Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ocak 30, 2024
Umre… Kulluğun imarı…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Yarıyıl tatili vesilesiyle kısa bir süreliğine de olsa umre ibadeti için mübarek topraklarda bulunma imkanına kavuştuk. Bu zaman zarfında oldukça kalabalık diyebileceğimiz bir insan ummanı içinde katre misali, Kâbe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara'da geçirdiğimiz vakitlerimiz oldu hamd olsun...

Hazreti İbrâhim (as) zamanından beri Receb ayı, insanların umre için tercih ettikleri bir ay olarak bilinir. Dolayısıyla gerek Receb-i Şerif içinde olmamız gerekse bazı ülkelerde verilen ara tatilden dolayı insanların yoğun bir şekilde ailece umreye geldikleri bu dönem, iki Harem-i şerif'te de ciddi yoğunluğun yaşandığı günlerdi doğrusu... İslam ülkeleri yanında farklı gayr-i müslim ülkelerden, çeşitli milletlerden ve muhtelif ırklardan oluşan ümmet mozaiğini görebilme imkânına da nâil olduğumuz bu zaman diliminde, ibadetlerin ifasında ve sair zaman dilimlerinde Ümmet-i Muhammed'in hâl-i pür melâlini müşahede etmemize de vesile oldu… Keşke cümlemizin içinde kullandığımız "pür-melâl" vasfı yerine, "muhteşem" diye yazabilseydik… Keşke, "Ümmet-i Muhammed'in pür melâli" yerine, ihtişamından bahsedebilseydik; ancak hakikat neyse onu aktarmaya ve anlatmaya çalışacağımız bugünkü yazımızda, işte bu ziyaretten geriye kalan hatıralar eşliğinde gözlemlerimizi ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz, sizlerle...

Umre: Kulluğu imar…

Zengin bir dil olarak bilinen Arapça'da aynı harfler, farklı kalıplarda farklı anlamlar ifade ederler. Örneğini konumuzdan verelim. Şöyle ki, "ömür, imar, ta'mir, mâmur, imaret" gibi dilimizde de kullanılan ve aslı Arapça olan bu kelimelerin kökünde ayn-mim-ra harfleri vardır… "Umre" de bu harflerden oluşmaktadır ve bu anlam yakınlığı sebebiyle umre için düşünülebilecek hikmetli bir durum ortaya çıkmaktadır. Zira neredeyse bu anlamların hepsiyle "umre" kelimesiyle bir şekilde alaka kurulabilmektedir.

İslam âlimleri ve irfan ehli kişiler, insana bahşedilen hayatın, Allah'ın rızası doğrultusunda yaşanması halinde onun değerli bir zaman dilimine dönüştüğünü böylece onun "ömür" vasfına kavuştuğunu ifade ederler. Zira insan için kendisine bahşedilen hayat içinde, kulluğu en güzel şekilde yaşamak için önce bir "îmâr" faaliyeti gerekir; sonra zaman zaman oluşan "kullukta zafiyet" durumlarında ortaya çıkan eksikleri tamamlamak ve bozulan düzeni yeniden sağlamak için bir "ta'mîr" söz konusu olur. Tüm bu çabalar sayesinde güzel kullukla geçirilen o hayat, artık "ma'mûr" bir hale gelir ve işte o zaman geçen zaman, "ömür" vasfını kazanır… İşte umre, böyle bir ibadettir… Hac günleri dışında kalan geniş bir zaman diliminde yerine getirilebilme imkanı bulunan ve birçok yönüyle haccın benzeri olan bir ibadet…

Bir yönüyle Allah'a kul olma şuurunu yeniden kuşanmak, eksiklerini tamamlamak ve manevi âlemini mâmur bir hale getirmek için çıkılan bir kutlu yolculuğun adıdır, umre… Bir yönüyle de Allah Teâlâ'nın kullarını, kendi evine davet ettiği ve onlara "Rahman'ın Misafirleri" vasfının bahşedildiği ayrıcalıklı bir ibadettir, umre…

Doğruluğunu teyid etme imkanı bulamamakla birlikte şu bilgiyi de sizlerle paylaşmak isteriz. Günümüzde Arapların günlük konuşma dilinde araçlarının yıllık bakımı için "amre" kelimesini kullandıkları ne kadar mânidardır!.. Netice itibariyle umrenin, bir müminin belli zaman dilimlerinde ifa etmesi gereken, güzel kulluk adına çokça istifade edilebilecek bir ibadet olduğunu söyleyebiliriz, vesselam…

Ümmet-i Muhammed'in pür melâli…

Böylesine muhteşem hikmetlere sahip bir ibadet olan umre, maalesef onu ifa edenler açısından aynı ihtişam vasfını taşımaktan hayli uzakta bugün… Görebildiğimiz kadarıyla Pakistan, Hindistan, Endonezya ve Malezya, muhtelif Afrika ülkeleri, körfez bölgesindeki ülkeler; Fas, Tunus, Cezayir ve Kuzey Irak yanında İngiltere, Almanya ve Fransa gibi gayri müslim ülkelerde yaşayan Müslümanlar; ve nihayet ülkemizden hatırı sayılır sayıda insan, Mekke ve Medine şehirlerinin sakinleriydiler bugünlerde…

İki Cuma gününü iki ayrı Harem-i şerif'te idrak etmek nasib oldu. Ancak ikisinde de aynı şekilde Filistin'den sadece bir defa bahsedildi. Özellikle Gazze'nin hiç adı geçmeyen hutbe dualarında bu durum dikkat çekiciydi. Zira önceki yıllarda şahit olduğumuz nice sabah namazının ikinci rek'atlerinde edilen niyazlar ve Cuma günleri hutbe irad edilirken yapılan dualar içinde bizzat Filistin ve Gazze'den bahsedilirdi. Lâkin bu defasında böylesi bir durumla karşılaşmak, pek çok umrecinin dikkatini çeken, yadırganan ve aralarında müzakere edilen bir durum oldu… Ümmet-i Muhammed'in, duaların makbul olduğu bu mübarek makamlarda, hali hazırda yaşanan katliâmın durması ve mazlum kardeşlerimizin kurtuluşu ve zaferi için dua edilmesini dört gözle beklediği yerlerdir, harem-i şerifler… Ama maalesef hakikat; umulanın ve beklenenin çok uzağında…

Diğer bir üzüntü kaynağı da şu: Umre gibi çok önemli bir ibadet, artık turistik bir seyahat haline gelmiş ve getirilmiş durumda… Bu da Ümmet-i Muhammed'in hâl-i pür melâlinin en büyük sebebi…Çünkü Kâbe'yi tavaf ederken, halini Rabbine arz edip, tesbihat, dua ve yakarışlarla Rabbiyle irtibat kurmanın yollarını araması gerekirken selfi çeken ve canlı yayınla fani kullarla bağlantıyı tercih edenlerin sayısının daha bir çoğaldığını gördük bu defa… Kâbe'de bile kendisine kendini, mümin oluşunu ve müslümanlığını; nihayet insanlığını unutturacak bu "iletişim bağımlılığı" daha nereye kadar gidecek?..

Tüm bunların, umre ibadetine "manevi açıdan hazırlıksız" olarak gelindiği gibi bir önemli sebebe dayandığına inanıyoruz. Konuya devam edeceğiz.

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN