Önemli bir eşikteyiz. Terörle mücadele ve dış politika alanlarında pozitif bir liste önümüzde duruyor. Detaylarına girmeden sadece konu başlıklarını hatırlamak bile gündelik tartışmaların ve çekişmelerin ötesinde Türkiye'nin yeni bir çıta yakaladığını gösteriyor.
Mesela Türkiye'ye yönelik kumpas işaretleri taşıyan ABD'deki "İran yaptırımları" davasında suçlu bulunan ve tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye edilen eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla serbest kaldı ve Türkiye'ye döndü. FETÖ tarafından işbirlikçileriyle kurgulanan bir kumpasın devamı niteliğindeki sürecin sona ermesi ülkemizin haklılığını ispatlaması bakımından çok değerli.
Felaket tellallarının Hakan Atilla üzerinden ekonomiye dair kurguladığı kötü senaryo ellerinde patlamış oldu. CHP'nin dava sürecinde takındığı Amerikancı yaklaşım da çöktü.
Öte yandan dış politikada küresel güçlere karşı savunulan tam bağımsız Türkiye ve eşit ilişki şartı her geçen gün daha fazla ete kemiğe bürünüyor. 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra atılan adımların hatırlanması bu konuda nereden nereye gelindiğini göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesiyle söylersek "Türkiye diklenmeden, dik durarak" yoluna devam ediyor.
TERÖRLE MÜCADELEDE OPERASYON ÜSTÜNE OPERASYON
Bir taraftan FETÖ yapılanmasının kalıntıları temizleniyor diğer taraftan FETÖ'nün yurtdışındaki faaliyetleri konusunda etkin diplomasi işletiliyor.
Terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonlarda son yılların en büyük başarıları kazanıldı.
Pençe 1 ve Pençe 2 harekatlarıyla Kandil'in etrafı parça parça temizleniyor.
Nokta operasyonlarıyla örgütün yönetici kadrosundan belirli isimlerin etkisiz hale getirilmesi gelinen aşamadan ziyade bundan sonrası için bir işaret.
Suriye'nin kuzeyinde PKK-PYD tarafından işgal edilen bölgeler için ABD ile "güvenli bölge" müzakereleri yürütülürken eş zamanlı olarak Irak'ın kuzeyinde PKK'ya yapılan operasyonlar oldukça stratejik. Türkiye, PKK'nın beklemediği başka hamleler de yapabilir.
Bu yüzden PKK'ya karşı belki de son 30 yıldaki en büyük başarılar kazanıldı.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki haklarını savunma konusundaki kararlılığı meselenin bir diğer boyutu.
Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail ve Mısır'ın dörtlü bir yapı olarak Türkiye'yi bu bölgeden izole etme çabası karşısında gösterilen refleks ve yapılan hamleler önemli mesajları barındırıyor. Yani üç sismik araştırma gemisinin Doğu Akdeniz'e gönderilerek sondaj çalışması yapılması Türkiye'nin kendi bileğinin gücüyle çıkarlarını ve haklarını koruma konusunda mütevazi olmayacağının net göstergesi.
ORTAK ÇIKARLARIN TEMSİLİ
Avrupa Birliği'nin "yaptırım" açıklaması sonrası Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevap olarak dördüncü gemiyi de sondaj çalışması için bölgeye göndereceğiz açıklamasını yapması burada Türkiyesiz bir masa kurulamayacağını muhataplarına anlatıyor. Bu mesajı alıp almamak onların elinde.
S-400 füzelerinin satın alınması konusunda ise Türkiye ABD ve NATO'dan gelen baskılara direndi. Rusya'dan alınan füzelerin kurulum süreci başladı. Rus uçakları şu ana kadar parçaları taşımak için 30 civarında sefer yaptı. 2020 yılında füzelerin aktif hale gelebilecek durumda olacağı açıklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sistemlerin saldırı değil savunma ihtiyacı kapsamında alındığını belirtmesiyse Türkiye karşıtı söyleme yatırım yapan çevrelere verilmiş önemli bir cevap oldu.
Kuşkusuz bu listeyi uzatmak mümkündür. Görüldüğü gibi listenin neredeyse tamamı Türkiye'nin kahır ekseriyetinin uzlaşabildiği içerikleri barındırıyor. Bu yüzden iç gündemin gündelik tartışmalarına ve sosyal medya dedikodularına hapsolmadan önümüzdeki süreçte bu pozitif tablonun ön plana çıkartılması gerekir.
Kamuoyunda pozitif tablonun öne çıkartılması hem ortak çıkara hitap eden daha fazla işin yapılmasına katkı sunacaktır hem de içinde bulunduğumuz önemli eşiğin daha sağlıklı bir şekilde hedefine ulaşmasına etkisi olacaktır.
