Arama

Mustafa Özcan
Ocak 5, 2018
Yapısal arızaya yapısal çözüm

İran'ın modern tarihi çalkantılarla doludur. Birçok kalkışmaya sahne olmuştur. İran halkı 40 yıla birçok kalkışma ve şimdilik sonuncusu tamamlanmasa da iki devrimi sığdırmıştır. Bunun nedenlerini anlamaya çalışmalı ve iyi etüt etmeliyiz. Neden başka ülkeler yerine İran bu tür kalkışma ve devrimlere ya da girişimlerine sahne oluyor? Elbette farklı özellikleri olmalıdır. Bunun İran'ın yapısal kondisyonu ve bünyesiyle yakından alakası var. İran halkı durgun bir halk değil. Hareketli ve kıpır kıpır bir yapısı var. İdealist bir yanı olduğu kadar travmatik bir geçmişi de var. 8 yıl savaş bitmeden yatışmaz İran devrimi yeni askeri maceralara açılmıştır. İran halkı çok da istismara uğramıştır. Şah, döneminde bölgenin jandarması olsa da Araplarla veya komşularıyla bir savaşa girmemiştir. Bununla birlikte döneminde İran halkı ekonomik adaletsizliğe ve istismara konu olmuştur.

Kaçarlar döneminde Nasirüddin Şah'a karşı tönbeki/tütün devriminden sonra 1979 yılında da Pehlevi Hanedanına karşı bu defa da petrol isyanı ve devrimi patlak vermiştir. Mahrum ve baldırı çıplak kitleler Şah'a dur demiştir. Şimdi halkın 39 yıl sonra kalkıştığı yeni bir devrim çalkalanmasının, denemesinin nedeni ise sistemin kokuşmuşluğu ve yolsuzluklar. Bununla birlikte İran'ın çatlamasının temel nedenlerinden birisi de bölgede yayılmacı politikalar izlemesi, bunun da gücünü tüketmesi ve çapını aşmasıdır. Bu da geri tepmeyi beraberinde getirmiştir. Kasım Süleymani'nin Putin'i ayartmasıyla birlikte İran Suriye bataklığından yakasını zar/zor kurtarmıştır. Rusya'nın taze gücü sayesinde sahada ayakta kalabildi. Bununla birlikte yine de Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'deki maceraları çapını aşmıştır. Churchill'in Rusya ile ilgili kehaneti İran konusunda da tahakkuk etmiştir. Churchill Soğuk Savaş'ın başlangıç günlerinde Rusya'nın Doğu Avrupa ülkelerini 45 yıldan fazla hazmedemeyeceğini ifade etmiş idi. İran da bütün kolaylaştırıcı faktörlere rağmen ( Irak'ta Şii taban, Suriye'de yandaş rejim, uluslararası şemsiye vesaire) bölgede tutunmakta zorlanmaktadır. Girdiği maceranın derinliğini ve boyutlarını ihata etmekten ve kavramaktan acizdir. Nitekim halkın dikkate alınmayan homurdanmaları isyana dönüşmüştür.

*

Sasaniler dönemindeki gibi bugünkü İran'ın bir ayağı Nil diğer ayağı ise Balkanlar'a kadar uzanacak hali yok. Bölgede ve dünyada zinde güçler var. Onlara rağmen bölgede yayılması mümkün değildir. Öteki güçler tarafından tercih edildiğinden öne çıkmıştır. İran olsa olsa bunların vekili olabilir. Kendi başına bölgede varlık göstermesi imkânsızdır. Bu nedenle de bölgede yayılmacı çabaları akıl ürünü değildir. Irak'ta ABD Suriye'de ise Rusya ile birlikte hareket etmiştir. Bunun için de gözlerini karartmış olmalıdır. Kısaca Bağdat'ta veya Şam'da yapılan yanlışlar Tahran'dan geri dönüyor. İran'ın savunması Afganistan'dan başlar Bağdat ve Şam'da biter ya da yeni İran İmparatorluğunun başkenti Bağdat'tır şeklindeki açıklamalar komşularından da önce evvelemirde İran halkını kızdırmıştır. Bu yayılmacılığın kendi hesabına geliştiğini ve dış maceraların faturasını maddi külfetle ve canıyla ödediğini gören İran halkı içten içe fokurdamış, isyan etmiştir. Halk başkasının kendisine tercih edilmesini hazmedememiştir. Rejim ise dış politika tercihlerini veya yayılmacılığını tabu saymıştır. Tartışmaya açmaktan özenle kaçınmıştır. Açanların da ağzını kilitlemiştir. Halkın mutsuzluğuna karşılık İran rejimi tek yanlı tercihinde temadi etmiştir bu da tıkanmaya ve sonunda patlamaya yol açmıştır.

*

İran'da yeni bir devrim dalgasının sahneleneceğini ilme'l yakin hatta ayne'l yakin dairede, düzeyde görenler olmuştur. Bunlardan birisi de Kuveytli siyaset bilimci Abdullah Fehd Nefisi'dir. Suudi Arabistanlı yazar, televizyon programcısı Abdulaziz Muhammed Kasım, 2014 yılında kendisiyle İran üzerine konuşuyor. Abdullah Fehd Nefisi burada bırakın on yılı İran'da beş yıla kalmadan büyük bir dalganın kopacağını, devrimin ve devinimin patlak vereceğini ifade ediyor. Dört yıl sonra dediği de gerçekleşmiştir. Bu öngörü, İran'ın yapısı ve halkın memnuniyetsizliğini okumasıyla alakalı bir durumdur. İran'a giden herkes halkın rejimle dost olmadığını görür. Bu memnuniyetsizlik hali büyümüştür. Bir konuşmamda da söylediğim gibi İran'ın çevresinde zafer kazandığını ilan etmesi halkın içerideki boğulma hissini daha da kamçılamıştır. Bu duygusunu sonunda kitlesel gösterilerle dışa da vurmuştur. Ama rejimin karakteri budur. Halkın eğilimlerini dikkate alma gibi bir huyu yoktur. Daha doğrusu sistem maniple etme üzerine kuruludur. Dolayısıyla burada iradelerin çatışması söz konusu. İran yıllardan beri kaynama ve patlama noktasında ve ufak bir kıvılcım bunu tetikleyebilirdi ve nitekim de böyle olmuştur.

Bunun temel nedenini rejimin karakterinde aramak gerekir. Yapısal olarak insani değerlere haiz değildir. İslami değerler bir yana insani değerlere bile yaslanmayan; istinat etmeyen ve iltifat etmeyen bir rejimden bahsediyoruz. Bu açıdan Hatemi çıktığında Batı basını onun şahsında ve karaltısında İran Gorbaçov'unu görmüştür. Fakat Muhammed Hatemi halkın derdine merhem ve çare olamamıştır. Vasi ve vesayet sistemi buna mani olmuştur. Ertelemelerle olayın çapı büyümüş ve halkın talepleri de tavan yapmış, köklü olarak değişmiştir. Sonuç itibarıyla insani olmayan sistemler ayakta kalamaz. Eskiler bunu şöyle formüle etmişlerdir: Küfür devam eder ama zulüm devam etmez. Bu yüzden de isyanları genel olarak Batı ülkelerinde değil İslam âleminde görüyoruz. Bununla birlikte zamanın akışının hızlandığı ve çağladığı bir dönemde insanlıktan uzak sistemlerin ayakta kalması mümkün değil. Köhne anlayışlar hak ile yeksan olmaya mahkûmdur.

Nitekim Vahidüddin Han Hac adlı kitabında yıkılmasından çok önce Sovyet sisteminin günlerinin sayılı olduğunu ifade etmiştir. Müslim ve gayrimüslim birçok yazar ve çizer ve siyaset adamı gayri insani vasfından dolayı komünist sistemin günlerinin sınırlı olduğunu haber vermiştir. Nitekim de öyle olmuştur. Bugün arkasında dünya bile olsa İsrail'in günlerinin sınırlı olduğuna dair genel bir kanaat vardır. Zira insan yapısına ters bir sistemdir veya devlettir. Siyonizm siyasi genlerinde beka vasfını barındırmıyor. Bir benzeri değerlendirme İran için de geçerlidir. Nitekim Abdullah Fehd Nefisi bu ihtimali kendisi yakin dairesinde ifade etmiştir. (https://twitter.com/IS5ge/status/948142647444619265) Kısaca İran yapısal bozukluğa karşı yapısal bir kalkışmayla karşı karşıya bulunmaktadır. Elbette her kalkışma sağlıklı veya doğru değildir. Lakin bir halk 40 yılda birkaç defa devrime kalkışmışsa orada sorun değil sorunlar yumağı var demektir. Bunu görmek için kâhin olmaya değil berrak bir zihne ve duru bir vicdana ihtiyaç vardır. Horasan Emevilere niye isyan etmişse o nedenle de Şii teokrasisi olarak ifade edilen velayet-i fakih sistemine kazan kaldırıyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN