Arama

Zekeriya Erdim
Temmuz 4, 2018
Fuat Sezgin Hoca’nın milletimize mirası

Bilindiği gibi; beşerî hukukta da ilâhî hukukta da nesilden nesle veraset intikali söz konusudur. Sonraki nesiller; önceki nesillerden miras kalan maddî ve manevî nimetlerin sahibi, külfetlerin sorumlusudur.

İnsanlara ve toplumlara; kan bağına göre, din bağına göre, başka bağlara ve bağlantılara göre miraslar kalır. Her ne dağıtılacaksa; yakından uzağa doğru ve adalet ölçüleri içinde dağıtılır.

Bir de ilgi ve sorumluluk alanlarına, konularına göre tasnifler yaparız. Gidenin yerini doldurma konusunda; o göreve en yakın yahut yatkın olanların gözlerinin içine bakarız.

Miraslar mal, mülk, para, pul cinsinden olabileceği gibi; insan ve toplum hayatının çeşitli alanlarında ve konularında sorumluluk üstlenme cinsinden de olabilir. İstesek de istemesek de bu sorumlulukların bazıları, dönüp dolaşıp bizi bulabilir.

Seksenli yılların ilk yarısında; İstanbul Üsküdar'da, rahmetli Nureddin Can Hoca ile tanışmıştık. Medrese usulü eğitim görüp, İslâmî İlimler alanında âlim olmuş bu zat-ı muhteremin; hal ve gidişine hayran kalmıştık.

İki oğlu, iki ayrı özel okulda öğrencimiz olmuşlardı. Onlar mezun olup gittikleri, biz başka kurumlara ve grevlere geçtiğimiz için; uzun süre, mazide kalmışlardı.

Yıllar sonra, Mütevelli Üyeleri'nden olduğumuz Mavera Vakfı'nın Tefsir derslerinde yahut sohbetlerinde; bir sürprizle karşılaştık. İlminden ve irfanından istifade için davet edilen Hoca Efendi'nin, o eski öğrencilerimizden Mehmet Akif Can olduğunu görüp; tarifi imkânsız bir heyecan ve mutluluk yaşadık.

Bir yandan, modern hukuk eğitimi almış; öte yandan, İslâmî İlimler alanında iyi yetişmişti. Babasının ilmî mirasına sahip çıkmış, hatta adına zengin kaynak kitaplardan oluşan özel bir kütüphane kurmuş; yarenleriyle birlikte, O'nun yolundan yürüme niyeti ve gayreti içine girmişti.

Birkaç gün önce; bir ilim ve irfan sarayımız daha yıkıldı. Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca'yı kaybettik; başlattığı çalışmaların devam ettirilmesiyle ilgili sorumluluk, devlete ve millete miras kaldı.

Cumhurbaşkanımız, merhumun Gülhane Parkı'nda kendi kurduğu müzenin yanına defnedilmesini sağlayarak ve 2019'u "Fuat Sezgin Yılı" ilan ederek; O'na atfettiği değerin ve mirasına sahip çıkma niyetinin ilk işaretini verdi. Böylece; tabutunun altına girdiği gibi, projelerinin de altına girdi.

Ancak; eğitim, ilim, kültür, sanat dünyasının da aynı hassasiyeti göstermesi gerekiyor. Hayatın bütün alanlarında ve konularında; yeni Fuat Sezgin'leri yetiştirme sorumluluğu bizi bekliyor.

BİR ULU ÇINARDI

24 Ekim 1924'de Bitlis'te dünyaya gelen ve 30 Haziran 2018'de İstanbul'da bu fâni hayata veda eden Fuat Sezgin; 94 yıllık ömrüne, sanki birkaç ömürlük üretimi sığdırmıştı. Genelde Bilimler Tarihi, özelde İslam Dünyası'nın Bilim ve Teknoloji Tarihi konusunda; "asrın âlimi" unvanını almıştı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirip; Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nde, ünlü Alman şarkiyatçı Helmut Ritter'in öğrencisi oldu. Hocası'nın tavsiyesi üzerine, İslam Bilim Tarihi alanına yöneldi ve ömrünün sonuna kadar o güzergahda kaldı.

Ebû Ubeyde Ma'mer bin el-Musennâ'nın Mecâz'ü'l-Kur'an adlı filolojik tefsirini konu alan çalışmasıyla doktor; hadis usulünün yazılı kaynaklara dayalı derleme metodunu konu alan Buhari'nin Kaynakları adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1960 yılında, askeri darbe sonrası kurulan hükümet tarafından; "sakıncalı" bulunup yurdundan ve yuvasından kovuldu.

Medeniyet kurucu bakış açısına sahip bir muhacir olarak; araştırmalarını Frankfurt Goethe Üniversitesi'nde sürdürdü. Yaptığı çalışmalar; O'na profesörlük unvanını getirdi.

Şaka değil; toplam 27 dili, çok iyi derecede biliyordu. Dünyanın çeşitli ülkeleri ve üniversiteleri tarafından, çok sayıda ödül ve nişan verildi; enstitülerin, akademik kurulların ve kurumların üyesi, danışmanı, kurucusu, yöneticisi oldu.

Ahir ömründe yurduna ve yuvasına dönüp, dönemin merkezî ve yerel yöneticilerinden de destek alarak; 2008 yılında, İstanbul'da, Gülhane Parkı'nın içinde, "İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi"ni ve "Fuat Sezgin Bilimler Tarihi Kütüphânesi"ni kurdu. 2010 Yılında kurulan "Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı" da bu çalışmalara tahsis edilmiş oldu.

Söz konusu müze; bünyesinde bulunan 700 özgün eserle, "özel nitelikli kurum" kabul edildi. 2016 Yılında; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından özel ödül verildi.

O'NDAN BİZE NE KALDI

Her şeyden önce, Müslümanların bilime ve teknolojiye katkılarını müdellel hale getirip objelere, düzeneklere dönüştürerek; bize, kültür ve medeniyet tarihimiz konusunda, müthiş bir özgüven kazandırdı. Bir yeniden diriliş ve direniş döneminde; özellikle bilim ve teknoloji dünyası açısından, uyuyan hücrelerimizi uyandırdı.

Öte yandan; azmin, iradenin, gayretin, fedakârlığın, çalışmanın, değer üretmenin, dinine ve devletine-vatanına ve milletine vefanın rol modellerinden biri oldu. Kimi Almanya'da, kimi Türkiye'de olmak üzere; toplanmış çok değerli kaynaklar, yapılmış paha biçilmez ilmi araştırmalar, oluşturulmuş akademik kurumlar ve kurullar, mesafe alınmış ama henüz tamamlanmamış eserler yahut projeler kaldı.

Frankfurt'ta kurduğu İslam Bilim Tarihi Müzesi'nde; İslam Dünyası'nda yetişen bilim insanlarının buluşlarını, bilimsel aletlerini, araçlarını, gereçlerini, yazılı kaynaklara dayalı olarak yansıtan 800'den fazla obje ve düzenek var. Aynı yerde kurulan Bilimler Tarihi Kütüphanesi'nin 45.000 ciltlik kaynak kitaplarından ve 10.000 adetlik mikrofilm arşivinden ise; dünyanın bütün bilim adamları istifade ediyorlar.

Tek başına bir ümmet olan Fuat Sezgin Hoca'nın, bu muazzam modelinin ve müktesebatının; yeni nesillere intikal ettirilmesi gerekir. Kadrini, kıymetini bilebilirsek; her millete nasip olmayacak bir değerdir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN