Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ocak 17, 2022
Dinî değerleri insan hayatından uzaklaştırma: Dünyevileşme…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Evet, Dünyevileşme ya da bilinen diğer adıyla Sekülerleşme, hem dinî değerleri insan hayatından uzaklaştırmayı hem de "Kutsal"ı, yani inanılan Yüce Varlığı hatırdan çıkarmayı telkin ettiği gibi, tamamen dünyaya yönelmeyi, dünyalıklara tutku derecesinde sarılmayı da öngörmektedir. Bugün yeryüzünde yaşayan insanların en çok etkisi altında kaldığı anlayış maalesef budur. Sadece hayatında bir kutsal değer anlayışı bulunmayanları değil, mukaddesat duygusuna sahip herhangi bir din mensubunu da bir şekilde etkileyen bir anlayıştır Dünyevileşme… Kanaatimizce insan, kendisini tanımadan, bilmeden, tahlil etmeden, duygularının, arzularının, tutkularının farkına varmadan, bu zararlı akımdan ve anlayışın etkisinden kendini kurtaramayacak; dinin, psikoloji biliminin, tasavvuf ve ahlak ilimlerinin kendisine telkin ettiği son derece önemli bilgilere sahip olmadıkça da doğru ve selamete çıkarıcı yolu bulamayacaktır.

Bundan iki yazı öncesinde (bkz. Fikriyat, 10 Ocak 2022) Sevgili Peygamberimizin ümmeti için en çok korktuğu şeyin dünyevileşme olduğuna dair sözlerimizi, onun "Her ümmetin bir fitnesi (sınanacağı husus) vardır. Ümmetimin fitnesi de (sınavı) mal olacaktır." mealindeki hadis-i şerifiyle bitirmiştik. Bugünkü yazımızla da aynı konuya devam etmek ve Son Nebi'nin (sav) bu önemli sınavı kaybetmeme hususunda ümmetine hangi konularda uyarılarda bulunduğunu hatırlatmak istiyoruz.

HADİS-İ ŞERİF BİZE NELER SÖYLER?

Peygamber Efendimizin farklı yönlerinden biri de kendisine "Cevâmiul-Kelim" denilen "az sözle çok şey anlatmak" özelliğinin verilmiş olmasıdır. "Her ümmetin bir fitnesi (sınanacağı husus) vardır. Ümmetimin fitnesi de (sınavı) mal olacaktır." mealindeki hadis-i şerifte geçen "mal" kavramı son derece dikkat çekicidir. Zira mal, insanoğlunun dünya hayatını yaşadığı her dönemde var olan/olacak bir mefhumdur. Sözlükler onun için çok kısa bir tarifle, "ihtiyaçların tatminine yarayan her türlü vasıtaya "mal" denir" karşılığını vermektedir. Ancak İktisat ilmi, insan ihtiyaçlarını doğrudan doğruya karşılayan mallar yanında ev, çimento, demir, araba, traktör, benzin, ekmek, bulgur, süt, elbise, bulaşık makinesi, telefon vs. gibi alınıp satılabilen her şeyi, "mal" kapsamı içinde değerlendirmektedir. O halde "mal" aslında yaşadığı çağa ve zamana göre dünyalık nâmına kişide oluşan ihtiyaçlarını karşılayan her şeydir, diyebiliriz. Hadis-i şerif ise bize, bu dünya hayatını ilgilendiren ve bu dünyada kalacak olan her şeyin aslında bir sınav aracı olacağını söyleyerek, ona sahip olma arzusundan başlayarak, sahip olduktan sonraki dönemde de devam eden bir sınav sürecine tabi tutulacağımıza dikkat çekmektedir. Peki dikkat çekilen şey nedir? Hiç şüphesiz bu konuda da bize yine Resul-i Ekrem'in (sav) yolumuzu aydınlatan ışık misali sözleri rehberlik edecektir. İşte onlardan biri… "Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, o bir vadi daha olmasını çok ister. Ademoğlunun gözünü ancak toprak doyurur." Burada dikkat çekilen şey, insandaki bitmez-tükenmez nitelikte bir "mala sahip olma arzusu"nun varlığıdır ve bu arzunun ancak ölümle son bulacağıdır…

BİZİMLE BİRLİKTE BÜYÜYEN ŞEY: MALA SAHİP OLMA HIRSI

Konuyla ilgili dikkat çeken hadislerden bir diğerinde ise Sevgili Peygamberimiz (sav) benliğimizde var olan, bizimle birlikte büyüyen iki hususu tanıtmaktadır bizlere… "Ademoğlu büyürken iki şey de onunla birlikte büyür. Bunlardan biri mal hırsı, diğeri ise uzun ömür arzusudur." Anlaşılan odur ki, yaratılıştan getirdiğimiz mala sahip olma tutkusu, bir diğer ifadeyle sahip olduğumuz "mülkiyet duygusu" insanoğlunda çocukluk yaşlarında komşusunda oynadığı oyuncakları kendi evine götürme isteği şeklinde tezahür ederek kendisini ortaya koyduğu gibi, yaşı ilerledikçe onunla birlikte büyüyerek insan benliğinde varlığını devam ettirmektedir. Peki ne zamana kadar? Bu hususta da yine Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin bir hadis-i şerifi bilgi veriyor bizlere… "Yaşlı insanın kalbi, iki hususta daima gençtir… Uzun yaşamak ve mala sahip olmak…" Hadis-i Şerif'i tasdik eder nitelikte pek çok araştırma şunu ortaya koymaktadır. Kendini tanıma işlemini gerçekleştiremeyen ve bu konuyu başarıyla çözemeyen yaşlılar, hayatının son dönemlerinde dünyaya daha çok sarılmakta, önceki hayatına nazaran dünyaya daha fazla bağlanmakta ve mal edinme sevdasına gönüllerini kaptırmaktan kendilerini alamamaktadırlar. Yaşlılık dönemi din eğitimi alanında yapılan birçok araştırmada bu hakikat tespit edilmiştir. Anlaşılan şudur ki, hayatın her döneminde insanoğlu eğitime; bir diğer ifadeyle din eğitimine muhtaçtır ve bu dönemlerden biri de yaşlılık dönemidir. Zira insana farkına varmadığı gerçekleri hatırlatmak için bu dönem, artık kişinin ömür sermayesi adına sahip olduğu son fırsatlarıdır…

DÜNYEVİLEŞMENİN OLUMSUZ ETKİSİNDEN NASIL KURTULABİLİRİZ?

Bu konuda kısa ve net olarak şunlar söylenebilir. İslam fıtrat ve hayat dinidir demiştik. Olumlu ve olumsuz özellikleriyle birlikte insan, en değerli varlıktır; vahye muhataptır. Dinler, insanlar için hem bu dünyada hem de öbür âlemde mutluluk kaynağı olacak kurallar emrederler. Son din olan İslam da gerek mukaddes kitabı, gerekse tebliğ ve irşadı yürüten peygamberi ile bunu sağlamaya çalışmıştır. Dünya hayatının faniliğinden, gerçek hayatın ebedi olan ahiret oluşundan bahseden nice ayetleri Kur'an-ı Kerim'de görmekteyiz. Hz. Peygamber (sav) ise bu ayetlerin birer canlı misali olarak örnek teşkil ediyor bizlere… İşte onlardan biri: Bir gün Resulullah, Tekâsür sûresini okumuş ve ardından şunları söylemişti: Ademoğlu hep "Benim malım! Benim malım!" der durur. Ey Ademoğlu! Acaba senin yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve bir de sadaka olarak verip ahiret için biriktirdiğinden başka senin hangi malın var?"

Yine bu bağlamda, dua ile Allah'tan kanaatkârlık duygusunu talep etmek de kişiyi dünyevileşme belâsından kurtarabilir. Kendisi için "Allah'ım! Muhammed'in ailesine, yetecek kadar rızık ver" diye dua eden, niyazlarında sık sık "iffetli ve kanaatkâr olmayı" isteyen Sevgili Peygamberimiz (sav) "Allah'a teslim olmuş, kendisine yetecek kadarıyla rızıklandırılmış ve Allah'ın verdiğine kanaat eden kimse, işte gerçekten kurtuluşa eren kişi odur." buyurmuştu…

Bu hayati ve son derece önemli konuda, yine bu denli önemli ve hayati nitelikteki sözleriyle yolumuzu aydınlatan Son Nebi Peygamber Efendimize binlerce salât ve selam olsun…

Hayırlı ve bereketli bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN