Arama

Nurullah Genç
Ağustos 24, 2017
Yansımalar-I

Ey kelâmın sesi söze dönüştüren hakikati. Ey bahar. Kelâm olmasaydı senden ve çiçeklerinden söz edebilir miydim. Dokunurken yapraklarına bir gülün, hatırlayabilir miydim kâinatın gülünü ve şöyle diyebilir miydim içimden. "Sen dahi sonsuzluk gülünün nuruna pervanesin, zikrindesin her şeyi var edenin". Kelâm olmasaydı nasıl ifade edebilirdim anneme, babama, kardeşlerime olan sevgimi. Haksızlık ve zulüm karşısında öfkemi, kızgınlığımı nasıl dile getirebilirdim. Beden dili dahi kelâm ile anlam kazanmıyor mu? Aşk halini kelâma dökmek zorunda kalan âşık kişinin göklerinde deveran eden bulutlar yağmaya başladığında, hangi şekilde yansırlar başka insanların dünyalarına.

Kelâm olmasaydı okuyabilir miydik Tevrat'ı, Zebur'u, İncil'i ve Kur'an-ı Kerim'i. Duâlarımızın kalbimizden geçerken dahi müracaat ettikleri kapı kelâm kapısı değil midir? Şiir olabilir miydi kelâmsız; ben "Yağmur"u yazabilir miydim. Ne sudan, ne de Su Kasidesi'nden söz edebilir miydik o zaman. Musıkî olabilir miydi; dinleyebilir miydik Dede Efendi'yi, Itri'yi. Hangisini dersek diyelim, neyin üzerinde durabiliyorsak duralım, kelâm vasıtasıyla ancak anlam kazandırıyoruz neyimiz varsa. Göstergelerin dilidir kelâm. Biz onunla şeylerin hakikatine ulaşmaya çalışıyoruz. Allah derken dahi, kelâma müracaat ediyoruz. Şu yazıyı yazarken benim kelâm vasıtasıyla size ulaşmam da bu minvalden değil midir…

Velhasılı kelâm, şeylere dair tüm belirtmelerimiz, konuşmalarımız, saymalarımız, değerlendirmelerimiz, hükümlerimiz, ifade etmelerimiz, her şeyi yaratanın, Rabbimizin kelâm sıfatının bir yansımasından ibarettir. Eğer O "Kelâm" sübutî sıfatını bize, yarattıklarına yansıtmasaydı, saydıklarımızın hiç birisi olmayacaktı. Kuş ötmeyecek, arslan kükremeyecekti… Sükût kalacaktı geriye. Sükûtun dilini ise sadece onu var eden bilebilir.

Öyleyse kıymeti nasıl bilinmeli kelâmın. Ya da kelâm rasgele har vurup harman savurabileceğimiz bir malzeme midir? Kelâmı kötüye kullananlar yanılgı içerisinde olduklarını farkedebiliyorlar mı? Küfürbaz adamın iç sesini duymak ne güzel olurdu küfür ettikten sonra. Şöyle deseydi içinden keşke kelâmı kullanarak:

"Âh ben ne yaptım! Kelâmı var edip bize yansıtan Allah'a karşı, onun sıfatına karşı saygısızlıkta bulundum. O'nun iyi anlamda kullanalım diye bize bahş ettiği ifade yeteneğimi kötüye kullandım. Oysa söz de söylemek de onun verdiği hünerlerdir. Ben benden olmayan bir şeyi benimmiş gibi gayesi dışına taşıdım!"

Ya da kelâmı söylenmesi gerektiği gibi söylemeyip ıssızlığa mahkûm hale getirenler şöyle bir durup düşünselerdi. Gıybette bulunanlar, dedikodu yapanlar, iftira edenler, aşağılayanlar, hakaret sözcükleri sarfedenler, kırıp dökenler, incitenler, imada bulananlar.. Bir durabilselerdi oldukları yerde ve ne yaptıklarını düşünebilselerdi. Söz ne idi, kelâm ne demekti ve nereden geliyordu. İnsan nasıl oluyor da konuşabiliyordu. İnsan nasıl oluyor da meramını anlatabiliyordu farklı şekillerde. Bunu fikredebilse ve oldukları yerde durabilselerdi. Gıybetsiz, dedikodusuz, iftirasız, hakaretsiz bir dünya!.. Kıranların, incitenlerin olmadığı, insanı rahatsız edecek en küçük bir imanın bile yapılmadığı, kelâmın dahi sadece mertlikle anıldığı bir dünya..

Âh ki âh! Ne güzel olurdu böyle bir dünya. Küfürsüz, yaralı sözlerin sarfedilmediği, kelâmın insanın kalbine şiir gibi aktığı. Kelâmın tebessüm ettiği bir dünya. İşte böyle olamadığı için dünya, sükût altındır maalesef.

Ve insan hayatında en çok kullandığı özellik olan konuşma eyleminin Rahmanî bir yansımadan kaynaklandığını akledip gereğini yapmadığı sürece, kendisi de, sarfettiği kelâm da hüsrande olacaktır.

Kelâm'ın hüsranı ancak onu yanlışlıklara, kötülüklere, kendisini ver edene isyana ve kısacası menfi olan her duruma alet etmekten kaynaklanır. Yazıda, sözde, şiirde veya başka herhingi bir ifade türünde. Nerede olduğu farketmiyor. Tıpkı insan gibi kelâm da kurtuluşta veya hüsrandadır. Kur'an'da "Asra yemin olsun ki, muhakkak insan hüsrandadır" diye buyuran Rabbimizin beyanı, kelâmı hüsrana sürükleyen insanı da kuşatmaktadır elbet.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN