Arama

Zekeriya Erdim
Temmuz 4, 2019
Aile vakfı
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Yıllar önce, millet ve memleket mücadelesinin bir ucundan tutmaya başladığımız günlerde; "tüm sorunların ortak çözümü için insan merkezli hayat, aile merkezli toplum, gelişim odaklı ömür anlayışına ve yaşayışına ihtiyaç olduğu"nu tesbit etmiştik. Ayrıca, "toplum ağacının tohumunun insan, toprağının aile olduğu" gerçeğini tekrar tekrar teyit etmiştik.

Onun içindir ki; bu farkındalığın altını çizen kimseler olarak, gücümüz ve imkanımız nisbetinde, aile alanında hizmet üretmeye çalıştık. Okuduk, yazdık, araştırdık, soruşturduk, sohbetler ve seminerler organize ettik, eğitim ve danışmanlık hizmetleri verdik, raporlar ve proje teklifleri hazırladık, radyo ve televizyon programları yaptık.

Hatta bir ara, gençlerin "iyi evlilik" yapmalarına ve "mutlu aile" hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak amacıyla; eğitim, rehberlik, danışmanlık hizmeti veren bir "evlendirme kulübü" kurduk. İşgüzar bir gazetecinin istismarı sonucu; "modern müslüman çöpçatan" manşetiyle haber konusu olduk.

Zaman içinde, öyle ya da böyle, aile toplumun öncelikli ve önemli gündemlerinden birisi haline geldi. Merkezi idarelerin ve yerel yönetimlerin kesintisiz hizmet alanları ve konuları içine girdi.

Ancak, bu arada başka birileri de boş durmadılar. Bizden daha güçlü ve etkili bir biçimde, aile kurumu üzerinden insanımızı ve toplumumuzu ifsad etmek için çok enerji harcadılar.

Şimdilerde, vahim sonuçları ile sık sık muhatap oluyoruz. Yaşadığımız yahut şahidi olduğumuz olaylar ve durumlar karşısında, hayret ve dehşet içinde kalıyoruz.

Baharla, yazla birlikte "düğün mevsimi" geldi. Nikah salonlarının, kır bahçelerinin program kontenjanları doldu.

Elhamdülillah gençler kendi yuvalarını kurmak için evleniyorlar. Bir yandan "belediye nikahı", öte yandan "dini nikah" ile ahitleşip dünya evine giriyorlar.

Gel gör ki, önlerine çıkan yahut çıkarılan uzun ve yüksek atlamalı engeller; onları da ailelerini de fena halde yoruyor. Tüketim köleliğinin oluşturduğu yapay anlayışlar ve alışkanlıklar, ilişki ve iletişim çatışmalarına sebep oluyor.

Başlamadan biten yahut defolu hale gelip kerhen devam ettirilen evlilik teşebbüslerine şahit oluyoruz. Erken zamanda patır patır boşanan genç çiftleri görüyor, duyuyoruz.

Ahlak erezyonunu organize eden, hatta aynı zamanda siyasete ve ticarete dönüştüren kişiler, kurumlar, çevreler; evliliği ve aile hayatını ertelemeye, engellemeye, sabote etmeye yönelik tezgahlar, tuzaklar kuruyorlar. Bizim yeteri kadar sahip çıkamadığımız, iyi örnekler ve öncüler olup doğru yoldan yürümelerini sağlayamadığımız oğullarımız ve kızlarımız; kirli ellerin sihirli serüvenlerinde, gönüllü kurbanlar haline geliyorlar.

Deizim, ateizim, feminizim gibi akımlara; son yıllarda bir de "eşitlik" maskesi giydirilmiş "eşcinsellik" anaforu eklendi. Geçtiğimiz günlerde, her türlü ahlaki sapkınlığa meşruiyet kazandırmaya çalışan ve utanç verici fotoğraf kareleri ile kamuoyuna sunulan iğrenç etkinlikler; bazı yerel yönetimler tarafından, fikren ve fiilen desteklendi.

Sözün özü; ilk ve son kalemiz olan aile kademe kademe yıkılmak üzere. Ferdi aileye, aileyi topluma dönüştüren kadim değerler; göz göre göre yok olmak üzere.

Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik hayatımızın ana unsuru; hiç şüphesiz insandır. İnsana yatırım yapanlar, hayatın bütün alanlarında ve konularında kazanır.

İnsanın oluşmasında ve gelişmesinde birinci derecede etkili unsurun aile olduğunu, adımız gibi iyi biliyoruz. Onun için, aşk ile şevk ile bir daha; "devlet ve millet eliyle yangından ilk kurtarılması gereken şey, ailedir" diyoruz.

Bu tesbit bizi, bir teklife götürüyor. Yıllardır aklımızda tuttuğumuz, tohumunu attığımız, birilerine teklif ettiğimiz yahut hatırlattığımız bir ihtiyacı; yeniden gündeme getiriyor.

Bilindiği gibi biz, kelimenin tam anlamıyla "vakıf medeniyeti"nin çocuklarıyız. Gönül coğrafyamızın bütününde, vakıf müesseselerinin yaptığı hizmetlerle ve bıraktığı tarihi-kültürel eserlerle varız.

Millet ağacının ve ümmet ormanının tohumunu ve toprağını koruma altına alabilmek için, büyük bir "Aile Vakfı" kurmalıyız. Çocuklarımızı ve gençlerimizi evliliğe ve aile hayatına hazırlayan, denklik dengesi ve uyumu içinde isabetli evlilikler yapmalarını sağlayan, kesintisiz eğitim ve danışmanlık desteği ile muhtemel tehditlerden ve tehlikelerden koruyan, gücü ve imkanı yetmeyenler için infak kapısını aralayan hizmetler vermeliyiz.

Öylesine, vakıflardan bir vakıf değil; gücü ve imkanı bakımından en büyük, kapsama alanı ve oranı bakımından en geniş vakıf olmalı. Şubeleriyle, birimleriyle, kurumlarıyla; insanımızın var olduğu her şehirde, ülkede, bölgede yerini almalı.

Şimdilik yurt dışında faaliyet gösteren, giderek yurt içinde de hizmet üretmesi beklenen Maarif Vakfı gibi "devlet destekli" bir kurum olabilir. Sosyal sorumluluk bilinci gelişmiş kişilerin, kurumların, çevrelerin desteğiyle; büyüyen ve gelişen Türkiye'nin, içeride ve dışarıda, "yumuşak el"i haline gelebilir.

Bilge adam Konfiçyüs'ün tabiriyle; "Bir yıl sonrayı düşünenler buğday ekmeli, on yıl sonrayı düşünenler ağaç dikmeli, yüz yıl sonrayı düşünenler insan yetiştirmeli"dir. Eğer biz, "Evimiz devletimiz, sevgimiz servetimiz; bir yuva da siz kurun, büyüsün cennetimiz" anlayışıyla aileyi tahkim edebilirsek; bu tohum, hayatın bütün alanlarında ve konularında, "bire yediyüz" verebilir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN