Arama

Zekeriya Erdim
Kasım 26, 2019
Olgular ile algılar arasındaki mesafe
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hani, iletişim dili ve üslubu konusunda, zaman zaman tekrar edilen bir cümle var. Uzmanlar, "olgu" ile "algı" arasındaki farkı anlatmak için; "Sizin ne söylediğiniz önemli ama muhatabınızın ne anladığı daha da önemli" diyorlar.

Çünkü, harici unsurların etkisiyle; insanlar ve toplumlar nezdinde galat-ı meşhur (meşhur olan yanlış), lügat-ı fasihten (unutulan doğrudan) daha öncelikli ve önemli olabiliyor. Güçlü isteğe ve iradeye rağmen bile; "hakikatin hadimi" olmak, imkansıza yakın derecede zor hale gelebiliyor.

Dünya ile birlikte belgeler, bilgiler, haberler, yorumlar da giderek daha hızlı döndüğünden; yetişmek için dört nala koşuyoruz. Olgular ile algılar arasındaki mesafeler yüzünden; aklen, ruhen, bedenen yoğunluklarla ve yorgunluklarla boğuşuyoruz.

Artık, tüm sahalarda ve sektörlerde; "algı yönetimi" diye bir meslek yahut metot var. Olayları ve durumları kendi istedikleri renge ve şekle büründürme, kendi öngördükleri pencerelerden göründürme peşine düşenler; olguların üstünü örterek "karartma" yapıyor, algıları bağlamının dışına çıkartarak "çarpıtma" yoluna gidiyorlar.

Havamız, suyumuz, toprağımız gibi; aynalarımız da kirletiliyor. Kitle iletişim araçları ile duyu organlarımız ipotek altına alınıp, suni ortamlarda adımıza algılar üretiliyor.

O kadar ki; yalan-dolan dünyasının başı dönmüş yahut döndürülmüş pervaneleri olduk. İdrakimize giydirilen deli gömlekleri yüzünden; renkten renge, kalıptan kalıba giren bukalemunlara döndük.

Akıl tarlamız, parsel parsel bölündü. Gönül teknemiz, ta dibinden delindi.

Ak ile karayı ayırt etmekte zorlanıyoruz. İğneyi samanın ve samanlığın içine atıyorlar; çoğunlukla bulamıyoruz.

15 TEMMUZ "TİYATRO" DİYE NİTELENDİRİLDİ

Cumhuriyet Türkiyesi, yerli ve milli olan her şeye karşı "red-i miras" anlayışı üzerine bina edilmişti. Yetişme çağındaki çocuklara ve gençlere, İstiklal Harbi'nin Osmanlılar'a karşı verildiği ana fikri öğretilmişti.

Bu şaşı, hatta kör bakışı; bir türlü düzeltebilemedik. Tarihi yapıldığı ve yaşandığı gibi okuma, yazma, anlatma, aktarma olgunluğuna; yirmibirinci yüzyılda da erişemedik.

Gezi Parkı kalkışması için, ağaçlar bahane edildi. İç ve dış muhaliflerin ortak yapımı olarak organize edilen bir darbe girişimi; "çevreyi ve yeşili koruma" refleksi gibi gösterildi.

İç savaşa dönüştürebilselerdi, uluslararası medya kanalları üzerinden naklen yayın yapılacaktı. Kaos ve kargaşa belli bir seviyeye getirildikten sonra, dış müdahaleye davetiye çıkartılacaktı.

17-25 Aralık operasyonlarına, "yolsuzlukla mücadele" süsü verdiler. Balkan Üniversitesi'nin emanet paralarını ayakkabı kutularına koyup, çalıntı gibi gösterdiler.

İşin ucu, ABD'nin Halkbank Genel Müdür Yardımcısı'nı tutuklayıp suçlu ilan etmesine kadar vardı. Maşayı tutan eller tarafından, uzun bir süre pazarlık konusu yapıldı.

Darbeler zincirinin önemli bir halkası, direniş ve diriliş ruhunun dönüm noktası olan 15 Temmuz; ilk günden itibaren sulandırıldı. Yüzlerce şehide ve binlerce gaziye rağmen; birileri tarafından "tiyatro" olarak adlandırıldı.

"SARAY SENDROMU" MÜZMİN HALE GETİRİLDİ

Son günlerde, yeni bir "belgesel" izliyoruz. Olgular ile algılar arasındaki mesafenin nasıl ve ne kadar açıldığını, ibretle gözlüyoruz.

Ana muhalefet partisinin iç çatışmaları, iktidara fatura ediliyor. Aksini beyan eden onca şahide, izaha, isbata rağmen; "saray" yakıştırması ve yapıştırması ile itham edilen Cumhurbaşkanlığı makamı sorumlu gösteriliyor.

"Aslıyok yaylasında bin koyunum var" diyen çobanı bile unutturacak bir söylem süreci içine girildi. Bir deli bir kuyuya bir taş attı; kırk akıllının çıkaramayacağı hale getirildi.

Anlaşılan o ki; sosyal ve siyasal ön yargılardan bağımsız olarak, hakikati bulamayacağız. Olgular ile algılar arasındaki mesafenin kapandığına, zinhar şahit olamayacağız.

O halde, bari uzun vadeli çözüm için tedbir alalım. Eğitim kurumlarının müfredat programlarına "algı yönetimi" ile ilgili dersler koyup; çocuklara ve gençlere, karpuzlar ile canavarlar arasındaki farkı anlatalım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN