Biyografi Öner Fikriyat Anasayfa

İncili Çavuş

Osmanlı'nın mizah ustası

  • Doğum Tarihi 16. yy (?)
  • Doğum Yeri Diyarbakır
  • Ölüm Tarihi 16. yy (?)
  • Ölüm Yeri (?)

Hayatı hakkında kısıtlı bilgiler olan İncili Çavuş'un asıl adı Mustafa'ydı. Doğum tarihi hakkında kesin bir yargıya varılamasa da 16. yüzyılda yaşadığı tahmin edilmekte.

Doğum yerinin Diyarbakir'ın İngi yahut İrincil köyü, Sivas, Ardanuç, Tomarza veya Adapazarı'nın Karasu ilçesi olduğu da söylentiler arasındadır. Hayatı ve mesleği hakkındaki bilgilerde de değişik rivayetler bulunmakta ve şahsiyeti başka isimlerle karışmaktadır.

Rivayetler dışında İncili Çavuş'un genellikle benimsenen biyografisi, Naîmâ tarihinde yer alır. Buna göre Naima'nın IV. Murad devrinde elçi olarak İran'a gönderildiğinden bahsettiği Mustafa Çavuş, İncili Çavuş olarak kabul edilir. İncili Çavuş'un nerede ve zamana vefat ettiği tam olarak bilinmemektedir. Kabri ise Edirnekapı Mezarlığı'ndadır.

İncili Çavuş

Aldığı unvanlar

Fıkra ve nükteleriyle tanınan saray musahibi İncili Çavuş, Selçuklu devrinin mizah üstadı Nasreddin Hoca'nın Osmanlı dönemindeki misyonunu yüklendi. Selçuklu'nun zor dönemlerinde yaptığı nüktelerle insanları güldürürken düşündürmeye sevk eden Nasreddin Hoca gibi İncili Çavuş da Osmanlı'nın buhranlı dönemlerinde halkın yüzünü güldürmeyi başarabildi.

İncili Çavuş, iyi bir devlet adamı ve diplomat olarak Osmanlı Devleti'nin çeşitli memuriyetlerinde bulundu. Çavuş, iyi bir diplomat olmasının yanında nesiller boyunca adının anılması nüktedan kişiliğine borçluydu. Hazırcevaplılığı, nükteleri ve fıkraları ile asırlardır tanınan bir isim olarak tarih sahnesindeki yerini aldı.

Devlet görevleri esnasında İncili'nin güzel konuşması, zekası, engin kültürü padişahın dikkatini çekti ve saraya alındı. Sultan Birinci Ahmed zamanında sarayda bulunduğu düşünülen İncili, bu devirde Divan-ı Hümayun çavuşluğuna kadar yükseldi.

İncili Çavuş

Başarıları

İncili aynı zamanda Birinci Ahmed döneminde İran'a elçi olarak gönderildi. İran'a gönderilen İncili Çavuş, Bağdat'ın işgali dolayısıyla gerginleşen Türk-İran ilişkilerini yumuşatmak için Şah I. Abbas'la müzakereci olarak karşı karşıya geldi.

Müzakereler esnasında zekâsı ve açık sözlülüğüyle şahı ikna ederek Osmanlılar lehine barış yapmayı sağladı. Ancak Osmanlı askerinin yorgunluk, hastalık ve gıdasızlık gibi sebepler ileri sürerek Serdar Hâfız Ahmed Paşa'ya baskı yapması ve Bağdat kuşatmasının kaldırılması üzerine IV. Murad'ın hükümdarlığının ilk yıllarına rastlayan bu barış gerçekleşemedi.

İncili Çavuş

Kişiliği

Bu sefer sırasında Anadolu'yu karış karış gezen İncili, İran'dan döndüğünde yeni padişah olan Sultan Dördüncü Murad'ın musahibi olarak tekrar sarayda görev aldı. Genç yaşta sarayda bulunan İncili, nükteleri, aklı, zekası ve hoş sohbetiyle tüm eşrafın gönlünü kazandı.

İncili yaşamı boyunca karşısına çıkan zorlukları, meseleleri nükte ile halletmeye çalıştı. Muhatabına verdiği cevaplarla hem eğlendirmiş hem de düşündürmüştü.

Padişahın kendisini çok sevmesi ve müsamahalı davranması, İncili'yi nüktedan bir dile daha çok yakınlaştırıyordu. Halkın isteklerini ve beklentilerini de hiç çekinmeden padişaha yine bu nüktedan kişiliğiyle sunuyordu.

 

İncili Çavuş

Nüktedanlığı

İncili'nin nüktedanlığı her zaman güldüren cinsten değildi. Birçok devlet adamı onun nükteye bulanmış iğneleyici sözlerinden de nasibini aldı.

İncili Çavuş fıkralarının odak noktasını genel olarak sarayda ve saray çevresinde bulunan çok renkli tiplerden oluşan insanlar, bu insanların toplum hayatındaki tutum ve davranışları meydana getirdi.

Onu diğer musahiplerden ayıran ve fıkralarıyla yaşamasını sağlayan en önemli husus bu fıkralarda toplumsal ve insani değerlerin yer almasıdır.

Böylece halk İncili Çavuş'u saray ve çevresini eleştirmek ve gülünç hale getirmek için iyi bir temsilci olarak benimsemiş, bu çevre hakkındaki duygu ve düşüncelerini dile getirmekte onu vasıta kılmıştı. İncili Çavuş padişahın yakını olarak gördüğü her aksaklığı alaya almış, hatta zaman zaman padişah bile onun güldürücü ve iğneleyici sözlerine hedef olmuştur. İncili Çavuş'un kalıcılığını sağlayan da halkın onu benimseme ve sahiplenme duygusudur.

İncili Çavuş

Fıkralarının Özellikleri

İncili Çavuş fıkralarının en dikkat çekici yönü hikâye niteliğinde olmasıydı. Metinlerin büyük bir kısmı fıkra ölçülerini aşarak hikâyeye yaklaşmaktaydı. Güldürücü ve nükteli fıkraların özelliklerinden olan kısa fakat yoğun tahkiye tekniği İncili Çavuş fıkralarının büyük bir kısmında yoktur.

Bu yönüyle ele alındığında onların henüz tam bir anlatma kalıbına oturtulamadığı, dolayısıyla fıkra karakteri kazanamadığı söylenebilir. Bu durumu fıkraların sözlü gelenekte dar bir alanda dolaşmasına, yani Nasreddin Hoca fıkraları gibi geniş bir yaşama alanına sahip olmamasına bağlayan araştırmacılar da vardır.

Esasen 19. yüzyıl meddahlarının en çok söyledikleri hikâyeler arasında İncili Çavuş fıkralarının yer aldığı bilinmektedir. Bundan dolayı bir kısım araştırmacılar İncili Çavuş'u meddah olarak kabul etmektedir. Anadolu'dan bazı çizgiler taşımakla birlikte İncili Çavuş fıkraları daha çok 18. yüzyıl İstanbul'unun Balat'tan Boğaziçi'ne kadar uzanan dekorunu ve bu dekor içinde yer alan çeşitli tipleri yansıtır.