Arama

İsmail Güleç
Temmuz 8, 2023
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Osmanlı Türkçesi denilince akla gelen ilk isimlerden olan muhterem hocam Prof. Dr. Mertol Tulum, uzun yıllardan beri sürdürdüğü çalışmalarının semeresi olan kitabı Arapça ve Farsçadan Osmanlı Türkçesi Alıntılar Sözlüğü (İstanbul: Ketebe, 2023) yayınlandı.

Sözlükte, Osmanlı Türkçesi döneminde Türkçeye geçen Arapça-Farsça kelimeler Türkçede kazandığı yeni anlamlarla birlikte yer alıyor. Bir nevi tarihi dönem sözlüğü de diyebileceğimiz kitabın bizim için önemli taraflarından biri sadece anlamı değil kelimenin imlasının da doğru bir şekilde yazılmasını göstermesi.

Bu sözlüğün önemli bir diğer yönü Türkçeye geçen Arapça-Farsça sözlüklerin sayısı hakkında bilgi vermesidir. Sözlükte yaklaşık 25 bin kelime yer alıyor. Alıntı sözlük sayısını tespit etmek pek mümkün olmamakla birlikte bu rakam bize bir fikir vermesi bakımından önemli. Birkaç bin kelime daha ilave edilebilir en fazla. Belki 30 bin ancak 50 olma ihtimali neredeyse mümkün değil.

İki ciltten oluşan sözlüğün birinci cildi Latin harflerine, ikinci cildi ise Arap harflerine göre hazırlanmış. Arap harfli olmasının önemi seslendiremediğimiz kelimeleri bulma konusunda bize yardımcı olması. Ayrı bir cilt yerine ilk cildin sonunda dizin olarak verilmesi de aynı işlevi görebilirdi. Ancak hocamız ve yayınevi bu halini tercih etmiş.

Sözlükte kelimelere verilen anlamları diğer sözlüklerle karşılaştırdığımızda aynı olmadığını, farklı tercihler olduğunu görüyoruz. Hocamızın o sözlükleri görmemesi ve anlamı bilmemesi düşünülemeyeceğine göre bunun bir izahı veya özel bir nedeni olmalıdır.

Söylediklerimi bir örnek üzerinden açıklayayım.

"Beraya" kelimesine Alıntılar Sözlüğü'nde üç anlam verilir:

"1. Çöller 2. Halk, ülke insanları 3. Yaratıklar"

Sahanın en çok bilinen ve kullanılan Devellioğlu ve Ayverdi sözlüklerinde ise kelimeye iki anlam verilir:

"1. Halk ve mahlukat 2. "Osmanlı Devleti'nde halkın vergi ve haraç vermeyen müslüman ve kılıç ehli kısmı."

Açıklamalara göre Alıntılar Sözlüğü ile diğer sözlükler arasında üç önemli fark var:

  1. Diğer sözlüklerde olmayan anlamın (çöller) verilmesi.
  2. Aynı sırada verilen kelimelerin (halk ve mahlukat) anlamları farklı iki kelime (2. Halk 3. Yaratıklar) olarak verilmesi.
  3. Diğerlerinde yer alan kimi açıklamaların (Osmanlı Devleti'nde halkın vergi ve haraç vermeyen müslüman ve kılıç ehli kısmı) Alıntılar Sözlüğü'nde yer almaması.

Çöl anlamına gelen beriyye kelimesinin çoğulu olan berayâ'nın "çöller" anlamının diğer iki sözlükte neden yer almadığını bilmiyorum. 'Halk'ın hem yaratma hem de vatandaş topluluğu anlamı var. Hocamız burada vatandaş topluluğu anlamını tercih etmiş görünüyor. Mahlukat ise aralarında halkların da olduğu cümle yaratılmışları ifade etmek için kullanılır ve anlamı halktan farklıdır. Mertol Tulum'un kelimenin "Müslüman halk" anlamını almamasının nedeni halk sözcüğü içinde anlamın mündemiç olduğunu düşünmesi olsa gerek.

Diğer sözlükte yer alıp Alıntılar Sözlüğü'nde yer almayan anlama gelince sanırım burada hazırlayanların kelimelere yükledikleri anlamlar etkili olmuş. Diğer iki sözlükte kelime örnek olarak verilen "reayâ ve bereyâ" kelimelerine verilen anlam açıklamaya da yansımış.

Reayanın diğer üç sözlükte iki anlamı var. "1. Bir hükümdarın yönetimi altında bulunan ve vergi veren halk. 2. Osmanlı Devleti'nde halkın vergi ve haraç veren, genellikle toprakla uğraşan gayrimüslim kısmı. 3. Hristiyan" Alıntılar Sözlüğü'nde ise sadece "halk, toplumu oluşturan tüm insanlar" olarak bir anlam verilmekte. "Reaya ve beraya"ya ise "sıradan insanlar ve seçkinler" anlamı verilmiş. Buna göre reaya sıradan insanlar, beraya da seçkinler oluyor. Devellioğlu ve Ayverdi "reaya ve beraya" arasındaki zıtlığı Müslüman-Hristiyan olmak ile açıklarken Mertol Tulum avam-havas yani seçkinlik-sıradanlık olarak anlamakta. Ancak Alıntılar Sözlüğü'nde beraya kelimesine verilen anlamlar arasında seçkinleri çağrıştıracak bir açıklama bulunmuyor.

Kelimelerin anlamlandırmadaki tercihlerin kelimelere verilen anlamlara yansıdığını görüyoruz. Birbirinin karşıtı olan anlamlar verilmiş. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum ve söyleyecek yetkinlikte değilim ancak ikisinin de yanlış olma ihtimali olmadığını söyleyebilirim. Birinin doğru olduğu takdirde diğerinin yanlış olacağını söylemek için çok bilgili olmaya gerek yok. İkisinin de doğru olma durumunda ise her ikisi de eksik olmuş olacak. Biz konuyu uzmanlarına bırakıp aradan çekilelim.

Yukarıdaki açıklanan farklara dördüncü olarak kelimelerin günümüzde kullanım şekillerinin (mahlukat-yaratık) tercih edilmesini de ilave edebiliriz. Ancak yaratık ile mahlukatın aynı anlamı verdiği konusunda zihinlerde bir tereddüt oluşabilir. Mesela bir metinde geçen "Cümle mahlukat"ı "tüm yaratıklar" olarak sadeleştirdiğimizde anlamı olduğu gibi aktardığını iddia edebilir miyiz? Bu tercihin dinleyende farklı anlamları çağrıştırdığını düşündüğümüzde mahlukat kelimesinin tercih edilmesinin daha doğru olacağını düşünenler olabilir.

Ben sadece bir örnek üzerinden sözlüğün diğer Osmanlıca-Türkçe sözlüklerden farkını göstermeye ve anlamlarını kısaca tartışmaya çalıştım. Bunun gibi 25 bin kelime olduğunu düşündüğünüzde sözlük hazırlamanın nasıl meşakkatli bir şey olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Muhterem hocam Prof. Dr. Mertol Tulum'u meşakkatli ve altından herkesin kalkamayacağı problemli kelimeleri anlamlandırdığı bu çalışmasından dolayı tebrik ediyorum. Türkçemize kazandıracağı diğer önemli eserlerin müjdesini merakla bekliyorum.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN