Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 3, 2018
Müçtehid bir İslam âliminde olması gereken vasıflar - 2

Değerli okuyucum.

Konumuza kaldığımız yerden devam ediyor ve müçtehid bir İslam âliminde bulunması gereken vasıflar/özellikler/şartlar konusuna devam ediyoruz.

Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra'nın, konuyla ilgili eserlerden derlediği bilgiler çerçevesinde, "Arap dilini bilmek/Arapçaya vâkıf olmak" ilk şart olarak geçen yazımızda zikredilmişti. Aşağıda sıralayacağımız maddeler, içtihad yapabilme yeterliğine/ehliyetine sahip olan İslâm âlimlerinin taşıması gereken vasıflardır.

2) Kur'an İlmine Sahib Olmak:
Fıkıh ilminin Usûlünü (Metodolojisi) yazan İmam Şafiî, er-Risale adlı eserinde bu maddeyi "Arapçayı bilmek" şartıyla birlikte ele almıştır. Çünkü Kur'an, Allah'ın, kıyamete kadar muhafazasında olan kitabıdır; ve İslâm şerîatinin hem kaynağı hem de temel direğidir. Kur'an-ı Kerim'i anlayabilmek ise yeterli bir Arapça ile mümkündür. Bununla birlikte Kur'an, her bir mümini hayran bıraktığı gibi, Arap dilini çok iyi bilen kimseleri de aciz bırakacak bir özelliğe sahiptir. Buna "Kur'an'ın i'câzı" denilmektedir ki, bu konuda da pek çok eser kaleme alınmıştır. Diyeceğimiz o ki, tümüyle bir Kur'an ilmine sahip olmak mümkün görünmemektedir. Bu ilmi bütün yönleriyle bilen sadece Hz. Peygamber'dir (sav)… Ancak içtihad yapabilmek için bir İslâm âliminin Kur'an'daki "ahkâm" ayetlerini, bu âyetlerin inceliklerini bilmesi gerekir. Yaklaşık beşyüz civarındaki bu âyetlerin ihtiva ettiği manalar, genel veya özel (âmm-hâss) oluşları; mutlak veya mukayyed; nâsih-mensuh olmaları da müçtehid tarafından bilinmelidir.

Bu başlık altında diyebiliriz ki, Kur'an'ın tümüne vâkıf olmak, ancak bir genel Kur'an kültürüne sahip olmakla mümkün olacaktır. Bu da hüküm ifade eden ayetleri diğerlerinden ayırt edebilme imkânı sağlar.

Kur'an ilmine vâkıf olmak, aynı zamanda Peygamberimizin ve sahabilerin hüküm ayetleriyle ilgili konulardaki görüşlerini de bilmeyi gerektirir. Bu maddeyi ilgilendiren eserlerin "Ahkâmü'l-Kur'ân" adıyla bilindiğini ve birçok İslâm âliminin konuyla ilgili eserler kaleme aldığını da sözlerimize ekleyelim.

3) Hz. Peygamberin Sünnetini Bilmek:
Bu şart da üzerinde ittifak edilen maddelerden biridir. Zira Hz. Peygamber'in (sav) Sünnet'i, vahyin "yaşanan" şeklidir. Hadislerin rivayet yolları, senedleri (aktarım zinciri), hadis râvîlerinin güvenilirlik özellikleri, bilinmesi icab eden konulardandır. Yine hadislerde nâsih-mensuh; mutlak-mukayyed gibi hususlar da müçtehid tarafından bilinmelidir ki, hüküm verilirken hataya düşülmüş olmasın.

Hadis ilmi alanında yazılmış pek çok eser, müçtehidin işini kolaylaştırmaktadır. Çünkü en hassas şekilde prensipler oluşturulan ve uygulanan alanlardan biri ve belki de en başta geleni Hadis ilmidir. Müçtehid, bu alan ve usulü hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu takdirde, yaptığı içtihad büyük oranda isabetli olacaktır.

4) Üzerinde İcmâ' ve İhtilaf Edilen Konuları Bilmek:
Üzerinde icmâ' edilen, diğer bir ifadeyle ortak fikre sahip olunan konuları bilmek de bu husustaki şartlardan biridir. Kesin olarak üzerinde icmâ' edilen konular, farzların esaslarıdır; çünkü bunlar üzerinde icmâ' edildiği tevatürle sabittir. Miras esasları, evlenme konusundaki izin ve yasaklar gibi konular, bizzat Kur'an ve Sünnet'le belirlenmiştir.

Üzerinde icmâ' yapılmış olan konuları bilmekten maksat, onların tamamını ezberlemek değildir. Ancak bir müçtehid, hüküm vereceği mesele hakkında icmâ' veya ihtilaf bulunup bulunmadığını bilmesi yeterlidir.

Müctehid, aynı zamanda önceki İslâm âlimlerinin üzerinde icmâ ettiği konularla birlikte fakihlerin ihtilafa düştükleri meseleleri de iyi bilmelidir. Bu itibarla müçtehid, konuları ele alışları, bakış açıları birbirinden farklı olan iki ekolü, yani Medine ve Irak ekollerinin metod ve anlayış farklarını da iyi bilmelidir. İmam Şâfiî'nin şu sözleri son derece anlamlı ve belirleyicidir:

"Müctehid, kendisine muhalefet edeni dinlemekten kaçınmamalıdır; çünkü onu dinlemekle kendisi gaflete düşmekten kurtulur ve doğru olarak inandığı şeyi tespit gücü artar. Yalnız onun bu hususta çok çaba harcaması gerekir; ki kabul ettiği şeyi neye göre kabul ettiğini, terk ettiği şeyi neye göre terk ettiğini bilsin. Keza, o, kabul ettiği şeyle muhalefet ettiği şeyden müstağni kalmamalıdır. Böylece Allah'ın izniyle kabul ettiği şeyin, terk ettiği şeyden neden üstün olduğunu, bilmiş olur."

İmam Şafiî'nin Fıkıh Usûlü alanında yazdığı eserini, fakihlerin farklı düşüncelerini incelemek suretiyle yola çıktığını ve araştırmalarını derinleştirmek suretiyle belirlediği ölçü ve esasları tespit ederek oluşturduğunu burada ifade etmeliyiz. İmam-ı A'zam Ebu Hanife'nin konuyla ilgili görüşleriyle ve her birini rahmetle yâd ederek sözlerimizi tamamlamış olalım.

"İnsanların en âlimi, onların farklı düşüncelerini en iyi bilendir."

Gelecek yazımızda konuya devam edeceğiz.

Sağlıcakla kalınız.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN