Arama

Zekeriya Erdim
Aralık 27, 2017
Noel kimin babası?

Örfler ve adetler, belirli günlerde-haftalarda-aylarda yapılan anmalar ve kutlamalar; kültürlerin ve medeniyetlerin, toplum hayatına yansımış ve yer etmiş yaşama biçimleridir. Bir kişinin ya da kurumun, bir olayın ya da durumun, bir inancın ya da olgunun hatırlanıp yad edilmesi için; ona atfedilen değerin, topluca icra edilen törenlerle dile getirilme şeklidir.

Bu tür etkinlikler; toplumun bir kısmına, çoğunluğuna ya da tamamına hitab edebilir. Dini ve milli bayramlarda yapılanlar; söz konusu toplu yaşama biçimlerinin, en belirgin örnekleridir.

O halde, anlaşılan o ki; toplumların temel değerleri ile önceledikleri, önemsedikleri anmalar ve kutlamalar arasında, yakın ve derin bir ilişki vardır. Yapıp ettikleri; mensubu oldukları kültür ve medeniyet dünyasının kimliğini yansıtır.

Ancak, bizim ülkemizde ve toplumumuzda; oldukça karışık, karmaşık bir durum var. Mensubu olduğumuz Türk-İslam kültür ve medeniyetinin değerleri ile mağduru olduğumuz Yahudi-Hıristiyan kültür ve medeniyetinin değerleri; asırlardır kapışıyor, çatışıyor, çift kimlikli bir yapı oluşturuyorlar.

TAKVİMLER VE TATİLLER

Biz, Osmanlı'nın payidar olduğu ve dünyaya çeki düzen verdiği dönemlerde, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Mekke'den Medine'ye hicretini milad kabul eden Hicri Takvim'i kullanırken; duraklama-gerileme-yıkılma sürecine girildiğinde, Tanzimat döneminde Mart ayını yılbaşı kabul eden Rumi Takvim'e, Cumhuriyet döneminde ise Hz. İsa'nın doğumunu milad (başlangıç) kabul eden Gregoryen Miladi Takvim'e geçtik. Böylece, tamamlayıcı ve destekleyici diğer unsurlarla birlikte; Yahudi Lobisi'nin güdümündeki Hıristiyan Batı kültür ve medeniyetinin, hakimiyet sahası içine girdik.

Bu tercihin ya da kabullenişin doğal sonucu olarak; Yahudilerin dini günü olan Cumartesi ile Hıristiyanların dini günü olan Pazar, hafta sonu tatili yapıldı. Müslümanların dini günü olan Cuma ise; haftanın mesai günlerine katıldı.

İşte bu yüzden; çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, yıllardır "Cuma sendromu" yaşıyoruz. İçimizden birilerinin hükümet oldukları, dine ve dindarlara yönelik kısıtlamaların azaltılması yönünde bir kısım tedbirler aldıkları son yıllarda bile; camide ve cemaatle kılmak zorunda olduğumuz Cuma namazlarını, sınırlı süreli öğlen aralarına sıkıştırmaya çalışıyoruz.

NOEL KUTLAMALARI

Miladi takvime göre, her yılın son bir ayı; Aralık ayının başında başlayıp, sonuna doğru yoğunlaşan "noel kutlamaları"na sahne oluyor. İster istemez, dini ve milli değerlerden nasibini almış herkes; "Noel Baba kimdir, nedir; hangi dinin, kültürün, medeniyetin temsilcisidir?" diye soruyor.

Kaynaklara bakıyoruz; olayın tarihi dayanağı, Aziz Nicholas adlı Hıristiyan din adamı imiş. 1822 Yılında Amerikalı şair Clement Clarke Moore O'nun anısına bir şiir yazmış, 1863 yılında karikatürist Tomas Nast Harper's Weekly dergisine bazı çizimler yapmış, 1931 yılında ressam Haddon Sundblom Cola firmasının reklamı için bir karakter çizmiş, bunların toplamından günümüzün popüler Noel Baba efsanesi meydana gelmiş.

Ayrıca; 6 Aralık Aziz Nicholas'ın ölüm yıl dönümü, 25 Aralık ise Hz. İsa'nın doğum yıl dönümü kabul ediliyor. Ara boşluklar da algı yönetimi ile doldurulup; toplam bir aylık süre, Hıristiyan dünyasının özel önem atfettiği kutsal günler haline geliyor.

HIRİSTİYANLIĞI TANITMA VAKFI

İyi, hoş da; bütün bunların, İslam toplumları ile ne alakası var? Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplular; dini ve ahlaki sınırları zorlayan eğlence çılgınlıklarına, sosyal ve ekonomik standartları zorlayan tüketim alışkanlıklarına neden iştirak ediyorlar?

Bu soruların cevabını merak eden bir Müslüman hanımefendi; iç ve dış mekanlarını, gelinlik kız yahut damatlık delikanlı gibi süsleyerek Noel Kutlamaları'na katılan büyük alışveriş merkezlerinden bazılarını, telefonla arayarak bilgi edinmiş. "Ben, Hıristiyanlığı Tanıtma Vakfı'ndan arıyorum. Yaptığınız bu güzel çalışmalardan dolayı, size ödül vermek istiyoruz" demiş.

İşin garibi şu ki ; hiç birisi itiraz etmemişler. "Ne münasebet, biz Müslümanız, bu çalışmaları Hıristiyanlığı tanıtmak için yapmadık" dememişler.

YETSİN ARTIK

Asırlardır devam eden ve elhamdülillah son yıllarda artık bizim lehimize bir diriliş ve direniş süreci içine giren kültür ve medeniyet mücadelesinde; hala sıra takvimlerin, tatillerin, anmaların, kutlamaların yerlileştirilmesine ve millileştirilmesine gelmedi mi? Batı treninin yük vagonlarında yaptığımız onur kırıcı yolculuğun, esir alıcı bağlılığın ve bağımlılığın miladı dolmadı mı?

Biz, kimlik bunalımları ile büyüdük; çocuklarımızın çoğunu, bu girdaptan kurtaramadık; bari torunlarımıza sahip çıkma iradesini gösterelim. Başka dünyaların bedava taşeronluğunu yapmak yerine; kendi kültür ve medeniyet dünyamızın hizmetine girelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN