Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 23, 2017
Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme

Son günlerde, beklenmedik bir zamanda ve şekilde yeniden başlayıp, halen devam eden TEOG tartışmaları; geniş kesimleri yakından ilgilendirdiği için, eğitim sektörünün sınırlarını aşıp, Türkiye'nin gündemine oturdu. Böylece, kaçınılmaz bir biçimde; eğitim hizmetleriyle ilgili kişisel, kurumsal, toplumsal ölçekli ölçme ve değerlendirme, seçme ve sıralama metotlarını, usullerini, tekniklerini tekrar ameliyat masasına yatırdı.

Şimdilerde, ilgili kişiler ve kurumlar; hummalı bir şekilde, temel eğitimden ortaöğretime geçişin hedef kitle açısından daha adil ve makul, uygulanabilirlik açısından daha güvenli ve mümkün bir modelle yapılması konusunda, tüm seçenekleri değerlendirerek çalışmaya devam ediyorlar. Biraz kafası karışan, biraz da telaşa düşen öğrenciler ve veliler, öğretmenler ve idareciler ise; bir yandan kendi kapsama alanları içinde konuşup tartışırken, öte yandan gideni aratmayacak bir sistemin gelmesini bekliyorlar.

ANTİBİYOTİK OLMASIN

İşte bu safhada; sürece olumlu katkıda bulunma ümidi ve temennisi ile, çok önemli bir noktanın altının çizilmesi gerekiyor. Bize göre eksik, hatta yanlış ve birkaç adım sonra tökezleyip duvara toslayacak bir yaklaşımla; eğitim sisteminin bütünü incelenip irdelenerek, yatay ve dikey bağlantıları kurulmadan, parçalardan biri tek başına değerlendiriliyor.

Tarihi tecrübeler sonucu kabul edilmiş genel geçer kurallara göre; herhangi bir alanda ya da konuda, sebepler değişmeden sonuçlar değişemez. Eğitim sisteminin bütününde var olan temel arızalar giderilmeden; ölçme ve değerlendirme yahut seçme ve sıralama sistemi konusunda sağlıklı bir çözüm üretilemez.

Başı ağrıyan bir hastaya, bu ağrıları oluşturan sebepler tahlil ve teşhis edilmeden ağrı kesici verilirse; hastalık tedavi edilmiş değil, hasta uyuşturulup ağrıları gizlenmiş yahut ertelenmiş olur. Ağrı kesicinin etkisi geçtikten sonra; muhtemelen, daha büyük bir ağrı ve arıza olarak geri gelir.

Onun için, TEOG'un yerine getirilecek sistem; artık kalıcı tedavi olmalıdır. Fırsat eşitliğini ve seçme, sıralama güvenilirliğini teminat altına alıp; kamu vicdanında kabul görmelidir.

NELERİ ÖLÇMELİYİZ?

Eğitim sisteminin temel ilkelerinden biri; hayatın ana ihtiyaç alanları ve konuları ile, insanların mümkün ve muhtemel yetenekleri arasına ilişki kurmak olmalıdır. Yetenekler ile mesleklerin ve meşguliyetlerin uygunluk eşleştirmesi yapılarak; ona göre eğitim alanları, bölümleri, branşları oluşturulmalıdır.

O zaman, doğal olarak; tüm ilgi ve yetenek alanlarına ve konularına hitap eden, tüm ihtiyaç alanları ve konuları için insan yetiştiren okullar ortaya çıkar. Müfredatlar ona göre hazırlanır, ders kitapları ona göre yazılıp çizilir; çocuklar ve gençler, sözel-sayısal-eşit ağırlıklı gibi son derece sınırlı kalıplara mecbur ve mahkum olmadan, kendi fıtratlarına uygun olan eğitimi alır, kariyeri yapar.

Bu durumda, ölçmenin ve değerlendirmenin, seçmenin ve sıralamanın kriterleri, metotları, usulleri, teknikleri; yetenek alanlarına göre belirlenir. Çocuklar ve gençler, bir üst kademedeki okullara alınırken; ezberleyip hamallığını yaptıkları ve sınavlardan sonra çıkarıp çöpe attıkları bilgi birikimlerine göre değil, doğal ilgi ve yeteneklerinin cinsine, kalitesine, kapasitesine göre tercih edilir.

NASIL SEÇMELİYİZ?

Türkiye'nin yeraltı zenginliklerinin tamamını ortaya çıkarıp, azami derecede istifade edilebilir hale getirmek için; Maden Teknik Arama (MTA) kurumuna ve elemanlarına, bütün maden çeşitleriyle ilgili arama, tarama görevi verilmelidir. Genel maden tanımının ötesine geçilip; özele indirgenerek, ihtisaslaşma yoluna gidilmelidir.

İlgi ve yetenekler de madenler gibidir. Her bir yetenek, kendi alanında ve konusunda değerlidir.

Ayrıca; altının kıymetini sarraf, kömürün kıymetini ocakçı bilir. Her maden; kendi tezgahında, kendi ustasının elinde, kendi fıtratına göre işlenip işe yarar hale getirilir.

O halde, çocukları ve gençleri, alanlara ve bölümlere yönlendirmek için; tüm alanları ve konuları kapsayan yahut belirli alanlarla ve konularla sınırlandırılmış olan genel sınavlar yerine, ilgi ve yetenek alanlarına göre tasnif edilmiş olan özel sınavlar uygulanmalıdır. Fırsatta eşitlik, fıtratta çeşitlilik esas alınarak; ölçme ve değerlendirme seçenekleri sunulmalıdır.

Böylece; "kirpi"yi "pamuğum" diye sevme, "karga"yı "şahin" gibi görme zaafından da kurtulmuş oluruz. Anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler olarak; elimizdeki madenin demir mi, kömür mü, altın mı, gümüş mü, elmas mı, yakut mu olduğunu görürüz, biliriz.

O zaman işimiz; her bir madenin, ayarını yükseltip kalitesini ve kapasitesini artırmak olur. Yatırımlar ona göre yapılır, altyapılar ona göre kurulur.

Adına ne dersek diyelim; hayatın her aşamasında, bizi ölçüp değerlendiren sınavlar olacaktır. Ancak, adil ve makul bir sistemde; atlar atlarla, arabalar arabalarla, kuşlar kuşlarla, böcekler böceklerle uçup konacaktır.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN