Arama

Mustafa Özcan
Mart 18, 2021
Hindutva ile Siyonizm kardeşliği
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İngilizler 1857 tarihinde kanlı bir biçimde Moğol veya Babür İmparatorluğuna son verdiler. 1857 yılı olaylarıyla birlikte burada Müslümanların güneşi soldu. İngilizler bu çatışmada veya akabinde 10 milyon kadar Müslüman katlettiler. Elbette aralarında kader birliği eden Hindular da vardı. Siyasi sonuçlar daha da kötü oldu. İngilizler Hindistan'ı terk ederken geride belirsiz bir ülke bıraktılar. Artık tek başlarına Müslümanlar ülkenin dümeninde olamayacaklardı. Hindu milliyetçiliği onların işgali altında palazlandı. Hindistan'ın babası Mahatma Gandi (Bapu) herkes için yaşanılabilir ve ortak bir ülke tahayyül ediyordu. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Ortak ülkenin çatısını ve yolunu da laiklik olarak görüyordu. Bununla birlikte Hindular arasında fanatizm dalgaları Müslümanlar arasında ise korku bariyerleri giderek yükseliyordu. Hindistan daha kurulmadan Eşref Ali Tehanevi İngilizlerin geride bıraktığı zehirli mirası seziyor ve biliyordu ve bu nedenle de hayalinde katışıksız 'Pakistan' adıyla yeni ülke düşlüyordu. Mahatma Gandi'nin denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Fanatik bir Hindu tarafından öldürüldü. Mirası da büyük ölçüde sahipsiz kaldı.

Filistin'de de durum farklı olmadı. 1917 yılında Edmund Henry Hynman Allenby Filistin'i İngiliz egemenliğine kattığında bölgenin akıbeti belli olmuştu. İngilizler Hindistan'dan çekilirken yaptıkları gibi Filistin'den geri çekilirken de geride bölünmüş bir ülke bıraktılar. İsrail zamanla bu bölünmüş ülkenin Filistinlilere bırakılan kısmını da facto bir biçimde yuttu, topraklarına kattı. Her iki ülkeyi de İngilizler Müslümanlardan almış ama giderken Hindularla ve Yahudilere devretmişti.

Müslümanlar her iki ülkede de kaybeden tarafı temsil ediyorlardı. Kazananlar arasında iki kardeş ideoloji serpildi, doğdu. Hindutva yani Hindu milliyetçiliği ile Siyonizm yani Yahudi milliyetçiliği. Hindutva Hinduizm değil daha geniş anlamıyla milliyetçiliği de kapsayan bir kavram. Hindutva temelleri daha önce atılsa da Siyonizm'in ikizi veya kardeşi olarak gelişti ve serpildi. Bağımsızlık döneminde karmaşa zamanla yerini keskin bir ideolojiye terk etmiştir. Bilhassa Babri Camii'nin yıkılışına denk gelen olaylarla; 1992 yılında Hindistan farklı bir hava teneffüs ediyordu. Bu rüzgarın sonucu olarak yükselen değer Hindutva oldu ve çığırında gelişen Haganah tipi paramiliter bir örgüt ve çete olan RSS ile Hindistan Halk Partisi/BJP olmuştur. Aynı dönemde ve 1996 yılı ve sonrasında da İsrail siyasetine damgasını Netanyahu vurdu ve 14 yıldan beri de şu veya bu şekilde İsrail'in vazgeçilmezi oldu.

Gençliğinde Hindutva akımı arasında bir militan olarak yetişen Modi Hindistan'da iktidarın dümenine geçti ve süratli bir biçimde Netanyahu'yu taklit etti. Netanyahu ile yerleşimciler Mescid-i Aksa'ya el koymaya; ilk etapta paylaşmaya yönelik planlarını adım adım icra ederken Modi'nin militanları daha hızlı çıkmış ve Babri Camii'ni yıkmışlar ve yerine Ram Tapınağını kurma karar almışlardı. Netanyahu da hahamlarla ve fanatik Yahudilerle birlikte Mescid-i Aksa'yı yıkmak için gün sayıyor. Ardından yerine Süleyman Tapınağını inşa edecek. Bazı yönlerden İsrail ile yarışta Hindular açık ara önde gidiyor ve bazı etaplarda ise İsrail Hindistan'a fark atıyor.

Sözgelimi, İsrail ibaresi bile Netanyahu'yu yetmedi, tatmin etmedi ortak devlet yerine daha tekil bir devlet kurmak için Yahudi devleti kanununu çıkardı. Söz konusu Yahudi devleti yasası, "İsrail devletinin yalnızca Yahudilere ait olduğu, Arap vatandaşların Yahudilerle eşit olmadığı ve onların ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü" fikrini teyit ettiği gerekçesiyle eleştiriliyor. Sanki Modi Netanyahu'dan kopya çekiyor ve Hindistan'ı bir Hindu ulusal devleti haline getirmek Müslümanları da ikinci sınıf vatandaş yapmak istiyor. Kurtulabilse, sürebilse onu da denemekten kaçınmayacaktır. Modi'nin amacı 2024'e kadar Hindistan'ı bir Hindu devletine dönüştürmek.

Söz konusu idealin kökleri ise bağımsızlık sürecine dayanıyor. Bugün iktidar partisi BJP ve Modi, bağlı olduğu RSS yapılanmasından ve Hindutva ideolojisinden hareketle, çok sistematik bir şekilde ilerliyor. Öyle ki Modi'nin 2019 yılı Nisan-Mayıs aylarında yapılan genel seçimlerden daha da güçlenerek ikinci kez seçilmesinden sonra, ardı ardına içe dönük radikal hamleler yaptı. Anayasanın "geçici" olan 370. maddesi kaldırıldı ve ayrıcalıklı bir statüyle kontrol altında tutulan Cammu-Keşmir ülke topraklarına tamamen katılarak "Hintlileştirilmiş" oldu. Assam'a yönelik "Ulusal Vatandaşlık Kaydı" (NRC) düzenlemesi getirildi. Eski adı Faizabad olan Ayodhya şehrinde 1992'de radikal Hindularca yıkılan Babri Camii'nin arazisine Ram Tapınağı'nın yapılması kararı alındı. Ülke genelinde Vatandaşlık Değişiklik Yasası getirildi. Dolayısıyla önce Assam'la sınırlı tutulan Ulusal Vatandaşlık Kaydı şimdi tüm ülke geneline yayılacak. Esasen son dönemlerde yaşanan şiddetli protesto olaylarının ardında buna tepki yatıyor. Çünkü Vatandaşlık Değişiklik Yasası ve Ulusal Vatandaşlık Kaydı aynı madalyonun iki yüzüdür; her ikisi de Hindistan Müslümanlarını ikinci sınıf vatandaş yapmaya ve onları yabancılaştırmaya çalışıyor (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/hindutva-rss-bjp-modi-ideolojik-prizmayla-yeniden-tasarlanan-hindistan-i-anlamak/1683434).

Sadece kurumlar veya süreçler bazında değil akıbet veya kaderleri de birbirine benziyor. İngiltere'nin varislerinin kaderleri tıpatıp birbirine benziyor. Modi ile Netanyahu arasından su sızmıyor.

İngiliz idaresi sırasında bir kez yasaklanmış olan RSS, bağımsızlık sonrasında Hindistan hükümeti tarafından üç kez yasaklanmıştır. Ülke bağımsızlığının en önemli ikonu ve "Satyagraha" (hakikat gücü/hakikate tutunma) felsefesi ile pasif direnişin simgesi olan, aynı zamanda "Mahatma" (Yüce Ruh) ve "Bapu" (Baba) sıfatlarıyla yüceltilen Mohandas Karamchand Gandhi'nin RSS mensubu Nathuram Godse tarafından 1948'de düzenlenen suikasta uğraması ilk yasaklanma nedenidir. Ancak bugün bazı BJP mensubu isimler de dâhil olmak üzere Godse'yi "terörist" değil bir "vatansever" ve "kahraman" olarak görenler çok. Aynen Rabin'in fanatik katili gibi. RSS 1975-77 Pencab olayları sırasında ve 1992'de Babri Camii'nin yıkılmasının ardından iki kez daha yasaklanmıştır.

Hindistan'da fanatikler nasıl ki halkı arasında Bapu yani Baba olarak anılan Mahatma Gandi'yi acımadan öldürmüşse yine önce kemik kıran lakabıyla tanınan Rabin de uzlaşma aradığında aynen Mahatma Gandi gibi toplumunun fanatikleri tarafından 1995 yılında katledilmiştir. Keskin sirke küpüne zarar.

Evet! Fanatizm ve keskinlik siyasi cinayetlere ve çalkantılara zemin hazırlıyor. Hem Hindistan hem de İsrail zamanla fanatiklerin devleti haline gelmiştir. Türkiye'de Demirel de baba olarak anılırdı. Hindistan'da da kimsesiz kitlelerin babası olarak anılan Mahatma Gandi ne yazık ki kendi toplumunun fanatikleri tarafından öldürülmüştür. Ardından da İsrail'de Rabin sonrasında olduğu gibi siyasi mirası da çarçur edilmiştir. Fakat kimse bu fanatiklik ile birlikte bu ülkelerin beka sorununu aşacağını sanmasın. Fanatizm ile beka bir arada olamaz.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN