Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 16, 2019
Hz. İbrahim dualarıyla Rabbinden neler istedi?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Peygamberlerin Kur'an-ı Kerim'de anlatılan hayat hikayeleri, insanlara tavsiye ve telkinleri, Allah'tan aldıkları emirleri/yasakları tebliğleri ve duaları, sonradan gelen nesiller için önemli birer eğitim-öğretim aracıdır.

Son zamanlarda ülkemiz gündemini ciddi bir şekilde meşgul eden aile içi iletişim problemleri, geçimsizlikler, aile içi şiddet ve cinayetler gibi konularda yaşanan sıkıntıların çözümü hususunda yine aileye dönmek ve ailede verilecek eğitim-öğretim ve terbiyeyi önemsemek gerektiğini ifade etmek isteriz. Zira asırların getirdiği tecrübe birikimi ve günümüzde de değişmeyen gerçeklere bakarak diyebiliriz ki, aile her zaman öncelikle başvurulabilecek/sığınılacak bir "huzur limanı"dır.

Hatırlayacağınız üzere, bundan birkaç hafta önce Kur'an-ı Kerim'de adı geçen Peygamber ailelerinden bahsetmeye, onların hayat hikayelerinden günümüze yansıyan mesajları almaya, onların her biri ibret ve derslerle dolu yaşantılarından kendimize örnekler devşirmeye çalıştığımız bir yolculuğa çıkmıştık… Önce Hz. Adem ve ailesiyle başlamış, ardından Hz. Nuh ile devam etmiş ve "Âli-i İbrahim" olarak mübarek kılınan bir aileden, Hz. İbrahim ve aile fertlerinden bahsettiğimiz birkaç yazıyla devam etmiştik. Bugünkü yazımızda ise Hz. İbrahim'in dua ve niyazlarıyla Rabbinden hangi isteklerde bulunduğu, hangi hususlarda bize örnek teşkil ettiği ve bu örnekten hangi dersler alabileceğimiz durmaya çalışacağız.

HZ. İBRAHİM (AS) KENDİSİ İÇİN NELER İSTEDİ?

Bir insanın başkalarından önce kendisi için istekte bulunmasının pek doğru bir davranış olmadığı düşünülür. Peki bu düşünce, her zaman için isabetli midir? Hayır… Nitekim Kur'an-ı Kerim'deki bir ayet, aile reislerinin, ailesinden önce kendisine öncelik vermesi gereken bir hususa dikkatimizi çekmektedir. Tahrîm suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz…"

Burada, kişinin bu koruma işinde önceliği kendisine vermesine dikkat çekilmektedir. Tıpkı uçak yolculuklarında tavsiye edildiği üzere, oksijen maskesi takmak gereken durumlarda yolcuların, önce kendilerinin, daha sonra çocuklarının maskelerinin takmasının doğru/isabetli olduğu gibi… Bu bağlamda diyebiliriz ki, aile reisi olarak baba, ailenin korunması ve kollanması, yetiştirilmesi ve terbiye edilmesi hususunda birinci derecede sorumludur ve bu "sorumluluk" önce onun kendisine yönelik bir "sorumluluk şuuruna sahip" olmasını gerekli kılmıştır. Zira hem İslâmî âdâb-ı muâşeret ve irşad hem de iletişim alanlarında kaleme alınan eserlerde ortaya konulduğu üzere, kişi önce kendisi reşîd olmalıdır ki, ailesini irşâd edebilsin… Kişi önce kendisi salih (iyi) olmalıdır ki, ailesini ıslâh edebilsin… Kişi önce kendisi güzel ve iyi davranışlara sahip olmalıdır ki, ailesine de bunları telkin edebilsin… Velhâsıl bir baba, dua konusunda da Rabbine samimiyetle halini arz eden, içtenlikle O'na niyazda bulunan biri olmalıdır. İşte biz, gönlünden niyaz, dilinden dua eksik olmayan bir peygamber olarak Resul-i Ekrem (sav) Efendimizi günlük yaşantısında hep bu özelliklerin sahibi olarak görebilmekteyiz. Önümüzdeki yazılarda onun eşsiz güzellikteki dualarına da elbette değineceğiz. Ama şimdi Son Nebi'nin ve diğer peygamberlerin ceddi Hz. İbrahim'den bahsederek onun "kendisi" için Rabbinden neler istediklerine bakalım…

Şuarâ suresinde, Hz. İbrahim'in, içinde yaşadığı toplumun kendi elleriyle yaptıkları putlara tapınmalarını eleştirdiğini ve onlara Rabbini tanıtmaya, O'ndan söz etmeye çalıştığını görmekteyiz.

"O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içiren; hastalandığımda bana şifa veren de O'dur… Canımı alacak ve sonra diriltecek olan da, Hesap Günü'nde hatalarımı bağışlayacağını umduğum da yine O'dur." (Şuarâ, 78-82)

Bu ayetlerde şeksiz-şüphesiz bir iman, katıksız bir tevhid şuuru gözlenmektedir; ardından gelen niyaz cümleleri ise son derece dikkat çekicidir:

"Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimselerin arasına kat. Sonradan gelecek nesiller arasında beni doğrulukla/iyilikle anılanlardan eyle. Ve beni Naîm Cenneti'nin vârislerinden kıl." (Şuarâ, 83-85)

"Allah'ın katına tertemiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği bir gün olan, insanların diriltilecekleri o mahşer gününde beni utandırma!.." (Şuarâ, 87-90)

Hz. İbrahim'in içinde yaşadığı toplumu terk etmeden önce söylediği sözler de Rabbine niyazları da gerek bekâr gerekse evli erkekler için yol gösterici özellikler taşımaktadır. Çünkü bu dualar, hem bu dünya hem de ebedi âlem olan ahirete yöneliktir. Bir peygamberin olduğu kadar, sıradan bir müminin de önemseyip istemesi gereken hususlardır.

Bir başka ayette ise evlilik hayatında uzun yıllar geçmesine rağmen çocuk sahibi olamayan Hz. İbrahim'in, Rabbinden bir evlat istediğini görmekteyiz.

"İbrahim dedi ki: Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla." (Saffât, 100)

Nihayet, bir peygamber olmasına rağmen namaz ibadetinde devamlılık adına Allah'tan niyazda bulunan kendisi ve neslinin namazı devamlı kılanlardan olması için dua eden Hz. İbrahim'in bu duruşu ve duası gerçekten dikkat çekicidir:

"Ey Rabbim! Beni de soyumdan gelecekleri de namazı devamlı kılanlardan eyle. Rabbimiz! Bu duamı kabul buyur." (İbrahim, 40)

Sonuç itibariyle, Hz. İbrahim'in Rabbinden istedikleri, niyaz ve yakarışları, gerek erkek gerekse kadın; gerek bekâr ve gerekse evli olsun tüm müminler için, bir kula yakışan dua ifadeleridir. Salihlerden olmayı ve salih bir evlada sahip olmayı isteyen; hayırla, saygıyla anılmayı arzu eden ve Cennetliklerden olmayı uman; sadece kalb-i selim sahiplerinin "emin" kılınacakları Mahşer Gününden ve hesabından Allah'a sığınan Hz. İbrahim ibadetinde devamlılığı için de yine Allah'tan yardım isteyen ve bu özellikleriyle bizler için de en güzel örnekliğe sahiptir. Zira o yüce peygamber ve ona uyarak bir hayat yaşayanlar, aynı zamanda, Ümmet-i Muhammed için Kur'an-ı Kerim'de "en güzel örnek" olarak gösterilenlerdir (Bkz. Mümtehine, 4). Kur'an-ı Kerim'in, müminlerin vasıflarının anlatıldığı şu ayet-i kerime ise ne kadar anlamlıdır!:

"(Ey Resûlüm) De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!.." (Furkan, 77)

Dua ve niyazla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN