Arama

Zekeriya Erdim
Mart 30, 2019
Her okulun bir “hami”si olsun

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 Eğitim Vizyon Belgesi'nde; bölüm bölüm, geleceğe yönelik planlar yahut öngörüler açıklanmıştı. Bu bağlamda; "resmi ve özel okullar arasındaki sosyal dayanışmayı ve bütünleşmeyi artırmak için ortak proje ve platformların oluşturulması, yenilikçi uygulamaların hayata geçirilmesine yönelik iş birliklerinin desteklenmesi" hedefi de belgede yer almıştı.

Şimdilerde, bu hedefe yönelik önemli bir adım atıldı. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'nün himayesinde, 78 ilde, 2714 devlet okulu ile 2714 özel okul kendi aralarında eşleştirilerek; toplam 5428 okulda, "Hami Projesi" başlatıldı.

Söz konusu okullar; üç alanda iş birliği yapacaklar. Sosyal etkinlik, akademik başarı ve Ar-Ge konularında; ortak çalışmalar organize edecek ve muhtelif paylaşımlarda bulunacaklar.

Sosyal etkinlik alanında; çocukların ve gençlerin yerel, evrensel, milli, manevi değerlerle birlikte yaşam becerilerini geliştirmeye yönelik ortak faaliyetler yapmaları öngörülüyor. Programda, ayrıca; doğal, tarihi, kültürel mekanlar ile bilim-sanat merkezleri ve müzeler gibi okul dışı öğrenme ortamlarına yönelik çalışmalar da yer alıyor.

Akademik başarının artırılması konusunda; eğitim ve öğretim süreçlerinde, sosyal girişimciliği teşvik edecek çalışmalara yönelme var. Bu etkinlikler; çocukların ve gençlerin, öğrendiklerinin hayatla irtibatını kurarak, toplumsal problemlere çözüm arama eğilimi içine girmelerini sağlayacaklar.

Ar-Ge çalışmaları bağlamında; ulusal ve uluslar arası hibe kuruluşlarından destek alabilecek sosyal sorumluluk projeleri tercih edilmiş. Bu vesileyle; kurumlar arası iletişimin ve etkileşimin artırılması hedeflenmiş.

Yapılan çalışmalar arasından seçilecek iyi örneklerin; Mayıs 2019'da, Ankara'da sergilenmesi planlanıyor. Hami Projesi, temel felsefe olarak; "gönüllülük esasına göre, karşılıklı iş birliği" niyetine ve gayretine dayanıyor.

Bu çalışma bize; istenirse iyi şeylerin yapılabileceği konusunda, yeni bir ümit ve güven verdi. Geçmişte yapılan ve halen yapılmakta olan benzer uygulamalarla birlikte; ilave imkanları ve ihtimalleri de gündeme getirdi.

Genelde İslam Dünyası'nda, özelde Osmanlı Coğrafyası'nda açılan "yabancı misyon okulları"nın her birisi için; özel vakıflar kurulmuş. Okullar, her bakımdan; güç ve imkan sahibi "misyoner"lerin himayesine verilmiş.

Cumhuriyet tarihi boyunca da bu geleneğin devam ettiğini görüyoruz. Hatta, "Cumhuriyet'in Kurucusu" kabul edilen Mustafa Kemal'in; "Modern Türkiye'nin Batı kültür ve medeniyetinin değerleri doğrultusunda yeniden inşasını sağlayacak nesilleri yetiştirmek" üzere açtığı veya açtırdığı bazı okullarda, benzer uygulamalar yaptığını yahut yaptırdığını biliyoruz.

Ayrıca, günümüzde de "iyi okul" kabul edilen, bu yüzden ilgi ve itibar gören eğitim kurumlarının hemen hepsinin özel vakıfları yahut dernekleri var. Bu sayede, okul için "hami" olup himaye etmenin ötesine geçerek; belirli "misyon"lara hizmet etmek yahut destek olmak amacıyla, "lobi gücü" de oluşturuyorlar.

Biz isteriz ki; açılmış ve açılacak her okul için, "yerli ve milli" değerlere dayalı bir vakıf kurulsun. Mezunlarından, mensuplarından, hayır sahibi iş adamlarından, kariyer sahibi aydınlardan ve yöneticilerden, alanında uzman olmuş bilim ve sanat erbabından oluşan bu özel vakıflar; her bakımdan, okulların "hami"si olsun.

Hiç şüphesiz; resmi okul-özel okul eşleştirmesi de değerlendirilmesi gereken fırsatlardan, imkanlardan biridir. Ancak, bunun yaygın bir uygulama haline getirilebilmesi için; özel okulların önünü açacak düzenlemeler yapılmalı, kemiyet ve keyfiyet açısından büyüyüp gelişmeleri teşvik edilmelidir.

Dünyanın gidişine ayak uydurulup, iki okuldan birinin özel okul olması sağlansa hiç de fena olmaz. Böylece, sayısal eşitlik sağlanır ve eşleştirilmeyen okul kalmaz.

Bu, aynı zamanda; devlet okuluna özel okul aşısı yapmak anlamına gelir. Ayrıca, devletin yükü azalacağı için; tüm okulların, kalite ve kariyer kat sayıları yükselir.

Öte yandan, okulların ilgili üniversitelerle ve fakültelerle eşleştirilmeleri de çok iyi olur. Böylece, akademik camianın teorik çalışmaları ile eğitim camiasının pratik uygulamaları aynı teknede yoğurulur.

Bu arada, örgün ve yaygın eğitim hizmeti veren sivil toplum kuruluşları da var. İlgi ve ihtisas alanlarına göre, okullarla irtibatlı hale getirilirlerse; onlar da daha fazla katma değer üretmiş olurlar.

Bakanlık, Ticaret ve Sanayi Odaları ile protokoller imzalayarak, iş birliği içine girdi. Bazı meslek liseleri, bazı sektörlerle eşleştirildi.

Bu uygulama; hem bütün okulları, hem de bütün meslekleri içine almalıdır. Özellikle orta öğretim kurumlarının, hayatla irtibatları kurulmalı, mesleki alanları yahut karşılıkları tanımlanmalıdır.

Hami Projesi'ni de benzer uygulamaları da doğru anlamak ve algılamak için, bir noktanın daha altını çizmeliyiz. Eğitim, öğretim, yönetim faaliyetlerinin merkezinde öğretmenlerin ve idarecilerin bulunduğu gerçeğini; hiçbir zaman ihmal etmemeliyiz.

Onlar gönül verir, istek ve irade gösterirlerse; kayadan su, tekeden süt çıkarırlar. Bakanlık yetkilileri ve eğitim gönüllüleri; bir "hami projesi" de bunun için hazırlamalılar.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN