Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Mart 27, 2019

Geçenlerde Fatih'te Suriyeli genç bir aile dikkatimi çekti. Sevgi dolu gözlerle kendisine bakan anne babasının önünde neşeyle koşan 5-6 yaşlarında bir çocuk.

Birden aklıma nedense bu ailenin ve tabi o küçük çocuğun Suriye'den ülkemize sığınamadıklarını düşündüm.

Birden duygulandım. Bu çocuk ya hastalıktan veya açlıktan kırılacaktı ama büyük ihtimalle zalim Esed'in bombalarının altında kalıp ölecekti.

Gözyaşlarımı tutamayarak derin düşüncelere daldım. Orada kalan diğer Arap çocuklarını düşünüyorum. Arap diyarlarındalar. Zaman durmak bilmiyor. O karşımda tatlı tatlı gülen çocuk bu defa acı içinde çığlık çığlığa ağlıyor, duygularım karma karışıyor.

Kahretsin diyorum, elindeki bez bebekle, parçalanmış elbiseleriyle, yüzü kan içinde, saçları yağlı, darmadağınık, açlıktan avurtları çökmüş, anası babası bütün yakınlarını kaybetmiş yavruları düşündükçe yanıyorum... Aynı şeylerden hoşlanmak ve aynı inanca sahip olmak; onlarla akraba olmak gibi bir duyguya alıp götürüyor. Yüreğimdeki yangının alevleri dışarılara taşıyor, Hıra dağını aşıyor...

Neden diyorum.. Neden? Ölümlü dünyada bu katliamlar neden? Hiç mi Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz bu zalimler? Siyaset biliminin veya ekonominin labirentlerinde dolaşıyorum. Yolumu şaşırıyorum. Küfür kıyamet kayboluyorum. Psikoloji, ah her şey orada gizli... Onu biliyorum. Hissediyorum. Hırslı, zayıf, kişiliği bozuk alçağın alçağı, en vahşi hayvandan daha acımasız, adı sanı bilinmeyen, narsisizmin, psikopatlığın sınırlarını çoktan aşmış o canavarlar ki, yaptıkları her şeye bir sebep buluverirler... Devlet derler, millet derler, "hayat bir savaştır" derler, "geçmişte çektiklerimizi unutamıyoruz ve bir daha yaşamak istemiyoruz" derler, toprak derler, su derler, petrol derler, para derler.... Sanki toprak, para ve her şey onlar için yaratılmışçasına başka insanların havaya, suya, oyuncağa, hayallere ihtiyacı yokmuşçasına bir eda içindedirler...

Demek, bizler...Sizler...Çocuklar, hayaller, gençler, bez bebekler, umutlar... Daha nice güzellikler.. Ne gereksiz, ne çöplük şeyleriz onların nezdinde...

İnsan düşündükçe fark ediyor ki, irademiz hedefleniyor. Kitlelere birbirinden beter birkaç seçenek bırakılana dek, şeytani projelerle ayar veriliyor. Önce sıradan, insani zaaflar saptanıyor. Din, mezhep, dil, ırk, cinsiyet, ne varsa ortaya dökülüyor... En ince detaylarına dek son derecede hassas yöntemlerle gerçeğe olağanüstü yakın bir bilimsellikle inceleniyor.... Hem de, Arapların, Türklerin ve cümle insanlığın, bilhassa da Müslümanların saf evlatları kullanılarak, kendi kardeşlerine ne yaptıklarını bilmedikleri, olayı salt bir kişisel doyum, reyting, yüce bir ruhun, zekânın eseri, üstünlük meselesi zannettikleri bir âlemde desem...

Hiçbir ulus, ırk değil bunlar. Bunlar gözü dönmüş canavarlar. İnsan sevgisi mi? Güldürmeyin Allah aşkına, onlar başkasının duygusundan ne anlar.... Köşeye sıkıştıklarında yalandan ağlarlar... O kadar....

Bu düşüncelere dalmamın sebebi belki de Millet İttifakı'na ait bir partinin ırkçı söylemlere sahip kadın belediye başkan adayının afişinin hemen altında onlara rastlamam olabilirdi. Bu bayan Suriyelileri kovacağı vaadinde bulunarak oy toplama gayretindeydi.

Şimdi ayırımcı, ırkçı paylaşımlarda bulunan, afişler asarak taraftar bulacağını uman bu hanıma sesleniyorum: Herhalde anne değilsin. Bir kadın bu görüşleri savunamaz, bir anne ise hiç savunamaz.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN