan meleklerin varlığıyla ferahlık bulacaktır. "El-Hafîz" olan Allah Teâlâ'nın, kendisini korusun diye Hafaza isimli meleklerinin varlığı onu rahatlatacak ve kendisi için dua ettiğine inandığı bu ruhani ve nurani varlıkların dualarına mazhar olmakla kendisini değerli ve güçlü hissedecektir… Kısacası meleklere iman, mümin için son derece önemli manevi takviye ve destek unsurudur; onun bu dünya hayatında karşılaştığı sorunları aşmasında ve hem şeytanla hem de şeytani güçlerle mücadelesinde ona en değerli yardımcıdır… 200 günü aşkın zaman diliminde her gün bir katliâm, her gün bir bombalama ve her gün yerle bir etme haberini aldığımız Gazze'deki müminlerin bu denli metanet ve sabır örneği olmaları, bu manevi takviyeden başka neyle açıklanabilir?... İnsanların çaresiz kaldığı durumlarda çareyi biz değil, meleklerin sunduğu bir hakikat… Ancak bu hakikatin, yaşayan ve yaşananları gören bizlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı da acı bir gerçek!.. Bakalım Kirâmen Kâtibîn denilen yazıcılık göreviyle vazifeli melekler bizleri hangi vasıflarla kaydedecek amel defterlerimize?..

Konumuza dönelim ve insanlık tarihinden daha eski bir tarihe sahip olan melekler hakkında kaynaklarımızda var olan bilgilerle bu değerli varlıkları tanımaya çalışalım. Zira onları tanımak, kulluk hayatımıza son derece önemli katkılar sağlayacaktır. Bu tanıma çabaları, şayet "özdeşleşme" denilen en ideal mertebeyle neticelenecek olursa gerçekleşen bu durum, "melek-sıfat" yani, "meleklerin sıfatlarına sahip" adı verilen bir noktaya yükseltecektir mümini… İslam dini, bu dereceyi kazanan müminin, meleklerden daha üstün bir noktaya yükseldiğini kabul eden bir anlayışla, bu yoldaki kazanımların nasıl da büyük bir sonucu doğuracağını müjdelemiştir, vesselâm…

Konuya devam edeceğiz. Gazze'deki zulümlerin son bulması ve İslam dünyasındaki tüm mazlumlara selamet kapılarının açılması niyazıyla…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN