Anne Babalar Buraya

ZİYA GÖKALP KİMDİR?

"Çocuktum, ufacıktım,
Top oynadım, acıktım.

🍃🌿🍀

Buldum yerde bir erik,
Kaptı bir Ala Geyik.

🍃🌿🍀

Geyik kaçtı ormana,
Bindim bir Akdoğan'a.

🍃🌿🍀

Doğan, yolu şaşırdı,
Kaf Dağından aşırdı."

Çocukluğumuzdan bize çok tanıdık olan Ala Geyik'in yazarı Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da Diyarbakır'da doğar.
Babası Tevfik Efendi, annesi ise Zeliha Hanım'dır.
"İnsanı mutlu edecek hayat, aile hayatıdır. Yeryüzünün cenneti aile ocağıdır." diyen Ziya Gökalp için ailesinin varlığı çok önemlidir.
Ailesi Ziya Gökalp'in eğitimine çok önem verir. Kendisi de böyle bir ortama yetiştiğinden, on dört yaşında babasını kaybetmesine rağmen eğitimini aksatmaz.
Onun çocukluğunu geçirdiği ev, eski bir Diyarbakır taş konağıdır. Bu evde şiir kitapları, halk hikâyeleri, gazete ve dergilere sahip zengin bir kütüphanesi olan Gökalp, küçük yaşta kitaplara ilgi duyar.
Lise zamanlarında amcasının desteğiyle Arapça ve Farsçasını geliştirir. İlerleyen yıllarda Fransızca da öğrenmeye başlar.
Edebiyatla iç içe bir ortamda büyüyen Gökalp, edebiyatı fikirlerini ortaya koymada bir araç olarak kullanır. Ona göre edebiyatımız daima milli kaynaklardan, destanlardan, halk hikâyelerinden beslenmelidir.
Bu görüşleri 1911'de Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin ile birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisindeki Yeni Lisan makalesiyle hayat bulur.

"Güzel dil Türkçe bize,

Başka dil gece bize.

İstanbul konuşması

En saf, en ince bize.

🔸🔸🔸

Uydurma söz yapmayız,

Yapma yola sapmayız,

Türkçeleşmiş, Türkçedir;

Eski köke tapmayız."

Şiirinde de Türkçeye verdiği önemi dile getirir.
1914'te ilk şiir kitabı Kızıl Elma'yı yayımlar. Dil ve edebiyatla ilgili görüşleriyle kendisinden sonraki sanatçıları etkiler.
Sessiz, sakin ve utangaç mizacı olan Gökalp, görüşlerini anlatırken çok coşkulu bir havaya bürünür. O suskun ve sıkılgan hâli yerini heyecanlı ve hevesli birine bırakır.
Yazdığı 130 kadar şiiri tabii sadece fikirlerini aktarmak için yazmamıştır. Ailenin "süsü" olarak kabul ettiği çocuk, onun için çok önemlidir.
"Çocuksuz bir hayat, çiçeksiz bir tarla gibi pek sevimsiz." diyen Gökalp, çocukları çok sevmesini kendi çocukluğundan bir türlü kopamamasına bağlar.
Yedi yaşındayken kitaplardan yaptığı koleksiyon, sarıldığı şiir ve romanlar daha sonra onun duygu ve düşünce dünyasını oluşturur.
"Çocukları çok seven, onlarla ilgilenen, onlar için yazan bir insanın içindeki çocuk her an dışarı çıkabilir." diyerek çocuklara verdiği değeri bir kez daha anlatır.
Çocukluğu tatlı bir hayat olarak nitelendiren Gökalp için onların eğitimi de çok önemlidir.
Gelecekte sağlıklı bir millet oluşturabilmek için, çocukların millî değerler, millî duygular ve modern bilimler çerçevesinde eğitilmesi gerektiğini düşünür. Onun bu yaklaşımlarını çocuklar için yazdığı eserlerin neredeyse tümünde görmek mümkündür.
"Yaşımın kaç olduğunu bilmem; fakat ben biraz çocuk, biraz da gencim. Çocuk olmasaydım çocuk masalları, şiirleri yazar mı idim?" demesi anlamlıdır. Bundan dolayıdır ki, çocukluk hayatı onun için en mutlu zamandır.

🖊Selin Ceren Sarıgül