Arama

Zekeriya Erdim
Kasım 11, 2017
Fulbright Anlaşması” hikâyesi

Edebî türler içinde, hikâyeler; "yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan" olayları anlatan metinlerdir. Dolayısıyla, işlenen konular ve içinde bulunan kahramanlar; gerçek olabilecekleri gibi, gerçek olması mümkün ve muhtemel kurgular yahut uydurmalar da olabilir.

Eğitimle ilgili gündemler arasında; böyle bir "şehir efsanesi" var. Yıllardır, değişik kişiler ve kurumlar; bir "Fulbright Anlaşması"ndan söz ediyorlar.

Aktarılan bilgiler, yapılan yorumlar; oldukça farklı rivayetler ihtiva ediyor. Tarifler ve tanımlar; "pire"den başlayıp "deve"ye kadar gidiyor.

Artık bu konuyu; ifrata ve tefrite düşmeden değerlendirmek vacip oldu. Gerçek bilgilere, güvenilir belgelere ulaşarak; kamuoyunu aydınlatmak zaruret haline geldi.

FULBRIGHT PROGRAMI

1946 Yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrasında; Senatör J. William Fulbright, Amerikan Kongresi'ne bir kanun teklifi sunuyor. Öz ve özet olarak, "eğitim ve kültürel değişim yoluyla ülkeler arasında ortak bir anlayış geliştirme"yi öngören bu teklif; Kongre nezdinde de hüsn-ü kabul görüyor.

Arkasından; dünyanın çeşitli ülkeleriyle, karşılıklı ilişkiyi ve işbirliğini esas alan "kültür anlaşmaları" yapıyorlar. Bu anlaşmalar çerçevesinde; Amerikalı öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin o ülkelerde araştırma yapmaları ile o ülkelerden gelen öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin Amerika'da araştırma yapmalarını finanse eden, destekleyen "Fulbright Programı"nı başlatmış oluyorlar.

Doğal olarak, bu amaca uygun bir yönetim, organizasyon modeli geliştirilip; konunun tüm safha ve süreçleri belli usullere, esaslara bağlanıyor. Araştırmacılara; eğitim, geçim, seyahat ve proje bazında ar-ge çalışmaları için mali destek sağlanıyor.

TÜRKİYE ANLAŞMASI

Ulaştığımız resmi belge ve bilgilerden anlaşıldığına göre; 15.03.1950 tarih ve 5596 sayılı kanunla, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında kültür anlaşması yapılmış. Böylece; Fulbright Programı, Türkiye'de de uygulanmaya başlamış.

Öte yandan, söz konusu bursların kimlere ve nasıl verileceğine dair iş ve işlemleri yönetmek üzere; Fulbright Eğitim Komisyonu kurulmuş. Bir takvim yılı için seçilen bu komisyon; 4'ü Türk, 4'ü Amerikalı olmak üzere 8 kişiden oluşturulmuş.

O gün bugündür; Fulbright Bursu ile Türkiye'den Amerika'ya giden, Amerika'dan Türkiye'ye gelen binlerce araştırmacı var. Öngörülen amaca göre; Türk ve Amerikan halkları arasında, eğitim ve kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için çalışıyorlar.

İDDİALAR, İTHAMLAR

Şüphesiz; ülkeler arasında, muhtelif ikili anlaşmalar olabilir. Taraflardan her biri; gücü, imkânı, kabiliyeti, kapasitesi oranında olumlu ya da olumsuz sonuçlar alabilir.

Nitekim, Türkiye'nin; gerek Hristiyan Batı dünyasından, gerekse Uzak Doğu'dan ve İslam Coğrafyası'ndan pek çok ülkeyle kültür anlaşmaları var. Bu anlaşmalar çerçevesinde, ülkeler; karşılıklı olarak haklarını kullanıyor, mali ve idari sorumluluklarını yerine getiriyorlar.

Ancak, Fulbright Anlaşması ile ilgili iddialar ve ithamlar; bu anlaşmanın sadece araştırma bursu ile sınırlı olmadığı ve Türk eğitim sisteminin bütününü kapsadığı noktasında yoğunlaşıyor. Hatta, daha da ileri giderek; Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve eğitimle ilgili temel politikaların, yönetim inisiyatifinin ve son sözü söyleme hakkının Amerikan Başkonsolosu'nda olduğu, Fulbright Eğitim Komisyonu tarafından sevk ve idare edildiği tezine kadar ulaşıyor.

Bu söylemlerin içinde; bazı tarih çelişkileri de var. Resmi kayıtlara göre, sürecin başlangıcı 15.03.1950 olduğu halde; bazıları 1949'a, bazıları 1947'ye kadar çekiyorlar.

Bu hamur, yıllardır tekrar tekrar yoğurulup; zamana ve zemine göre ekmeğe, çöreğe, pastaya, böreğe dönüştürülüyor. Son yıllarda ve günlerde ise; giderek, mevcut iktidara ciro edilen bir fatura haline geliyor.

BELGE, BİLGİ PAYLAŞIMI

Bir zamanlar, "ağzı olan konuşuyor" diye bir reklam vardı. Şimdilerde ise, sosyal medya bütün ağızların ve avazların yerini aldı.

İnsanlar, yeteri kadar araştırıp soruşturmadan; kolayca konuşuyor, yazıyorlar. Hatta bazen, kazmayı küreği bir kenara bırakıp; iğne ile kuyu kazıyorlar.

Dememiz o ki; devletin dili evraktır, belge ile konuşur. Arşivler, ülkenin ve toplumun hafıza kayıtlarıdır; sistem, resmî kayıtlar üzerinden çalışır.

Araştıranlar, soruşturanlar, konuşanlar, yazanlar olarak; gelin şu Fulbright Anlaşması konusunda dersimize doğru çalışalım. Gerçek ve geçerli belgelere, bilgilere ulaşıp; pireyi deve ya da deveyi pire yapmadan, cirmi kadar konuşalım.

Bu arada; Milli Eğitim Bakanlığı da lütfen bir açıklama yapsın. Elinde bulunan belge ve bilgileri paylaşarak; meselenin aslı, esası ve son durumu hakkında kamuoyunu aydınlatsın.

Böylece; biz de eksiksiz ve yanlışsız olarak bilelim. Bilelim de, ona göre vaziyet alalım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN