Arama

Zekeriya Erdim
Temmuz 7, 2018
Sanatın matematiği, matematiğin sanatı

Yakın geçmişte, eğitim ve sanat dünyasından dostların üye oldukları WhatsApp grubunda; enteresan bir tartışma başladı. Birisi, "gerisi hikâye kardeşim" der gibi bir üslupla "matematik, matematik" mesajı verdi; ötekilerden bazıları tepki gösterip, sitem yolladı.

Bir süre, sessiz sedasız izleyici oldum. Sonra tartışmaya iştirak edip; "Değerli dostlar, boşuna tartışmayın. Şiir de kelimelerin, müzik de seslerin, resim de renklerin, mimari de şekillerin matematiğidir" demek zorunda kaldım.

Bu konu zihnimde dönüp dolaşırken; geçen gün, bizim hanımefendi, eve bir kitap getirdi. İsmail Erdoğan tarafından kaleme alınmış; "Sanat Ya Hu" adlı bir eserdi.

Sayfaların, satırların arasında dolaşırken; sanata ve sanatçıya dair düşüncelere daldım. Bakış açımı güncelleyip, geliştirmeye çalışarak; sanatın matematiğini ve matematiğin sanatını yeniden hatırladım.

Biz, Allah'ın "Hay" sıfatı ile yoktan var edip varlık âlemine çıkardığı şeylere; hakikati haber veren işaretler anlamında, "kevnî âyetler" diyoruz. Aynı zamanda, âlemlerin ve içindekilerin iş ve işleyiş sistematiğinde; hayretler uyandıracak ve hayranlıklar oluşturacak derecede üstün bir tekniğin ve estetiğin olduğunu görüyoruz.

Âlemler ve içindekiler; tarihtir, coğrafyadır, fiziktir, kimyadır, matematiktir. Bunun yanında ve aynı zamanda; insan eliyle, diliyle, kalbiyle, beyniyle üretilemeyecek derecede muazzam bir sanat eseri değil midir?

Şüphesiz, Allah'ın en büyük eseri; yaratılmışların en üstünü olan insandır. Sanatçının her biri, en büyük sanatkârı taklit etmeye çalışır; sanatın her çeşidinde, âlemdeki estetiğin sırları aranır.

SANAT FELSEFESİ

Bu konuda, eskiden beri; çok değişik şeyler söylenmiş. Herkes kendi varlık felsefesine göre sanat felsefesi oluşturmuş; kültür ve medeniyet değerlerine göre, sanatın ve sanatçının çerçevesi belirlenmiş.

Beverly Hills; "Sanat, uygarlığın imzasıdır" demiş. Felix Mendelssohn Bartholdy ise; "sanatın gayesinin, ahlâkî mükemmellik olduğunu" söylemiş.

Goethe'ye göre; "Sanat, yeryüzünün tuzudur. Tuz yemek için ne ise, sanat da teknik için odur". Georg Ebers'e göre ise; "Sanat, insanı Allah'a götüren köprü" olur.

Arthur Danto için; "Sanat, anlamın cisimleşmesi"dir. Alexander Gottlieb Baumgarten'e sorarsanız; "Estetik, duygusal bilginin bilimi"nden başka bir şey değildir.

Georges Seurat'a göre; "Sanat, düzen"dir. Georg Wilhelm Friedrich Hegel'e göre ise; "Tanrı, doğada ve sanatta, güzellik biçiminde kendisini gösterir".

Bilge Kral Aliya İzzebegoviç; "İlmin doğruya, sanatın hakikate uygun olanı dile getirdiğini" söyler. Rahmetli Cemil Meriç ise; "Sanat, bir heyecan seyyalesiyle kilometrelerin ve asırların ayırdığı kalpleri birleştiren büyüdür" der.

Üstat Necip Fazıl'da; bütün bu tarifler ve tanımlar, süzülüp bir sonuca varır: "Sanat, Allah'ı aramaktır; gerisi, çelik çomaktır".

SANAT EĞİTİMİ

Sorulması gereken temel sorulardan biri şu ki; sanat, bugün bizim dünyamızda ve değerler listemizde ne kadar var? Çocuklarımız ve gençlerimiz, hangi örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, hangi sanat dallarında eğitiliyorlar?

Ondan da öncelikli ve önemli olanı; anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, ellerinin altındaki çocukların ve gençlerin, hangi sanatlara ilgili ve yetenekli olduklarını biliyorlar mı? Fizik, Kimya, Matematik, İngilizce, Fransızca, Almanca öğrensinler diye aldıkları tedbirleri; Edebi Sanatlar, Görsel Sanatlar, İşitsel Sanatlar, Gösteri Sanatları, Geleneksel Sanatlar öğrensinler diye de alıyorlar mı?

Müfredattaki Resim, Müzik, Beden Eğitimi, hatta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin haftalık ders saatlerinden çalarak; onların yerine, illegal olarak yabancı dil koyan okulların öğretmenlerine, idarecilerine ne diyeceğiz? Yeni nesillere, daha iyi ve daha güzel bir dünyada yaşama ve yaşatma arzusunu uyandıracak estetik duygusunu; ne zaman, nerede, nasıl vereceğiz?

Doğu'nun İbn-i Sina'sı, Batı'nın Avicenna'sı; "Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden göçüp gider" diyor. Eserleri dünya klasikleri arasına girmiş Lev Tolstoy ise; "Sanatın gerçekçi ve yararlı olabilmesi için; millî, dinî, ahlâkî ve uhrevî özellikler taşıması gerektiğini" söylüyor.

Yıllar önce, yöneticisi olduğum özel okulda İngilizce Öğretmenliği yapan bir dostuma; şakayla karışık, bir gerçeğin mesajını vermiştim. "Biliyorum, sen iyi bir öğretmen değilsin; ama iyi bir tiyatro sanatçısısın, öğretmen rolü oynuyorsun" demiştim.

Şimdi bizim, yeniden ve yoğun bir şekilde; "eğitim sanatı" ile "sanat eğitimi"nin sentezini yapmamız gerekiyor. Çünkü, Usta Sanatçı, muazzam eserini ve içindekileri kullarına lütfetmiş, ikram etmiş; onu hakkıyla anlama, kavrama, yaşama ve yeni nesillere anlatma sorumluluğu bizi bekliyor.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN