Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Mayıs 29, 2018
İstanbul’un fethinin 565. yılında Fatih Sultan Mehmet’in psikolojisi ve şahsiyeti

Fatih'in Çocukluğu

Fatih çocukluğunda oldukça hareketli, adeta kıpır kıpır, meraklı ve ele avuca sığmayan bir kişiliğe sahipti.

İlk önceleri okumak ve öğrenmekten çok, savaş sanatına ilgi duymuş, hocalarının öğrenme konusundaki sözlerini dinlememiştir. Bunun üzerine II. Murat, Fatih'in hocalığına biraz daha sert yapılı ve otoriter olan Molla Gürani'yi atamıştır. Daha ilk karşılaşmada Molla Gürani'yi ciddiye almamaya çalışan genç şehzadeye Gürani'nin, değneğini göstererek "İşte bu itaat etmen için, haydi şimdi çalışmaya" dediği belirtilmektedir. Molla Gürani, Fatih'in yetişmesinde en büyük paya sahip olmakla birlikte; Hocazade, Molla İlyas, Siraceddin Halebi, Molla Abdülkadir, Mola Hüsrev, Hasan Samsuni, Molla Hayrettin de çocukluk dönemi hocalarıdır.

13 yaşında iken lalaları Şahabettin, Nişancı İbrahim ve Kasapzade Mahmut ile Molla Gürani'nin nezaretinde Manisa Sancağına Sancak Beyi olarak gönderilmiştir. Babası, Şehzade Mehmet'in devlet işlerini öğrenmesini istiyordu.
Fatih çok iyi öğrenim görmüş; gerek din bilimlerinde, sosyal bilimlerde, gerekse fen bilimlerinde oldukça iyi bir düzeye gelmiştir. Edebiyata, din felsefesine, coğrafya, tarih ve askeri konulara büyük ilgi göstermiştir. Matematik ve geometri ile çok yakından ilgilenmiş özellikle de edebiyat onun en sevdiği alan olarak bilinmekle birlikte bıraktığı kitaplarının üçte birinin tarih ve coğrafyaya ait olması oldukça ilginçtir. Türkçe'nin yanında Farsça, Arapça, Yunanca, Sırpça, İtalyanca ve Slavcayı da belirli ölçülerde öğrendiği bilinmektedir. Çevresindeki düşmanlarla mücadele edebilmesi ve galip gelebilmesi için onların lisanlarını, tarihlerini, düşüncelerini, coğrafyalarını ve yönetimini bilmesi gerektiğine inanıyordu.

Beden Yapısı

Fatih Sultan Mehmet; ince yüzlü, uzunca boylu, dolgun vücutlu, heybetli ve iyi giyimli olup karizmatik bir kişiliğe sahipti. Çenesi öne doğru fazlaca çıkık, açık alınlı, geniş ve yüksekçe omuzluydu. Kumral tenli, sakalı kırmızımtırak ve kıvırcık, boynu kısa ve kalındı. Hafifçe kavisli kaşları, şahin burunlu, iri, derin manalı, biraz da hülyalı gözleri, yüce fikirlere ve engin bir ruha sahip olduğunu gösteriyordu. Çok zeki, cömert, sakin, soğukkanlı, sonuna kadar sabretmesini ve tam zamanı gelince harekete geçmesini bilen bir insandı.

Fatih Sultan Mehmet'in Kişiliği

Sultan Fatih'i incelediğimizde kişiliği hakkında ana başlıklar halinde şunları söyleyebiliriz:

  • Deha derecesinde zekiydi. Bütün dâhiler gibi kendi dehasına ve bu dehanın hiç kimse ile kıyas kabul etmediğine inanmıştır. Bizans İmparatorunun Rumeli Hisarı'nın inşasına mani olmak üzere gönderdiği elçilere söylediği, "Benim kudretimin erişebileceği şeyler, benden öncekilerin hayal ufkuna bile değmemiştir" mealindeki sözler, kendine olan inanç ve güvenini olduğu kadar hayal gücünün ve ufkunun genişliğini de göstermektedir.

  • Amaçlarında cesur ve ısrarcıdır. Her konuda kendinden emindir. Ölümü göze almıştır. "Ya İstanbul'u alacağım veya İstanbul beni alacak" sözü bu kararlılığının işaretidir.

  • Yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. "Sırrıma sakalımın bir tek telinin vâkıf olduğunu bilsem, onu yolar atarım" sözü meşhurdur. Bu şekilde düşmanı şaşırtarak indirilmiş darbeler savaşı kazanmada önemliydi. Fatih de böyle hareket etmeyi muvaffakiyetlerinin başı sayardı.

  • Geniş bir istihbarat teşkilatına sahipti. Almanya'da yerlilerden elde edilmiş casusları vardı. İtalya ise, son derece gizli ve daimî bir Türk haber alma servisi ile örülü idi. Fatih, bu teşkilatı sayesinde düşmanlarından kesintisiz haberdar olur, hareketlerini değerlendirerek gerekli tedbirleri alırdı.

  • Teknolojiye önem verirdi. Ordu ve donanmasını iyi bir şekilde tekâmül ettirmişti. Ordunun silahları devamlı yenilenir, daha gelişmişleri ile değiştirilirdi. Topçuluğa gerekli önemi veren Fatih'tir. Fatih'ten önce top atışları bütün dünyada, daha çok sesi ile düşmanı ürkütmek için kullanılırdı. Büyük kaleleri yerle bir edebileceği ve meydan muharebelerinde rol oynayacağı hiç düşünülmemişti. Fatih, bunları akıl ederek, o tarihe kadar görülmeyen sayı ve çapta top yapılmasına yöneldi. Topların balistik ve mukavemet hesaplarını kendisi yaptı.

  • Fatih iyi yetişmiş şahsiyettir. Doğu ve Batı kültürlerine de hâkimdir. Türk ve İslam nedimlerinin yanı sıra Ortodoks ve Katolik, Rum ve İtalyan nedimleri de vardı. Böylelikle Batıya gözünü dikmiş biri olarak o kültürleri de öğrenmiştir. Tarihçi Kritovulos, onun Yunan hükemasını tetkik ettiğini söylemekle kalmayıp "Sultan, en keskin zekâlı filozoflardan biridir" der.

  • Tarihçi Zorzo Delfin, II. Mehmet'i şu satırlarla anlatmaktadır: "Nadiren güler. Daimi çalışma halindedir. Çok cömerttir. Fakat projelerinde çok inatçı ve her işte fevkalade atılgan ve cüretkârdır. Pratik zekâlıdır. Soğuğa, sıcağa, açlık ve susuzluğa dayanıklıdır. Kesin konuşur. Kimseden çekinmez. Zevk ve sefahatten uzaktır. Türkçe, Yunanca ve Sırpçayı iyi konuşur. Her mevzuda son derece hırslıdır. Her gün bir müddet tarih başta olmak üzere okur. Avrupa haritasını yanından eksik etmez, Avrupa ülkelerinin coğrafyasını ve hükümetlerini çok iyi bilir. Askeri ve coğrafi bilimleri büyük bir zevkle ve merakla takip eder."

  • Ata binmekte ve ok atmakta mahirdi. Ancak idarecilik yeteneği çok üstündü. Büyük bir devlet ve siyaset adamıydı. Fatih 1481 yılında vefat edene kadarki sürede devletini her bakımdan dünyanın en üstün ve kudretli imparatorluğu haline getirmiştir.

  • Devrinde büyük âlimler yetişmiş, mühim eserler yazılmıştır. İstanbul Üniversitesi'nin de kurucusu olan Fatih'in bizzat kendisi de şair ve güzel sanatlar ile edebiyata mensup olduğundan zamanında bilim ve sanatın hızla yükselmesi mümkün olmuştur.

  • Fatih dindardı. Sağlam itikat sahibiydi. Aşırı yemez, kesinlikle içki içmezdi. Uykusu düzenliydi. Ava ve harem sefalarına düşkün değildi. Çok sayıda cami ve hayrat eserler yaptırmıştı. İlim ve tasavvuf büyüklerine hürmette kusur etmezdi. Bilhassa Ak Şemsettin'i yanından ayırmazdı.

  • Seyrek gülen, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin eden Fatih, Ressam Bellini 'ye yaptırdığı resimde de mimikleriyle bu kişilik yapısını açıkça göstermiştir. Fatih'in son derece iyi eğitim almış, parlak bir zekâya sahip, bir şeyi yapma konusunda aşırı kararlı ve tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini gerçekleştirmek için her türlü zorluğa hazır olan, projelerini yerine getirme konusunda oldukça inatçı, atılgan, cüretkârdı. Büyük devlet adamı ve liderlik özelliği taşıyan bir kişiliğe sahipti. Bazen de, oldukça sakin, uyumlu, yumuşak, iyi kalpli ve affedicidir.

  • Şiirde Avnî (yardım eden, arka çıkan, imdada yetişen anlamındadır) mahlasını kullanmıştır. Güzel sanatlarla ilgili ve hayranlık duyan ince bir ruha sahipti. Açık ifadeleri ve akıcı üslubu vardı. Duygu ve düşüncelerini anlatırken ne kadar arı ve duru dile sahip ise, o derecede sanatkâranedir. Aruz veznine ustalıkla hâkimdir. Osmanlıcayı ustalıkla kullanır. Kelime haznesi oldukça zengindir. Bir beşliği:

Sevdin o dilberi, söz dinlemedin vay gönül,
Eyledün kendüzinü âleme rüşvay gönül.
Sana cevr eylemede kılmaz o pervay gönül
Cevre sabr eyleyemezsin nideyin hay gönül
Gönül eyvay gönül vay gönül eyvay gönül..

Fatih tarihte iz bırakmış büyük insandır. Samiha Ayverdi'nin deyimiyle: "Hem serdar, hem hükümdar, hem sanatkâr, hem fikir ve iman adamı olan Fatih; zihni, ruhî ve aktif hayatının muhasebe ve yekûnundan edindiğimiz bilgi ve kanaate göre, her şeyden evvel, yaratılış sırrının hâmili ve cemiyete nâkili olmaklığı ile büyük insandı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN