Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 7, 2022
Gençler ve Deizm hakkında yanlış bildiklerimiz…

Bundan önceki yazımızda, insan ilişkileri, transhümanizm ve gençlik üzerine değerli çalışmaları, inceleme yazılarıyla tanınan bir akademisyen olan Doç. Dr. Ahmet Dağ'ın yeni yayınlanan "Kariyer ve Başarı Çağında Genç Olmak" adlı eserindeki dikkat çekici tespitleriyle başladığımız - gençleri ve gençlik çağını tahlil etmeye çalıştığımız- sözlerimize bugün de devam edeceğiz.

Yazarımızın, gençlerin içinde bulunduğu sosyal-psikolojik durumu tasvir ettiği şu sözlere geliniz birlikte kulak verelim:

"Önce sanayileşmenin, sonrasında teknolojikleşmenin etkisinde kalan gençlik, sömürü ve tüketimin en büyük nesnesi ve hedefi haline getirilmiştir. Özellikle yeni medya teknolojilerinin kullanımı gençleri tüketici pazarının nesnesi haline getirmiştir. Modernitenin ayartıcı tüm unsurlarıyla karşı karşıya kalan gençlik, bu ayartıcı unsurlara karşı nasıl mücadele edeceğini ve bu mücadelede ölçüyü bulamamaktadır. Usulsüz ve öncüsüz-ustasız nesil, birçok sorunla baş başa kalmıştır. Gençliği sorun olarak görmek ya da onu sorun ile aynı kavramsal çerçevede kullanmak yerine, sorunların çözümünü sağlayabilecek bir cevher olarak görmek gerekir. Gençlikten yakınmak ya da onları kınamak yerine potansiyellerinden nasıl faydalanacağımızın üzerinde kafa yormamız lazım."

Öncelikle burada, Doç. Dr. Dağ'ın dikkat çektiği "sanayileşme" unsuruna özellikle değinmek isteriz. Zira özellikle bugünün gençliğinin sorunlarının temelinde, "sanayileşme devrimi" olduğunu ve onun en başta aile kurumunun masumiyetini yerle bir eden dönüşüme sebebiyet verdiğini; ve bu dönüşümün Batı'dan başlayarak tüm dünyayı etkisi altına aldığını söyleyebiliriz. Başlangıçta "eve bir maaş daha fazla girmesi" amacıyla kadının bir işgücü olarak çalışma hayatına dahil olması, önce onu evinden ve ev halkından uzaklaştırmış, bir süre sonra bu uzaklaşma, özellikle yetişmekte olan nesillerin sosyal ve ruhsal olarak birtakım olumsuzluklara muhatap olması sonucunu doğurmuştur. Dünyanın doğusunda ve batısında bu olumsuzlukları bizzat yaşayarak yetişen neslin çocukları olan bugünün gençleriyse, teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği çağımızda, ebeveynlerinden göremedikleri rehberlik; onlardan yeterince ve gereğince alamadıkları eğitim ve terbiye eksikliği sebebiyle, medyanın "ayartıcı operasyonları" karşısında ne yaptığını bilemeyecek bir duruma gelmişlerdir. Belki de gençlik, insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar bugün, evet bugün, etrafı en çok "kuşatılmış" olduğu haldedir, diyebiliriz. Ne çare ki, bu kuşatmayı yaracak ve bu tuzaktan kurtulacak bir yol, bir usûl bilgisine de maalesef sahip değildir, bugünkü gençlik…

"Gençlerin deist oldukları" yargısı ne derece doğrudur?

Ülkemizde ve özellikle mütedeyyin kesimlerin yeni yetişmekte olan gençleri arasında var olduğu söylenen deizmin, ne derece doğru bir tespitlere dayandığı tartışılan bir konudur. Daha önce bu sütunda (bkz. 19 Nisan 2018 ve 24 Eylül 2021 tarihli yazılar) deizmin ülkemizde ve dindar kesim arasındaki mevcudiyeti hususunda, iddia edildiği gibi bir durumun olmadığını ifade etmiş ve bu konuda iddialara temel teşkil ettiği söylenen araştırmadan, böyle bir sonucun çıkarılamayacağı kanaatini paylaşmıştık, okuyucularımızla… Yaklaşık bir yıl sonra Doç. Dr. Ahmet Dağ'ın da eserinde değindiği konulardan birinin yine günümüz gençlerinin deist oldukları konusunda oluşturulmaya çalışılan algı olduğunu görmekteyiz. Yazar, eserinin 48-51. sayfalarında Deizm hakkında son derece veciz ve açıklayıcı bilgiler verdikten sonra hem İslam dini hem de ülkemiz özelinde bizlerle şu önemli görüşlerini paylaşmaktadır:

"İnsanın sorunu olan deizm, gerek tarihsel gerekse kültürel olarak bizim meselemiz değildir. Batı tarihinde eleştirel ve tepkisel bir teolojik meydan okuma olan deizm, günümüzde anlam kaybına uğradığı gibi ülkemizde yersiz bir biçimde kullanılmaktadır. Deizm tartışması, İslam toplumları ve kültürü için anakronik (çağın gerekliliklerine ayak uyduramayan, çağ dışı) bir tartışmadır. Çünkü İslam dünyasında hem hümanizmin hem de deizmin köklü bir felsefi ekol olarak var olduğu söylenemez…"

Bu son derece önemli diyebileceğimiz ve sonraki ifadelere "temel" teşkil edecek tespitlerden sonra ülkemizde deizm konusunda nasıl bir yaklaşım sergilendiğine dair kanaatleri hakkında yine yazarımızın sözlerine kulak vermemiz gerekiyor:

"Küreselleşme, enformasyon ve internet ağlarının hâkim olduğu bir dünyada yaşamamız hasebiyle çağın ağları ve bağlarına mahkum olmuş toplum bilimciler, medya uzmanları ve gazete yazarları, hezeyan içinde gençlerin deist olduklarını ifade etmektedirler. Oysa gençlerin deist olduğunu iddia edecek teknolojik ve felsefi unsurlar olmadığı aşikardır. Gençlerin konumlandığı yer ve içinde bulunduğu teknolojik argümanlarla açıklanacak bir durum olmaktan daha çok sosyolojik, psikolojik ve kültürel olarak izahatı yapılması gereken sosyal psikolojik bir durumdur. Yüz elli yıllık modernleşme serüvenimizin belirsizlikleri, son yirmi yılın ise sosyal, siyasi ve kültürel savrulmalarıyla birlikte aile değerlerinin zayıflaması, İslamî kesimin sekülerleşme, kapitalistleşme… sürecine girmesi, bu süreçler içinde kendini bulan gençlerin, kendilerini belirsiz bir yere ait kılmasına veya konumlandırmasına yol açmıştır."

Yazarımızın, ülkemizdeki deizmin durumunu isabetle teşhis ettiğine inandığımız bu cümlelerine biz de yürekten inanıyoruz. Ne çare ki, bu konuda çözüm adına yeterli çaba ve gayretin bulunmadığını üzülerek görmekteyiz. Hastalığın tedavisinde teşhisin önemli bir aşama olduğu bilinen bir gerçektir. Bize teşhis imkanı veren bu tespitler çerçevesinde çözüm konusunda söyleyeceklerimizi sonraki yazıda ele alacağımızı ifade ederek sözlerimize son verelim.

Sağlık ve afiyet dilekleriyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN