Arama

Ekonomiye darbe girişiminin arka planı

İngiliz bankalarının Türkiye mesaisi bitmek bilmiyor. Ekonomik saldırıların merkez üssü olan Londra’da Foreks piyasaları kapalı olduğu zamanlarda bile Türkiye için yoğun mesai harcıyor... Neden Türkiye'ye saldırıyorlar sorusunun cevabını bulmak çok zor değil. Gezi, 17/25 Aralık, 15 Temmuz gibi hain girişimler ne için yapıldıysa, bu saldırılar da bitmeyen hesaplaşmanın bir devamı niteliğinde. Yaptırımlarla Türkiye'ye karşı ekonomik savaş başlatan ABD'ye dünyanın dört bir yanından tepki, Türkiye’ye ise destek mesajları geldi. Buradaki temel mesele bağımsız olma irademiz ve Batı’nın 15 Temmuz ruhunu asla yıkamayacağını görmüş olması… İşte Türkiye’ye yapılan kur manipülasyonunun arka planı…

Ekonomiye darbe girişiminin arka planı
Yayınlanma Tarihi: 13.8.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 13.08.2018 20:04

Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı, yani borçluluk oranımız yüzde 28. Diğer ülkeler ile kıyasladığımızda borçluluk oranı en az olan ülkelerden biriyiz. Dış borcun milli gelire oranı yüzde 53. Bu noktada da Türkiye'nin durumu gayet iyi. ABD'de bu oran yüzde 93. İhracat rakamlarımız, savunma sanayi yatırımlarımız, kamu-özel sektör işbirliğiyle yapılan yatırımlar ve dünya çapında büyüklüğe sahip olan dev yatırımlarımız gayet yolunda ilerliyor. Bu konularda Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar önemli mesafe kat edilmiş durumda. Ekonomimiz, küresel ekonomik kurumların raporlarında yaratılan algıdan çok daha farklı. Dolayısıyla büyük bir kur manipülasyonu ile karşı karşıyayız!

Başkan Erdoğan: "Bu millet ayaklarına yeniden prangalar vurulmasına, boynuna yeniden zincir takılmasına izin vermeyecektir."

NEDEN TÜRKİYE'YE SALDIRIYORLAR?

Türkiye'ye karşı operasyonun merkezi Asya değil Londra... Çünkü TSİ saatiyle 20.00 ve 22.00'de piyasa kapalı olmasına rağmen Londra'da bazı bankalar üzerinden döviz işlemleri yaptırılmaya devam edildi. Bu bankalardan biri de Morgan Stanley…

Gezi, 17/25 Aralık, 15 Temmuz ve nice diğer müdahale girişimleri ne için yapıldıysa, bu saldırılar da onun için yapılıyor. Finansal ataklar bu saldırılar için basit bir yol olarak kalıyor. Çünkü bu konudan devam ederlerse daha hızlı ilerleyebilecekleri kanaatindeler. Temel amaçları bizi yıldırmak, pes ettirmek ve sömürmek. Hem de bu kez eskisinden çok daha derin bir sömürü ile karşı karşıya bırakmak istiyorlar. Moralimizi bozmak, irademizden vazgeçmemizi sağlamak istiyorlar. Temel mesele bağımsız olma irademiz. Bunu kırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Şu anda bağımsızlık irademiz Başkan Erdoğan olduğu için onun üzerine gidiyorlar.

'TÜRKİYE EKONOMİSİ SAVAŞ VERMEKTEDİR'

Cumhurbaşkanlığı'ndan bugün yapılan açıklamada 'Türkiye Ekonomisi savaş vermektedir' ifadesi yer aldı. Açıklamada kamuoyunda dolar üzerinden oluşturulmaya çalışılan algı operasyonlarına da sert yanıt verilerek, "Mevduat hesaplarına el konulması gibi bir durum söz konusu değildir" denildi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından sosyal medyada yapılan paylaşımda sanal senaryolar üretilerek halkın ve piyasa aktörlerinin tedirgin edilmeye çalışıldığı belirtildi. "Mevduat hesaplarına el konulması gibi bir durum söz konusu değildir." ifadesinin de yer aldığı açıklama şöyle:

ALGI OPERASYONU YÜRÜTÜLÜYOR

"Cumhurbaşkanımızın bu akşam Trabzon'da yaptığı "Bilesiniz ki bu milleti ayakta tutmak sadece bizim görevimiz değil, sanayicinin tüccarın da görevidir. Aksi takdirde B planını C planını uygulamak zorunda kalırım" şeklindeki açıklamaları üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor.

EKONOMİK SAVAŞIN BİR PARÇASI

Bu algı operasyonu ülkemizin karşı karşıya kaldığı ekonomik savaşın bir parçasıdır. Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamanın hiçbir yerinde mevduat hesaplarına el konulması gibi bir durum söz konusu değildir.

KARARLI TUTUMU YANSITIYOR

Cumhurbaşkanımızın sözleri Türkiye ekonomisini güçlendirmeye yönelik devletimizin kararlı tutumunu yansıtmakta, ülkemizden döviz kaçışını engellemeye dönük bir uyarı mahiyeti taşımaktadır.

PİYASAYI TEDİRGİN ETME ÇABASI KABUL EDİLEMEZ

Cumhurbaşkanımız henüz B ve C senaryolarının detaylarına ilişkin bir bilgilendirme yapmamışken sanal senaryolar üreterek halkımızı ve piyasa aktörlerini tedirgin etme çabası kabul edilemez.

BİRLİKTE KAZANACAĞIZ

Türkiye, bir ekonomik savaş vermektedir. Buna mukabil ekonomimiz güçlüdür, bu savaşı millet-devlet birlikteliğiyle biz kazanacağız!

AMERİKAN GÜCÜNÜ TEHDİT YOLUYLA PARAYA ÇEVİRMEK

Trump'ın bir dış politika çizgisi yok. Elini attığı her konudan ya Amerikan ekonomisine para aktarma ya da küçük başarı hikâyeleri çıkarma motivasyonu ile hareket ediyor. Kuzey Kore ile girdiği laf dalaşının ardından kâğıt üzerindeki anlaşmayı Amerikan kamuoyuna başarı olarak sattı. Petrol zengini Körfez ülkelerini ise sıcak para kaynağı olarak gördü ve bu şekilde muamele ediyor. İran'a karşı sert tedbirler alacağı görüntüsünü vererek Suudi Arabistan, BAE ve diğer Körfez ülkeleri ile yüz milyarlarca dolarlık silah anlaşmasına imza attı. Günün sonunda ise İran'la ön koşulsuz bir şekilde masaya oturabileceğini dile getirdi.

Bütün bu örnekler bize Trump'ın Amerikan gücünü tehdit yoluyla paraya çevirdiğini gösteriyor. Liberal düzenin tamirine girişmektense sarsılmasını avantaja çevirmeye çalışıyor. Bir düzen kurucu olarak ABD'nin rolünü gündelik çıkarlar uğruna düzensizliğin bekçisine çeviriyor. Hâlbuki bunun ABD'ye bir maliyetinin olacağını öngöremiyor, olacaksa da yine güç ve tehdit yoluyla bu maliyeti telafi edeceğini düşünüyor.

Türkiye ile yaşanan mevcut kriz de tam da bu durumun açık bir göstergesi. Yıllardır PKK'ya verilen desteğin, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'yü sahiplenmelerinin karşılıksız kalacağını varsaydılar; yani asimetrik ilişki dayatmaya koyuldular…

SİMGESEL YAPTIRIMLAR

Trump, Brunson krizini bahane ederek önce iki bakanımıza yönelik yaptırım uygulandığını duyurdu. Bu adım simgeseldi çünkü iki bakanımızın ABD'de el koyulacak bir gelirleri yoktu. Bu gerilimi düşürmek üzere ABD'ye giden heyetin müzakereleri sürerken şimdi de alüminyum ve çelik ithalatına ek gelir koyduklarını açıkladı ve TL'de yaşanan değer kaybı hızlandı.

1999-2001'de de Türkiye ekonomik krizler gördü. Krizlerin sebebi olarak da siyasi istikrarsızlık ve kötü yönetim olarak konuşuldu hep. Son dönemde de TL'nin değer kaybetmesinde geçmiş yıllarda ekonomik alanda uygulanan bir takım politikaların etkisi olabilir. AR-GE'nin geliştirilememesi, yerli üretime dayalı ekonomik modele geçilememesi vs. bunlar çokça konuşuldu ve haklı yönleri de olabilir. Israrla bazı ekonomik terimler altında bu konuları gündeme getirenler Başkan Erdoğan'ın yıllardır dile getirdiği yerli araba, yerli savunma sanayi gibi çağrıları duymazdan geldiler. Hatta neden gereksiz olduğunu anlatmaya çalıştılar. Halbuki Türk siyasi tarihinin en uzun istikrarlı döneminin şemsiyesi altında bu konularda adım atmak zor değildi…

ABD İLE İLK RESTLEŞMEMİZ DEĞİL

Trump'ın yaptığı algı operasyonu değil, düpedüz bir müdahale. Hem de Başkan Erdoğan ya da hükümete yönelik değil, milletin doğrudan kendisine, rızkına, ekmeğine, işine gücüne yöneltilmiş bir müdahale. Bu bizim ABD ile ilk restleşmemiz değil. Türkiye'nin görece daha güçsüz ve ABD'ye daha bağımlı olduğu 1970'lerde de krizler yaşadık. Karşılıklı restleşmeler sonucunda 1974'te ABD'nin askeri tesislerini kapattık. ABD'nin 1978'de yaptırımları hafifletmesine rağmen bu tesisler ancak 1980 darbesinden sonra açıldı. Bize düşen, bu hamleler karşısında dağılmadığımızı göstermektir. (Fikriyat- Veysel Kurt, Türkiye'ye yaptırım ya da gücün küstahlığı- Gardımızı düşürmeyelim!)

CİDDİ SPEKÜLATİF ATAKLAR

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de bugünkü açıklamasında piyasalarda gelinen noktanın ekonomik temellerle izah edilemeyeceğini söyleyerek, ciddi spekülatif ataklar olduğunu belirtti. Bütçe açığının GSYH'ye oranı Türkiye'de şu an yüzde 2.0'ı biraz aşacak. Bu oran yıllarca yüzde 1.1 - 1.3 bandındaydı. Bunu AB ile, diğerleriyle kıyaslayın, harcamalarda bir miktar genişlemeye rağmen önemli bir mali disiplin göstergesidir, diyen Bali, cari açık çift basamaklara yaklaştığı sırada ve petrol fiyatlarının da 130 dolar olduğu dönemde kur atağı yemedik, şimdi kur atağı yiyoruz. İşte o nedenle bunun ekonomik temelleri yoktur" açıklamasını yaptı.

KUR MANİPÜLASYONUNUN ARKA PLANI

Türkiye, ABD ile tarihinin en derin krizini Batı Bloku ile yaşıyor. Bugünlerde Trump'ın Rahip Brunson gerekçesiyle yürüttüğü kirli savaş aslında 17-25'in, PKK/PYD'ye desteğin, DEAŞ'ı bölgeye bela etmenin ve en son 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bir devamı...

Bütün bu süreçleri Batı medyası 2011'den bu yana, Türkiye ve Başkan Erdoğan karşıtlığı da dahil olmak üzere bilinçli biçimde gündemde tuttu/tutuyor. Bunun nedeni ise emperyalizmin küresel ve bölgesel çıkarları. Türkiye bu çıkarlara itiraz ediyor. Terör saldırıları, darbelerden sağlam şekilde çıkan Türkiye için şimdi de devreye kur manipülasyonları sokuluyor.

Bu çemberin kilit noktasının en belirgin örneğini 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra gördük. Bugün yaşanan kur patlaması geçmişinde çok önemli bir nokta var. Darbeden hemen sonra 27 Temmuz 2016'da akademisyen Selva Tor, Al Jazeera Türk'te yatırımcı algısının bir haberle nasıl manipüle edildiğini yazdı:

"Buna en çarpıcı örnek, darbe sonrası açılan piyasalarda günün ilk saatlerine damgasını vuran Washington Post haberiydi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin yaptığı bir konuşmaya atıfta bulunarak Türkiye'nin NATO üyeliğinin tehlikeye girdiğini ima eden haber, hızla etkisini bono piyasalarındaki Türk tahvillerinde gösterdi. Darbe sonrasındaki ilk işlem günü yüzde 9.31 olan 10 yıllık Türk tahvil faizleri, Washington Post'un haberi sonrası iki saat içinde yaklaşık 20 puan birden yükselerek yüzde 9.5'e sıçradı."

SAVAŞ EKONOMİ ÜZERİNDEN DEVAM EDİYOR

Bu gerçek şunu gösteriyor: Trump'ın tweet atmasının, yardımcısı Pence'in Türkiye'yi tehdit etmesinin asıl nedeni sadece Rahip Brunson değil Türkiye ile hesaplaşması... Yani savaş ekonomi üzerinden devam ediyor. Başkan Erdoğan'ın dediği gibi ciddi bir "ekonomik savaş" içindeyiz. Ne yazık ki bu tabloya bakıp sevinenler de var. Tıpkı 17-25 Aralık darbesine sevinenler, TIR Operasyonu'nu fırsat bilip "Lahey'de yargılatacağız" diye oynayanlar, 15 Temmuz darbe girişimini izlemekle yetinip "kontrollü darbe" diyenler gibi...

Bugün Türkiye'nin çok önemli artıları var. Artık yeni bir dünya kuruluyor, ABD yalnızlaşıyor ve farklı ülkeler bir araya geliyor. Ayrıca ilk kez, Türkiye 1947'de İsmet Paşa'nın imzaladığı Marshall Planı'yla başlayan, sürekli darbe ve tehdit üreten emperyalist kuşatmadan kurtulma şansı yakalıyor. Dahası, kur manipülasyonu Türkiye'nin yıllardır yapamadığı ithalata bağımlılıktan kurtulma fırsatı da sunuyor. Bu noktada hepimize düşen görev; 15 Temmuz direnişi gibi, bu ekonomik saldırıya karşı hep birlikte direnmek… (Sabah- Mahmut Övür, Kur manipülasyonunun arka planı)

DÜNYADAN TÜRKİYE'YE DESTEK MESAJLARI

Almanya Başbakanı Merkel'den Türkiye'ye destek açıklaması geldi. Merkel, "Türkiye'deki ekonomik istikrarsızlık kimsenin çıkarına değil" dedi. Merkel'den kısa bir süre önce ise Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert yaptığı açıklamada "Türk ekonomisinin istikrarlı olması bizim de çıkarımıza, gelişmeleri izliyoruz. TL'nin değer kaybını yakından izliyoruz, şu anda kaygı veren bir durum yok" ifadesini kullandı. Seibert, basın toplantısında, Türkiye'deki durumun Alman şirketlerine nasıl bir ekonomik etki yapacağı konusunda yorum yapmak istemediğini söyledi.

İtalya Başbakanlık Müsteşarı Giancarlo Giorgetti, ülkesinin tıpkı Türkiye gibi bir ekonomik saldırıya uğrayabileceğini söyledi. Libero gazetesine mülakat veren Giorgetti, bu ayın sonu ile eylül ayının başında İtalya'ya yönelik ekonomik bir saldırı olabileceğine dikkati çekerek, bu bağlamda Türkiye'yi örnek gösterdi.

Piyasa üzerinden İtalya'ya yönelik ekonomik saldırı olabileceği ihtimalinin sorulması üzerine Giorgetti, "Böyle bir saldırıyı bekliyorum. Piyasalarda avını seçip harekete geçen aç spekülatif fonlar bulunur. 1992 Ağustos sonunda ve 7 yıl önce Berlusconi'yle neler olduğunu hepimiz gördük. Yazın borsada az hareket olduğunda bu, ülkelere yönelik agresif girişimlere neden olabilir, tıpkı Türkiye'de olduğu gibi." ifadelerini kullandı.

İtalya Dışişleri Bakanı Enzo Moavero Milanesi de hafta sonu bir gazeteye verdiği mülakatta Türkiye'ye dayanışma mesajı göndermişti. Milanesi, "İlk düşüncem, Akdeniz'in ticari ve mali dengesi açısından çok mühim bir oyuncu olan önemli bir ülkeyle dayanışma göstermek gerektiğidir. Kriz durumu hepimiz için kötü haberdir. Sorumluluk sahibi bir şekilde yakınlık göstermemiz ve Türk lirasının çöküşünün kısa vadedeki muhtemel sonuçları için dikkatlice gözetim ve denetim yapmamız gerekir." demişti.

Rusya'dan Başkan Erdoğan'ın çağrısına destek

Kremlin Sözcüsü Dimitriy Peskov, uluslararası ticarette milli para birimlerinin kullanılmasıyla ilgili uzun süredir çalışmalar yürüttüklerini belirterek, "Rusya, Türkiye ile de milli para birimleriyle ticaret istiyor. Bu konu üzerinde titizlikle çalışılması gerekiyor." dedi. Peskov, başkent Moskova'da, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin uluslararası ticarette milli para birimlerinin kullanılmasına yönelik açıklamalarını değerlendirdi.

Rusya'nın, uluslararası ticarette milli para birimlerinin kullanılmasını desteklediğini ifade eden Peskov, "Rusya bu konuyu uzun süredir, en üst düzey seviyeler de dahil olmak üzere çeşitli seviyelerde çalışıyor." dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in de bu konuyu gündeme getirdiğini anımsatan Peskov, "Rusya, Türkiye ile de milli para birimleriyle ticaret yapmak istiyor. Ancak bu konunun üzerinde titizlikle çalışılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Pakistan'dan Türkiye'ye destek açıklaması

Pakistan Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin Türkiye'ye karşı aldığı yaptırım kararını eleştirerek "Türkiye küresel ekonominin motoru ve önemli bir üyesidir. Pakistan halkı ve hükümeti, Türkiye'nin barış ve refah arayışına güçlü desteğini bir kez daha yineler ve bu ortak hedeflere ulaşma yolunda her zamanki gibi yanında olacaktır." açıklamasında bulundu.

Azerbaycan'dan Türk ekonomisine destek

Azerbaycan, sermaye yatırmaya devam edeceği Türkiye ekonomisinin geleceğinden tamamen emin olduğunu bildirdi. Yapılan açıklamada, "Ülkemiz, Türkiye'nin ekonomisine sermaye yatırmaya devam etmenin yanı sıra Türk ekonomisinde aktif yer almayı sürdürecektir. Azerbaycan, Türkiye ekonomisinin geleceğinden tamamen emindir" denildi

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki stratejik iş birliğinin her geçen gün geliştiği vurgulandı. Azerbaycan, sermaye yatırmaya devam edeceği Türkiye ekonomisinin geleceğinden tamamen emin olduğunu bildirdi.

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, "Ülkemiz, Türkiye'nin ekonomisine sermaye yatırmaya devam etmenin yanı sıra Türk ekonomisinde aktif yer almayı sürdürecektir. Azerbaycan, Türkiye ekonomisinin geleceğinden tamamen emindir" açıklamasını yaptı.

KUR DALGALANMASINA KARŞI ALINAN TEDBİRLER

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'ın aksiyon planının uygulanmaya geçeceğini açıklanmasının ardından piyasaların etkin işleyişi için faaliyete geçildi. Bakan Berat Albayrak'ın aksiyon planını uygulayacaklarını belirtmesinden ardından ilk olarak, sabah saatlerinde Merkez Bankası harekete geçti.

MERKEZ BANKASI'NIN MÜDAHALESİ

Merkez Bankası ilk olarak, "finansal istikrarın desteklenmesi ve piyasaların etkin işleyişinin sürdürülmesi amaçlarıyla Türk lirası likidite yönetimi ve döviz likidite yönetimine ilişkin tedbirler alınmıştır" açıklaması yaptı ve piyasalara destek olmak için TL ve döviz likidite yönetimine dönük önlemler açıkladı.

MB İKİNCİ KEZ AÇIKLAMA YAPTI

Ardından MB bir açıklama daha yaparak, piyasalara 10 milyar Türk lirası ve 6 milyar dolar kaynak sağladığını duyurdu.

Daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Türkiye'ye yönelik olarak sosyal barışı, iç huzuru, ekonomik güvenliği hedef alan ekonomik saldırılarla ilgili açıklama yapıldı.

Açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal barışını, iç huzurunu birliğini ve ekonomik güvenliğini hedef alan ekonomik saldırılar kapsamında, bu amaca hizmet eder mahiyette her türlü yönlendirici haber yazılı ve görsel yayın operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu, Bankacılık Kanunu, SPK Mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır" denildi.

SPK'DAN HAPİS CEZASI UYARISI

Piyasalar zor günlerden geçerken yalan yanlış bilgiler ile piyasalarda algı oluşturmaya çalışanlara ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu da açıklama yaptı. Açıklamada yalan haber yapanlara ilişkin 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilebileceğini hatırlatıldı.

İÇİŞLERİ 346 SOSYAL MEDYA HESABINA SORUŞTURMA BAŞLATTI

Son olarak İçişleri Bakanlığı, sosyal medyadan kurun yükselişini provoke edici algı oluşturacak şekilde 7 Ağustos itibariyle paylaşım yapan 346 sosyal medya hesabının tespit edildiğini, konu ile ilgili tahkikat başlatıldığını duyurdu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN