Arama

Mustafa Özcan
Mart 5, 2018
Osmanlı’nın İslam haziresinde tuttuğu ve Müslümanlaştırdığı milletler

Osmanlı sahabe neslinin devamı bir anlayış ve devleti temsil etmiştir. Gaza ve cihat ruhu üzerine kuruludur. İslam'a hakikaten de çok hizmetleri dokunmuştur. Tunuslu İslami düşünür ve siyasetçi Raşid Gannuşi bunu teslim eden isimlerden birisidir. Memlüklü döneminin sonlarında Osmanlı'nın yıldızı parlamasaydı Hicaz bölgesi, Kuzey Afrika ülkeleri Portekiz ve İspanyolların egemenliği altına girecek ve bu bölgeler İslâm'dan arındırılacak, Endülüsleştirilecek ve Filipinleştirilecekti. Morokko ile Moro hattında İslam dünyasının canına okunacak, kimliğinden tamamen arındırılacak ve Filipinler gibi bir İslam beldesi olduktan sonra aslını neslini unutacaktı. Bunu Moro Milli Kurtuluş Cephesi liderlerinden (MNLF ) Nur Misuari'den bizzat dinlemiştim. Zira 1492 yılında Endülüs'ün düşmesinden sonra arkalarına aldıkları rüzgârla bağından boşanmış olarak İspanyollar ve Portekizliler İslam dünyasının üzerine çullanmışlardır. 15'inci ve 16'ıncı yüzyılda İspanyollar ve Portekizliler İslam dünyasını sömürge haline getirmek ve Mekke ve Medine'yi yıkmak ve yok etmek istiyorlardı. İslam'ı bitirme planları vardı. Aralarında Sykes-Picot paylaşım mutabakatı gibi nüfuz dağılımına gitmişlerdi. Ardından ikinci ve üçüncü nesilde onların yerini Fransızlar ve İngilizler aldı. Günümüzde ise onların son nesilleri olarak karşımızda Amerikalıları ve Rusları görmekteyiz. Ruslar Doğu Guta, Amerikalılar ise Doğu Kudüs'ü yutarak seleflerinin yolunu sürdürüyorlar. Nur Misuari'nin bu anlattığını Raşid Gannuşi de doğrulamakta, teyit etmektedir. Bu tanıklığa yazılarımda birkaç defa başvurdum.

İşte Radiş Gannuşi'nin tarihe tanıklığı:

16'ıncı yüzyılın ortalarında, Tunus'un İspanyol egemenliğinde olduğu ve onların yerli halkı Hıristiyanlaştırmaya çalıştığı ve bildiğiniz gibi dünyanın en eski camilerinden ve üniversitelerinden Zeytune Camii'ni ele geçirip atlar için ahır olarak kullandıkları bir zamanda Tunus'a gelen Osmanlılar hakkında Tunuslular gayet güzel hatıralara sahip. Sinan Paşa komutasında gelen Türk ordusu Endülüs'ü yerle bir eden ve oradaki Müslümanları evlerinden kovan İspanyolları bertaraf etmeyi başardı. Osmanlılar Tunus'u İslam'a döndürdü. Sinan Paşa aynı zamanda Tunus'taki büyük bir caddenin ismidir. Dolayısıyla, bizdeki Osmanlı algısı Tunus'u özgürleştiren ve bağımsızlığını sağlayan bu geçmişle ilişkilidir. İstanbul'a gittiğim zaman, dua etmek için Sinan Paşa'nın kabrini aradım ve onu bulduğumda ağladım. Çünkü eğer bu adam olmasaydı, ben bugün Müslüman olmayacağımı kanaatine vardım."

Libyalı güzide tarihçilerimizden Ali Muhammed Sallabi de aynı gerçekleri kendi zaviyesinden parmak basmaktadır. İkinci Abdulhamid Han'ın yüzüncü vefat yılı münasebetiyle çeşitli etkinliklere katılan Ali Muhammed Sallabi Nur Misuari ve Raşid Gannuşi'nin ardından 11 Şubat 2018 tarihinde bu gerçeği şöyle terennüm edecektir:" Önce Allah sonra da Osmanlı Devleti olmasaydı halimiz haraptı. Aksi takdirde, Tunus, Cezayir ve Libya Hıristiyan işgalcilerin çizmeleri altında Hristiyanlaşacaklardı…" Bu projenin detaylarını ünlü tarihçi Ali Muhammed Sallabi şöyle dile getirmektedir r : "İspanya, Portekiz ve diğer Avrupalı ülkeler Kuzey Afrika'da İslam'ın nurunu söndürmek için harekete geçmişlerdi. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlılar bu hamlelere karşı koydular, boşa çıkardılar hatta tersine çevirdiler…"

Bu hususta herkes hemfikir. Demek ki Osmanlılar olmasaydı Portekiz ve İspanyollar bölgeyi kasıp kavuracak ve Kuzey Afrika'yı aynen Endülüs ve Filipinler gibi İslam'dan arındıracaklardı. Allah'ın inayeti ve Osmanlıların gayretiyle birlikte Yavuz'un ifadesiyle bu savletlerin ve akınların önü kesilmiştir. Akabinde Osmanlı barışı mütemadiyen 400 yıl boyunca bölgeye hâkim olmuştur.

Bu tanıklıklardan ve bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Osmanlı sayesinde Kuzey Afrika bölgesi yeni bir Endülüs olmaktan korunmuş, kurtarılmıştır.

Osmanlılar Batı'ya ve Balkanlar'a gittiklerinde ise Boşnakların ve Arnavutların İslam haziresine girmelerine vesile oluyorlar. Evlad-ı fatihan ve ilaveten o bölgenin asli unsurları olarak Balkanlar'da hala İslam'ın bekçiliğini yapmaya devam ediyorlar.

Kısaca, Osmanlıların hizmeti anlaşıldığından ve anlatıldığından daha büyük, daha muhteşem. Kuzey Afrika'nın İslam sancağı ve haziresi altında kalmasına hizmet ettikleri gibi aynı zamanda da Balkanlar'ın da İslam'a katılmasına vesile olmuşlar, yayılmasına hizmet etmişlerdir. Atalarımızla ne kadar övünsek azdır.

Övünmek yetmez asarını yani izlerini takip etmek de gerekir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN