Arama

Zekeriya Erdim
Nisan 13, 2019
Zehirli kitaplardan korunmanın yolları

Anneler, babalar, öğretmenler, idareciler, aydınlar, yöneticiler olarak çocukları, gençleri, yetişkinleri, daha fazla bilgi ve bilinç sahibi olsunlar diye kitap okumaya teşvik ediyoruz. Basılan, satılan, okunan kitap sayılarıyla ilgili istatistiklere baktığımızda durumumuzun iç açıcı olmadığını anlayıp hayıflanma duygusu ve düşüncesi içine giriyoruz.

Ancak bu konuda dikkate alınması, değerlendirilmesi ve uygun çözümler üretilmesi gereken önemli bir durum daha var. Birileri, kasten ve hileyle bilerek ve isteyerek özellikle çocuklar ve gençler için zihinleri ve gönülleri ifsad eden kirli ve zehirli kitaplar basıp dağıtıyorlar.

Bir başka ifadeyle yazar-yayıncı-dağıtımcı iş birliği içinde "görürlerse şaka, görmezlerse hırsızlık" kurnazlığı yapılıyor. Okuyucu kesimi tarafından fark edilip tepki gösterildiğinde ve bu tepkiler kamuoyu nezdinde gündeme geldiğinde "affedersiniz, farkında değildik, derhal toplattık-toplatıyoruz" rolü oynanıyor; fakat el altından yahut internet siteleri üzerinden gene dağıtılıyor ve satılıyor.

Meramımızı ifade etmek için yakın geçmişten birkaç örnek verelim. Arkasından, körpe dimağları bu kirli ve zehirli kitapların zararlarından korumak için alınabilecek tedbirlerle ilgili uygulanabilir teklifler üretelim.

İhsan Büyükçalık tarafından yazılan, "Farkındayız, sadece kitap değil bir dünya veriyoruz." diyen Nar Yayınları tarafından basılıp dağıtılan "Kahkaha Gülleri" adlı çocuk kitabında, babası tarafından başı kesilip kazanda pişirilen bir çocuk ile onun etini yemekle yüz yüze gelen kardeşinin hikâyesi anlatılıyor. Toplumdan gelen tepkiler üzerine, yayıncının sosyal medya hesabından, "Yayın Kurulu kararı ile ve çocuklar için uygun olmadığı gerekçesiyle yayından kaldırıldığına, dağıtıma verilenlerin de geri toplatıldığına" dair bir açıklamanın yapıldığı anlaşılıyor.

Duran Yılmaz tarafından yazılan, Yuva Yayınları tarafından basılıp dağıtılan "Keloğlan Ak Ülke" adlı çocuk kitabında, bir taşla iki kuş vurma yoluna gidilmiş. "Hızır" adlı masal kahramanının bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunup hamile bıraktığı anlatılarak hem dini kültürümüzün sembol isimlerinden "Hızır" bilinçli bir şekilde "muzır" gibi gösterilmiş, hem de dilimizde ve düşünce dünyamızda temizliğin timsali olan "ak" mefhumu kirletilerek "kara" hale getirilmiş.

Halime Erdoğan tarafından yazılan, Pusula Yayıncılık tarafından basılıp dağıtılan "Hayalci Çocuk" adlı çocuk kitabında yetişkin bir insan tarafından, küçük bir kız çocuğuna yapılan cinsel taciz, bütün detaylarıyla tasvir edilmekte. Yayınevinin beyanıyla, "tepkiler üzerine toplatıldığı"; yazarın ifadesiyle, "farkındalık oluşturmak için yazıldığı" söylenmekte.

Dee Shulman tarafından yazılan, Epsilon Yayıncılık tarafından tercüme edilerek basılıp dağıtılan "Polly Price'nin Çok Gizli Günlüğü" adlı çocuk kitabında, olayın kahramanı olan kız, yetişkin annesinin, oğlu yaşındaki bir delikanlıyla "aşk hayatı" yaşadığını anlatarak, "öpüşme-sevişme" sahnelerini tasvir ediyor. Ayrıca, annesinin kendisini "yeğeni" olarak tanıttığını ve "anne" demesini yasaklayarak "teyze" diye hitap etmesini şart koştuğunu belirtiyor.

Örneklerini artırabileceğimiz bu kirli ve zehirli kitapları; kimler, hangi amaçlarla yazıyor, basıyor, satıyorlar? Giderek hemen her şeyin belirli kurallara bağlandığı, teknik ve içerik açısından standartları belirlenerek yasalara-yönetmeliklere dayandırıldığı, bu sınırların dışına çıkanların mali, idari ve hukuki yönlerden cezalandırıldığı bir dünyada; "okunası" yahut "sakınası" kitapların denetimini hangi kurumlar yapıyorlar?

Bildiğimiz kadarıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yetki ve sorumluluk alanı içinde örgün ve yaygın eğitimin tüm kadroları ve kurumları var. Ders kitapları, yardımcı kitaplar ve tüm okuma kitapları ise örgün ve yaygın eğitimin ana unsurları olarak tanımlanıyorlar.

İnsanımızın beden sağlığını korumak için zararlı yiyeceklerle, içeceklerle mücadele ettiğimiz gibi akıl ve ruh sağlığını korumak için de zararlı yayınlarla mücadele etmemiz gerekmez mi? Ders kitaplarını denetleyen Talim Terbiye Kurulu gibi diğer basılı, sesli, görüntülü yayınları denetlemek için de "Yayın Denetim Kurulu" cinsinden bir yapı oluşturmaya değmez mi?

Belki sosyal güvenlik kurumlarının aynı çatı altında birleştirilerek daha aktif ve verimli hale getirilmesi gibi Talim Terbiye Kurulu ile Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun ve eğer varsa diğer ilgili kurumların, kurulların fonksiyonları da birleştirilebilir. Yetki ve sorumluluk tanımları yeniden yapılarak bilumum basılı, sesli, görüntülü yayınlar bir merkezden denetlenip "yeşil, sarı, kırmızı" kategorilere ayırılabilir ve etiketlenebilir.

Ayrıca, sorumluluk bilinci gelişmiş "eğitim gönüllüleri" ile örgün ve yaygın eğitim alanında hizmet üreten "sivil toplum kuruluşları" da bu konuda aktif görevler üstlenebilirler. Yazılan, basılan, dağıtılan her türlü kitap, dergi, gazete ile diğer sesli ve görüntülü yayınları teknik, estetik, içerik bakımından inceleyip; hazırlayacakları gerekçeli raporlarla, kamuoyunu yönlendirebilirler.

En azından duyarlı anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler; kendi çapında, "okunası kitaplar" ile "sakınası kitaplar" konusunda bir süzme yapabilir. Kendileri alıcı gözü ile inceledikten sonra çocuklara ve gençlere tavsiye edebilir, yakın çevreyi aydınlatabilir.

Şüphesiz, bu işin bir "zararı engelleme", bir de "faydayı temin etme" boyutu var. İlgili kamu kurumları, duyarlı sivil toplum kuruluşları ve sorumluluk sahibi özel sektör yatırımcıları; bir yandan "etkin denetim" görevini yaparken, öte yandan "faydalı üretim" konusunda da adım atmalılar.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN