Arama

Prof. Dr. Atilla Arkan
Eylül 4, 2019
2019 YKS'nin okul türleri açısından değerlendirilmesi

Grafik 1: Okul Türlerinin Yıllara Göre Öğrenci Sayıları

Grafik 2: Okul Türlerinin Yıllara Göre Yerleşme Oranları (%)

Grafik 3: Okul Türlerine Göre Yükseköğretime Geçiş Oranları (%)

OKUL TÜRLERİNİN YERLEŞME ORANLARI

2019 YKS okul türleri açısından incelendiğinde yukarıdaki grafikler 5 yıllık temel eğilimleri göstermektedir. Grafik 1'e bakıldığında düz lise dışında tüm lise türlerindeki öğrenci sayılarının arttığı ve YKS sınavına giren öğrenci sayılarının da sürekli artış eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir (Grafik 2 ve 3). Düz lise türünde artış olmamasının sebebi ise bu okulların Anadolu lisesine çevrilmiş olmalarıdır. [1]

Okul türlerine göre yükseköğretime geçiş oranlarına bakıldığında tüm okul türlerinde yerleşme oranlarının düştüğü gözükmektedir (Grafik 2-3). Sınava giren öğrenci sayısının artması, boş kontenjan olgusunun ortaya çıkması ve talep olmayan bölümlerin kapatılması sebebiyle üniversite kontenjanlarının geçen seneye göre azalması nedenleri bu durumu doğurmuş olabilir.

Sosyal Bilimler Lisesi mezunları 2018'de %67; 2019 yılında ise %61 oranında üniversiteye yerleştir (Grafik 2-3). Bir sene önceki duruma göre %6'lık bir düşüş gözlemlenmektedir. Sosyal Bilimler lisesinin öğrenci sayısının azlığı ve mezunlarının gittikleri okul belli olduğundan dolayı en yüksek yerleşme oranlarına sahip olabilirler.

Özel Fen Lisesi mezunları yaklaşık %55 oranında yerleşme başarısı göstermelerine rağmen 3 yıllık süreçte düşüş eğiliminde olup % 5'lik bir düşüş gözlemlenmektedir.

Anadolu Lisesi mezun adayları ise tüm okul türlerinin aksine bir önceki yıla göre yaklaşık %1 artışla %43,52 oranında üniversiteye yerleşmişlerdir.

İmam Hatip Lisesi mezunu adaylarındaki düşüş eğilimi devam etmektedir. 2017 yılında %40,25 olan oran 2018 yılında %37,94'e düşmüş, 2019 yılında ise %36,01'e düşmüştür.

Düz liseler kapanma sürecinde olduğu için analize dâhil edilmemiştir.

Üniversiteye yerleşme düzeyi olarak en düşük başarıya sahip olan okul türü, Mesleki ve Teknik Eğitim Lisesi mezunlarıdır. Bu okul türü mezunları, 2017 yılında %41,34, 2018 yılında %28,25 ve 2019 yılında ise %26,2 oranında üniversiteye yerleşebilmişlerdir.

Mesleki ve Teknik Eğitim Liselerinde eğitim–öğretim süreçlerininin mesleki beceri kazandırma odaklı tasarlandığı düşünüldüğünde, akademik bilgiyi ve test tekniğini iyi kullanmayı gerektiren merkezi sınavlarda düşük başarı göstermeleri anlaşılabilir. Bu durumun mesleki ve teknik eğitim görmüş adaylara dezavantaj oluşturmaması için beceri odaklı ölçme–değerlendirme yöntemleri geliştirilebilir.

Bu genel sonuçlara yönelik olarak şu önemli hususlar vurgulanabilir:

  1. Kontenjanlar azaldığında, kaliteli üniversite ve bölüm sayısı arttırılamadığında (özellikle nitelikli lise mezunları için), bölüm programları iş dünyasının ihtiyaçlarına uygun güncellenmediğinde üniversite kapısında bekleyen öğrenci sayısı artmaktadır. Üniversiteye başvuran öğrenci sayısının azaltılması, üniversitelerin kalitesinin yükseltilmesiyle yerleşebilen öğrenci sayısını arttırmak hala önemli bir sorundur.

Nüfus artış oranlarındaki azalma üniversite yerleştirme sorunu için bir kolaylaştırıcı bir unsur olabilir. 2018 yılından itibaren 15-24 yaş aralığındaki genç nüfus azalma eğilimine girmiştir. Böylece üniversiteler üzerinde nüfus artışından kaynaklanan baskı azalmış olacaktır. Kurulan yeni üniversiteler de arz talep dengesinin sağlanmasına katkı sunmaktadır. Yeni kurulan üniversitelerin yeterli öğretim üyesi sayısı, onların kalitesi; araştırma ve laboratuvar imkanları sorunu çözmede etkili olacaktır.

  1. Türkiye'nin en nitelikli kabul edilen Fen, Özel Fen ve Sosyal Bilim mezunlarının yerleşme oranlarındaki düşüş eğilimi dikkat çekicidir. Zaten seçilmiş olan bu öğrencilerin üniversite sınavı ile 2-3 sene meşgul olmaları ülke adına kayıptır.
  2. Meslek Liselerindeki düşüş eğilimi dikkat çekicidir. Üniversite yerleştirme sınavının mahiyeti ile Meslek Lisesinde beceri ve kazanımlar arasında ters bir ilişki bulunmaktadır. Bundan dolayı sonuç normaldir. Meslek Lisesi mezunlarının istihdamıyla ilgili "istihdam garantili bölümler", "iş yerinde eğitim", "7+1 eğitim modeli" gibi reformlara devam edilmelidir. Meslek Lisesi ile istihdam arasında ilişki güçlendikçe ve istihdam edilen mesleklerin itibarı ile statüsü güçlendikçe üniversite eğitimine olan talep de azalacaktır. Üniversite yerleştirmelerindeki arz-talep dengesi açısından bu son derece olumludur.

Meslek liseleri açısından bu liselere özgü, yani meslek becerilerini ve kazanımlarını da gösteren bir kariyer yolunun rasyonel bir şekilde inşa edilmesi gerekmektedir. Günümüz dünyasında her bir meslek sürekli mesleki gelişim gerektirdiğinden bu husus ayrıca önemlidir. Meslek lisesi, meslek yüksekokulu, mesleki gelişim sertifika programları, sürekli eğitim merkezleri programları, üniversite ve lisansüstü eğitimlerin bir kariyer yolu şeklinde bu lise türüne uygun esnek, modüler ve kademeli bir tasarımı gerekmektedir. Yeterli beceri setini ve kazanımları elde eden adaya bir sonraki aşama imkân olarak sunulabilir. Uzaktan eğitim ve karma eğitim imkânlarından da yararlanılabilir. Bu adayların çoğunluğu çalışarak eğitimlerine devam edeceği için eğitim yıllarının ve teorik eğitimlerin de onlara uygun tasarlanması kalıcı çözümler üretir.

  1. Üniversiteye yerleşmede İmam Hatip Liselerindeki düşüş devam etmektedir (Grafik 2-3). Son yıllarda tüm lise türlerinin yükseköğretime geçiş oranlarında yaşadığı düşüşe bakılarak bu normal karşılanabilir. Grafikler tüm İmam Hatip Liseleri öğrencilerini yansıttığından ve Proje İmam Hatip Liseleri öğrenci sayıları genel toplam içinde az bir yer edindiğinden gelecekte de bu eğilim artarak devam edecektir. Proje İmam Hatip Liselerinde elde edilen başarılı sonuçlar İmam Hatip Liselerinin temel sorunlarını örtmemelidir.

İmam Hatip Liseleri paydaşlarının (Din Eğitimi Genel Müdürlüğü, meslek dersleri öğretmenleri, okul yöneticileri, mezunlar vb.) şu gerçeği kabul etmeleri gerekiyor: İmam Hatip Liseleri artık mesleğe eleman yetiştiren okullar değillerdir. Din eğitimi ve bilgisi de sunan Anadolu ve Sosyal Bilimler Lisesi gibi kültür liseleridir.

Bu temel gerçeği kabul ettikten sonra İmam Hatip Liseleri ile ilgili iki önemli yapısal sorunun farkına varılmalıdır.

  • i) İmam Hatip Liselerinin eğitim programları ve müfredatları bu temel gerçek göz önüne alınarak acil olarak sadeleştirilmelidir. Üniversiteye yerleştirmenin ağırlıklı olarak sınava dayalı yapıldığı bir yapıda mevcut müfredatla bu öğrencilerin Anadolu, Fen ve Sosyal Bilimler lisesi öğrencileriyle rekabet edebilmesi imkansızdır. Öğrenci ve aile beklentileri de değişmiştir. Dünya genelinde beceri kazanımı öncelenerek ders tür ve saatleri azaltılmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı "Yeni Orta Öğretim Tasarımı"nın uygulamaya geçmesi ile meslek liseleri sorunları daha da derinleşecek görünmektedir. Milli Eğitim Bakanlığının İmam Hatip ve Meslek Liselerine dair nitelikli bir analiz yapmadan ve öngörülebilir sonuçları değerlendirmeden "Yeni Orta Öğretim Tasarımını" açıklaması çok büyük bir eksiklik ve talihsizliktir. Böylesi bir tasarım doğuracağı sonuçları itibariyle Özel Liseleri, Anadolu, Fen ve Sosyal Bilimler Liselerini öncelemektedir. Meslek ve İmam Hatip Lise öğrencilerini açıkça ihmal etmektedir. Türkiye'nin orta ve alt sınıf ailelerinin çocuklarının bu okullara gittiği düşünüldüğünde "Yeni Orta Öğretim Tasarımı" sosyal adaleti ciddi olarak zedeleyecektir. Aksi beyanlara rağmen Türk Milli Eğitim sistemindeki bütünsellik ve ilişkisellik bu noktada çok büyük oranda ihmal edilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığının Ortaöğretim, Din Eğitimi ve Meslek Eğitimi Genel Müdürlüklerinin önyargıları bir kenara koyarak bu noktada bütünsellik ve ilişkisellik ilkelerini de göz önüne alarak her bir okul türünün nihai hedeflerini de gözeterek uzlaşıya dayalı eğitim programları ve müfredat üretmeleri gerekmektedir.

  • ii) İmam Hatip Lisesi öğrenci sayıları kalite bakımından kontrol altına alınmalıdır. Proje ve Anadolu İmam Hatip liselerinin açılması sürecine son verilmelidir. Program reformundan sonra bu okulların kalitesinin arttırılmasına yani öğretmen niteliğinin arttırılmasına ve okul yönetim kültürünün güçlendirilmesine önem verilmelidir.

Prof. Dr. Atilla Arkan


[1] 2018 yılına değerlendirmeler için bknz: "2018 Yükseköğretim Kurumları Sınavı Yerleştirme Sonuçları Üzerine Değerlendirme", SETA, (2018) https://www.setav.org/perspektif-2018-yuksekogretim-kurumlari-sinavi-yerlestirme-sonuclari-uzerine-degerlendirme/

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN