Arama

Mustafa Özcan
Aralık 25, 2018
Çekilmenin perde arkası!

Amerikan Başkanı Donald Trump'ın ani ve online çekilme kararı sadece Türkiye ile PYD'yi değil aynı zamanda Türkiye ile Esat rejimini daha doğrusu Rusya'yı karşı karşıya bırakmış bulunuyor. Denklemden çıkarak yeni de facto bir denklemin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle çekilmeyi bir tuzak olarak okuyanlar da olmuştur. Esasında bu kararla birlikte Trump kafasındakini uygulamaya koymuştur. Zira seçim vaatlerinde Suriye'den çekilmeyi de vaat olarak ortaya koymuştu. Daha önce de 29 Mart 2018 tarihinde çekilme kararını deklare etmişti. Lakin o sıralarda da Pentagon baskın çıkmış, kazan kaldırmış ve çekilme tecil edilmişti. Trump kurumsal karara boyun eğmişti. Bu defa Türkiye'nin tavrından ve Erdoğan'ın sözlerinden de güç alarak planını Pentagon'a rağmen yürürlüğe koymak, yürütmek istemiştir. Bu itibarla telefon görüşmesinde alınan bu karar sadece yabancıları değil aynı zamanda Trump idaresinin üyelerini de şaşırtmıştır. Bunlardan birisi Jim Mattis diğeri de DAEŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk olmuştur. Iraklıları Suriye'den çekilmeme noktasında ikna etmeye çalışırken, telkin altında tutarken çekilme kararıyla ilgili Donald Trump'ın tweetiyle irkilmiş, şok geçirmiştir. Tweet mesajından sonra McGurk istifa ettiğini açıklamıştır. Altlarıyla polemik ve sürtüşmekten kaçınmayan Trump ise bu durumu umursamamış ve kendisini tanımadığını ifade etmiştir. Obama tarafından atanan McGurk Trump'ın ifadesine göre zaten Şubat ayında görevinden ayrılacaktı. Keza çekilme kararıyla birlikte misyonu sona ermiştir. Zira Trump bundan böyle DAEŞ ile mücadele konusunu Türkiye'ye havale ettiğini açıklamştır. Ona göre bu yönde arkada boşluk bırakmamıştır. Bu durumda McGurk'ın uyduruk postundan ayrılması kaçınılmaz olmuştur.

Trump'ın bu ani davranışını nasıl izah etmeliyiz? Kimse buna cevap veremiyor, çoğunlukla Trump'ın öngörülemez mizacına bağlıyorlar. Trump'ın ötesinde Amerikan idarelerinin mizacı da budur. Nitekim eski diplomatlardan İsmail Berdük Olgaçay İngilizlerin adım ve tutumlarının kestirilebileceğini ama Amerikan idarelerinin davranış ve tutumlarının önceden kestirilemeyeceğini ifade etmektedir. ABD'nin kararları önceden kestirilemez ani değişiklikler arz eder.

Amerikalıların daimi çıkarları olsa bile sabit politikaları yoktur. Bir politikayı dener ve ardından vazgeçer ve askıya alırlar. Amerikan politikaları değişkenlik arz eder. Bu itibarla Trump hem tabiat ve karakterinin gereğini yansıttığı, yaptığı gibi aynı zamanda Amerikan tarzına da uygun bir adım atmıştır. Yaptığı Amerikan mizacına aykırı ve yabancı değildir.

LAWRENCE GİDİYOR, OSMANLI GELİYOR!

Kaderin cilvelerinden birisi Trump'ın çekilme kararını Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi sırasında almış olmasıdır. Bunun elbette ki sembolik anlamları da var. Kimi sosyal medya kullanıcıları bunu şöyle yorumluyorlar: Trump Suriye'yi Türkiye'ye devretti! Osmanlı'nın yıkılışı sırasında şöyle bir denklem vardır: Lawrance geldi, Osmanlı gitti. Şimdi de tersinden bir denklem teşekkül ediyor. McGurk, çevresi tarafından yeni Lawrance olarak anılıyormuş. Günümüzde birçok ülkede Lawrance müsveddeleri var. Fransız Bernard Kushner, McGurk vesaire örnek gösterilebilir.

Trump çekilme kararının ardından nevzuhur Lawrance McGurk da istifasını verdi. Böylece yeni Lawrance'ın misyonu akim kalmış oldu. Bu yeni misyon esasında Suriyeli Kürtlerin butik bir devlet kurmalarına yardımcı olmaktı. Bernard Kushner de Barzani'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurmasının kirveliğini yapıyordu, Her iki girişim de akim kalmıştır.

İngiliz Lawrance Hicaz vesairede Arap isyanının başlamasına ve Arap ulus devletlerinin kurulmasına önayak olmuştu. Şimdi ise muakkipleri nevzuhur Lawrance'ler Kürtleri kışkırtarak bölünmüş coğrafyayı yeniden böldürmek istiyorlar. Lakin emelleri kursaklarında kalmıştır. IŞİD üzerinden PYD/SDG'nin palazlanmasına vesile olmuşlar ve mesele butik devlet kurma aşamasına gelmişti. Arapların dediği gibi yama yamacıya veya terziye veya siyasi mühendise büyük gelmiştir. McGurk sadece başarısız kalmamış aynı zamanda büyük bir aşağılamaya maruz kalmıştır. Trump kendisini tanımadığını ve istifa kararı vermekle de şov yaptığını söylemiştir.

Lawrance kılığındaki McGurk'ın istifasıyla birlikte paniğe kapılan PKK/PYD unsurları Amerikalıların çekilmesiyle birlikte Osmanlıların geri döneceği propagandası yapmaya başlamışlardır. Halkı Amerikan üslerinin çevresine yığan bu grup çekilme işlemini protesto ediyordu. Geleceklerini Lawrence'lere emanet etmişler, bağlamış görünüyorlar. Lawrance'ler gidince oksijensiz kaldılar. Hem ideolojilerine hem de Suriye halkına sırt çeviren PKK/PYD unsurları İngiliz ve Amerikalıları emperyalist olarak tanımlayacakları yerde aksine Türkleri Osmanlı ve emperyalist olarak tanımlıyorlar. Çarpık da olsa ideolojilerine kaybeden bu güruh artık onun bunun paralı askeri veya lejyoneri haline gelmiştir. Amerikalıların yerine Fransızları ikame etmeye çalışıyorlar. Lakin Fransızlar mızıldanıyor ve nazlanıyorlar. Zira ayrılıkçı Kürtleri himaye etmek onlara ve hacimlerine bir gömlek büyük gelecektir.

ESAT İLE ORTAK VİZYON

Esat Suriye halkıyla karşı karşıya geldiğinde ülkeye yabancıları ve Rusya gibi emperyalistleri davet etmiştir. PKK yandaşı PYD'liler de önce Esat ile anlaşmışlar ardından da DAEŞ meselesiyle birlikte bölgeye gelen Amerikalıların kuyruğuna takılmışlardır. Kısaca her iki taraf da emperyalistlerle işbirliği yapmaya namzettir ve fiilen de bunu denemişlerdir. Ortak vizyonlarının ikinci göstergesi ise Türk ve Osmanlı düşmanlığıdır. Hem Suriye rejimi hem de PKK'lı Kürtler totaliter eğilimleri temsil ettikleri kadar laik bir karakter de arz etmektedirler. Velit Muallim gibi Suriye rejiminin sembol isimleri laikliği temsil etmeleriyle övünürken PKK/PYD de Kürt toplumunu seküler hale getirmiş ve dinden uzaklaştırmıştır.

Her iki taraf da aynı mayadan. Nitekim Beşşar Esat daha iki liderin ve iki ülkenin iyi günlerinde Erdoğan'ı Osmanlı hevesinden vazgeçmeye, uzak durmaya ve yeni Osmanlıcılık politikalarına veda etmeye çağırıyordu. Bir mülakatında Türkiye ile ilgili soruları cevaplayan Beşşar Esad, Türkiye'de bazılarının Osmanlı İmparatorluğu hayalini kurduğunu, ancak bunun imkânsız olduğunu söyledi.

Beşşar Esat Erdoğan hükümetine iki konuda eleştiri okları yöneltiyordu. Osmanlı politikalarına geri dönmek ve İhvan'a sahip çıkmak. Russia Today Kanalına yaptığı konuşmalardan birinde, Türk halkının Suriye halkıyla iyi ilişkiler kurmak istediğini ancak Erdoğan hükümetinin buna engel olduğunu ileri süren Beşşar Esad, "Erdoğan, Müslüman Kardeşler'in bölgeyi özellikle de Suriye'yi ele geçirerek yönetmesi halinde, siyasi geleceğini garantiye alacağını düşünüyor. Suriye'ye karşı olmasının bir diğer nedeni ise, kendisini Osmanlı'nın yeni sultanı gibi görmesi. İç dünyasında kendisini Halife olarak görüyor. Bu iki neden Erdoğan'ı "sıfır problem siyasetinden sıfır dost siyasetine taşıdı" demiştir. Erdoğan da Osmanlı hevesi mi var yoksa Beşşar da Osmanlı takıntısı mı var? Osmanlı onun kabusu ve korkulu rüyası. İki de bir Osmanlı fobisini açık ediyor. Bir konuşmasında da Erdogan'ın anakronik bir biçimde Osmanlı döneminde yaşadığını sandığını söylemiştir.( https://forum.donanimhaber.com/bessar-esad-erdogan-osmanli-doneminde-yasadigini-sanan-bir-megalomanyak--122170975 ) Bu vizyonda da PYD ile Esat ortak bulunuyor.

MUVAZAA PARANTEZİ KAPANIRKEN

Beşşar Esat 2012 yılında hem Suriye halkının ortak iradesini hem de onu temsilen ortaya çıkan muhalefeti bölüp parçalamak için PYD'nin potansiyel olarak güçlü olduğu bölgelerden çekilerek buraları ona peşkeş çekmiştir. Bununla bir taşla birçok kuş vurmuştur. Öncelikli olarak muhalefeti Kürtlerle Araplar arasında bölmüş ve bu suretle muhalefetin gücünü zayıflatmıştır. İkinci olarak kendisine göre Türkiye'nin halktan yana politikalarını da PKK yandaşlarını destekleyerek cezalandırmıştır. Böylece PKK tehlikesini de yeniden büyütmüştür. Bu da bilahare Türkiye'yi Suriye'nin kuzeyine çekecektir. El cezau min cinsi'l amel. Ceza işin türündendir. PYD de bilerek ve kasıtlı olarak bu politikaya alet olmuştur. İmalat DAEŞ'in zuhuruyla birlikte Esat'ın PYD'yi palazlandırma politikasını ABD devralmıştır. ABD'nin çekilme kararıyla birlikte de PYD yolun sonuna gelmiştir. Şimdi 'kiralık silah' olarak eski patronuyla masaya oturmak istiyor. Daha doğrusu patronsuz yapamadığı için Esat rejimi, Fransa ve Rusya ile dirsek temasında. Aralarında mekik dokuyor. Ortak vizyon Osmanlı veya halefleriyle mücadele. Klişe de hazır. Bu da gösteriyor ki bunlar laşe yiyen çakal sürüleri.2012 yılında Esat'ın açtığı parantezi 2012-2019 aralığında Türkiye kapatıyor. Parladıkları gibi de sönüyorlar. Gidişleri olsun ama dönüşleri olmasın.

Prof. Dr. İlter Turan'ın da dediği gibi YPG büyük kırılma hali yaşıyor, toparlanması zor ve yolun sonuna gelmiş görünüyor, Talep çıtasını revize etti ve federalizm talebinden vazgeçti. ABD'nin çekilme kararıyla birlikte en büyük kartını ve kozunu kaybetti. Artık yüksek perdeden konuşması mümkün değil. Türkiye karşısında varlığını birilerine kiralamaya veya pazarlamaya çalışacaktır. Bunun için de Osmanlı düşmanlığından medet umuyor. PYD'nin zayıflamasına yol açan nedenler kısaca şunlar:

Silah envanterini yenileyebilecek ve bakımını yapabilecek imkan ve durumdan mahrum. İşgal ettiği bölgelerde taban ve halk desteğine haiz değil. Arap nüfusunun kahir azınlığı varlığına ve mevcudiyetine karşı. Nitekim Arap aşiretler PYD karşısında Türkiye ile saflarını sıklaştırma kararı aldılar.

KAZANÇ VE KAYIPHANELERİ

Trump'ın kararından kim ne kazandı kim ne kaybetti? Le Monde gazetesi ve benzerlerinin yazdığı gibi En kazançlı ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bununla birlikte ABD'nin geride bıraktığı boşluk Türkiye açısından bazı riskler de taşımıyor değil. ABD'nin çekilmesi Rusya'ya göre Türkiye için de emsal teşkil edebilir. Zira ülkedeki yabancı varlığının meşruiyetini Esat rejiminin onayına bağlıyor.

Elbette teorik veya ilkesel anlamda bu çekilmenin Rusya ile İran'ın da işine geldiği söylenebilir. Fakat bunlar sonuçla nazari hesaplamalar.

Bununla birlikte kayıp hanesi oldukça net. Başta PYD olmak üzere Trump'ın kararı İsrail açısından da hem beklenmedik hem de kabul edilemez bir gelişmedir. Netanyahu şapa oturmuştur. Sonuçta Trump Netanyahu'nun dediğini değil Erdoğan'ın dediğini yapmıştır. Bu Netanyahu için büyük bir hezimettir, Nitekim, Trump'a bir şey diyemeyen Netanyahu can sıkıntısından Türkiye ile sürtüşmeyi seçmiştir. Bununla birlikte Trump'ın kararı gibi Netanyahu'nun sürtüşmesi de Türkiye'deki iktidarın lehinedir. Seçim dopingine katkı sağlar.

Türkiye karşısında PYD'ye bel bağlayan Körfez ülkeleri ile AB ülkeleri de şapa oturmuştur. Özellikle de Fransa ile Almanya Amerikan şemsiyesinin kalkmasıyla açıkta kalmışlardır. Bu nedenle de Macron'un morali içeriden sonra Suriye cephesinde de son derece bozulmuştur.

Bir deli kuyuya bir taş attı kırk akıllı çıkaramıyor hesabı, Trump bilmeden hesapları alt üst etti, karıştırdı. Belki de bilerek yaptı ve kenardan olacakları seyre daldı. Deli olsa da demek ki akıllı tarafları da var.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN