Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 25, 2018
Yalansız dolansız bir dünya için
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Sözlüklerde geçen tariflere, tanımlara göre yalan; "gerçeğe aykırı söz söylemek." Herhangi bir gerekçeyle; "olmayan bir şeyi varmış gibi ya da var olan bir şeyi olduğundan farklı bir şekilde göstermek."

Öyle ya da böyle; "muhataplarını kandırmak." İnsanları; "gerçek olmayan bir şeye inandırmak."

Mümkün ya da muhtemel bir faydayı temin etmek ve mümkün ya da muhtemel bir zararı engellemek için; "yanlış beyanda bulunmak." İhtilaflı konularda; "doğrunun ve haklının karşısında, yanlışın ve haksızın yanında durmak."

Duyulması gereken bir haberi, bilinmesi gereken bir bilgiyi, görülmesi gereken bir belgeyi; yani "hakikati gizlemek." Böylece, insanların eksik ya da yanlış bilgi ile amel etmelerine göz yumarak; "adaleti engellemek."

MÜMİN YALAN SÖYLEMEZ

Ayetlerde ve hadislerde, yalan; "fitne ve fesat vesilesi, mürailik ve münafıklık alameti" olarak tanımlanıyor. Günahlar ve haramlar arasında sayılıp; "müminin asla yalan söylemeyeceği" vurgulanıyor.

Atalarımız, yaşanmışlıkların yansıması olarak; "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" demişler. Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağını belirterek; "Yanlış hesabın Bağdat'tan bile geri döneceğini" söylemişler.

Çocukluk yıllarımızda, annelerimiz ve büyük annelerimiz, babalarımız ve büyük babalarımız tarafından, bize; "yalancı çoban hikâyesi" anlatıldı. "Yalancının koyununu kurt yemiş, kimse inanmamış" sözü tekrar edilerek; sürekli yalan söyleyen birine, doğru söylediği zaman da inanılmayacağı ve itimat edilmeyeceği hatırlatıldı.

Bütün bunların doğal sonucu olarak; kendimizi de çocuklarımızı da yalansız bir dünyaya hazırladık. İnsanların en büyük hatalarının ve günahlarının; bir şeyi gizlemek ya da farklı göstermek için yalan söylemek olduğunu ve olacağını vurguladık.

Küçük hatalarına büyük cezalarla karşılık vermedik, eğitim ve iş hayatında başarılı olmaları konusunda aşırı ve aykırı beklentiler içine girmedik ki; bizi memnun ya da razı etmek için, yalan söylemek zorunda kalmasınlar diye. Helalin azını, haramın çoğuna tercih ettik ki; daha fazla mal ve mülk edinmek için, haksız kazanç peşinde olmasınlar diye.

UYUM SORUNU YAŞIYORUZ

Ancak, gel gör ki; şimdi, içinde yaşadığımız dünyaya uyum sağlamakta zorlanıyoruz. Daha da kötüsü; yalansız-dolansız yaşamaya çalıştığımız için, "enayi" muamelesi görüp horlanıyoruz.

Siyasetten ticarete, sivil toplumdan kamu yönetimine kadar; bunun nice örnekleri ve öyküleri var. Yalan-dolan dünyasına ve düzenine ayak uyduramayanlar; "kullanışsız adam" muamelesi görüp eleniyorlar.

Bir çırpıda silinip atılamayacak kadar saygın ve seviyeli olanlara ise; zahiren hürmette kusur edilmiyor. Fakat, "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şarkısı söylenip; kendileriyle iş tutulmuyor, istişare ve iş birliği yoluna gidilmiyor.

İnsanların çoğu, bulundukları çevre ve ortamlarda; renk renk, çeşit çeşit maskelerle dolaşıyorlar. Muhataplarına uygun ve uyumlu görünebilmek için; onların beğeneceklerini yahut takdir edeceklerini düşündükleri maskeleri takıyorlar.

Bu durum o derece yaygın ve yoğun bir şekilde ve öylesine kanıksanmış ki; maskeli dolaşmayı benimsemeyip kendi yüzü ile gezenlere, sakıncalı muamelesi yapılıyor. Ya, zamanın ruhunu anlayamamış "aptal" ya da maskesini gerçekmiş gibi gösterecek kadar "sinsi" bir adam gözüyle bakılıyor.

YENİDEN BAŞLIYORUZ

Bu durum karşısında, bazen ümitsizlik ve güvensizlik duygusu içine girip; "Yıllardır, bir seferberlik ruhu ve inancı ile verdiğimiz sosyal ve siyasal mücadeleler boşa mı gitti?" diye hayıflanıyoruz. Sonra toparlanıp, sorumluluk zırhını tekrar kuşanarak; takatimizin yettiği yere kadar, yeniden yollara düşmeye hazırlanıyoruz.

Şüphesiz, ilk hedef; aşk ile-şevk ile bir dahi, yeni nesilleri yalansız-dolansız yetiştirmek olmalı. Bunun için, doğru adamların cümlesi bir olup doğru adımlar atarak; "yeniden yapılanma" sürecinde görev almalı.

Evlerde anneler ve babalar çocuklarını, okullarda öğretmenler ve idareciler öğrencilerini, camilerde imamlar ve müezzinler cemaatlerini, tekkelerde şeyhler ve mürşitler müritlerini, işyerlerinde ustalar ve kalfalar çıraklarını, kamu yönetiminde amirler ve ara yöneticiler memurlarını, sosyal ve siyasal yapılarda başkanlar ve liderler üyelerini aşırı derecede zorlamazlar, yüksek beklentilere şartlandırmazlar, eksikleri ve yanlışları karşısında şiddetli tepkiler gösterip fazlaca cezalandırmazlarsa; yalan söylemek, bir şeyleri gizlemek, saklamak zorunda kalmazlar. Eğitim hayatında daha fazla not ya da puan almak için kopya çekmez, iş hayatında daha fazla mal ve mülk edinmek için haksız kazanç peşine düşmez, siyasette ve bürokraside daha yüksek mevki ve mertebe sahibi olmak için birilerinin ayağını kaydırmaya yahut yalanla-dolanla inandırmaya kalkışmaz, dinde ve diyanette daha fazla itibar görmek için Allah'ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar.

Yalansız, dolansız bir dünya için; siz de aktif görev alır mısınız? Ümidi ve güveni yeniden yeşertmek ve yaşatmak için; bulunduğunuz yerden ayağa kalkıp harekete geçerek, doğru adamların ve adımların yanına doğru gelir misiniz?

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN