Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Mayıs 13, 2019
Küçük kan dolaşımını anlatan eserin Osmanlı tıbbına kazandırılması

İbnu'n-Nefis'in eseri Türkçe'de

İbnü'n-Nefis'in önemli eseri ve hatta onun en çok tanınmasına sebeb olan çalışması İbn Sina'ın el-Kanun fi't-tıb adlı meşhur eseri üzerinde yaptığı el-Mûcez fi't-tıbb adlı çalışmasıdır. Kâtip Çelebi'nin ifadesiyle bu eser şeklen el-Kanun'un bir özeti gibi görünmekteyse de İbnün–Nefis'in yaptığı açıklama ve ilavelerle tıp alanında mükemmel bir eser ortaya çıkmıştır.

İbnü'n-Nefis'in bu eseri gerek şerhlerle gerekse sadece metin olarak birçok defa basılmıştır. Eser Latinceye tercüme edilip "C o m p e n d i u m M e d i c i n e" adıyla yayınlandı.

Türkçe tercümesine gelince Muslihuddin Mustafa İbn Şa'ban es-Surûrî (ö.1561) ve yine XVI. yüzyıl başlarında Edirne Daru'ş-şifâ tabiblerinden Ali Ahmed İbn Kemal tarafından Türkçeye iki kez tercüme edilmiştir. Mustafa Sürûrî'nin İbnü'n-Nefis'in bu önemli eserini Türkçeye kazandırmış olması önemli bir bilimsel kazançtır. Söz konusu çevirinin Türkiye'de birçok kütüphanemizde yazma nüshaları mevcuttur. Ferağ kaydından anlaşıldığı kadarıyla en eski nüshası olan Ayasofya Kütüphanesi no: 3662'de kayıtlı 537 varaktan ibaret olan nüshadır. Bu nüshanın son varakının sonunda 24 Şa'ban 959 (15 Ağustos 1552) Pazartesi günü şerhinin bittiğine dair müellifin ferağ kaydı verildikten sonra, müstensih tarafından istinsahından ferağ kaydı olarak da telifinden iki ay kadar sonra Şevval'in kaçıncı günü olduğunu belirtmeksizin, Çarşamba günü Şevval 959 (Eylül-Ekim 1552) tarihi kaydedilmektedir. Dolayısıyla müellif nüshasından kopya edildiği belirtilen Ayasofya nüshasının en eski tâlî nüsha olduğunu ifade etmemiz mümkündür. Bu yazmanın ilk varağının A yüzünde müellif, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Mustafa'ya hocalık ettiği günlerde şehzâdenin İbnü'n-Nefis'in "el-Mûcez fi't-tıbb" adlı eseri hakkında şöyle dediğini kaydeder: "el- Mucez'in metni Türkçeye tercüme edilse ve güzel ve tatlı ibarelerle şerh ve beyân edilse büyük fayda sağlardı." Bunun üzerine Mustafa Sururi efendi, şehzadenin bu isteği üzerine onu çok sevdiğinden dolayı derhal işe koyulup tercümeyi gerçekleştirdiğini ifade etmektedir. Muhtemelen müellifin kaydettiğini aynen uygulayan müstensihler metin içinde el-Mucez'in her bir cümlesini Arapça olarak yazdıktan sonra üstten kırmızı çizgilerle belirterek, ardından Türkçe tercümesini yazmışlardır. Böylelikle mütercimin bu eserinde farklı bir çeviri tekniği kullandığı müşahede edilmektedir. Ayrıca sahifelerin yan taraflarındaki boşluklarda zaman zaman farklı açıklamalarla sanki yeni bir şerhle tercüme edilmiş olduğu intibaını vermektedir. Zaten bütün nüshalarda sahife kenarlarındaki açıklamalar bunu kanıtlamaktadır.

Eserin bir diğer nüshası Şehid Ali Paşa Kütüphanesi no: 2060'ta kayıtlı 259 varaktan ibaret ta'lik bir hatla 967/1559 yılında istinsahından ferağ kaydı olan yazma nüshadır. Bunun dışında Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi no: 576/1'de kayıtlı 226 varaktan ibaret ta'lik hatla 988/1580 yılında istinsah edilmiş bir diğer yazması ile Kadızade Mehmed Kütüphanesi no: 347'de kayıtlı 383 varaktan ibaret 995/1587 yılında istinsah edilmiş, kahverengi bir cilt, şemseli, miklepli, yan kâğıdı ebrulu, kısmen kâğıt kurdu tarafından yenilmiş bir nüshası daha vardır.

İ.Ü. Kütüphanesi Türkçe Yazmalar bölümü no: 4354'te kayıtlı 255 varaktan ibaret nesih bir hatla Zülhice 1018/Şubat-Mart 1609 tarihinde istinsah edilmiş bir nüshası daha olup bunun çok güzel ve sağlam bir cildi vardır. Cildin sırt yazısında "Tercüme-i Mûcez-i Surûrî" ibaresi matbu harflerle yazılmıştır. Özellikle bu yazma nüshanın cildinde görülen sanat, şirazesi ve muşîrinin güzelliği Osmanlı cild sanatının üstün şaheserliğini ortaya koyması açısından çok güzel bir örnektir. Yine İ.Ü. Kütüphanesi Türkçe yazmalar no: 7080'de kayıtlı 262 varaklık nesih hatla İbrahim İbn Halil tarafından Ramazan 1156/ Ekim 1743 tarihinde istinsah edilmiş bir diğer nüshasını görüyoruz. Bunların dışında Milli Kütüphane no:1437'de kayıtlı 540 varaklık Ali İbn Receb tarafından Şaban 1035/ Nisan 1626 tarihinde; Fatih Kütüphanesi no: 5342'de kayıtlı Cuma günü Şevval 1070/ Haziran 1660 tarihinde istinsahından ferağ kaydı bulunan iki yazması daha vardır ki bunlar da diğerleri gibi Arapça metin üstten kırmızı renkli kalemle belirtildikten sonra her cümlenin ardından Türkçe tercümesi kaydedilmiştir. Ayrıca Çorum Kütüphanesinde 218 varaklık Rik'a bir hatla; Cebeci Kütüphanesi no: 1077'de kayıtlı 369 varaklık nesih hatla; Hamidiyye Kütüphanesi no 1018'de kayıtlı 279 varaklık ve talik bir hatla istinsah edilmiş yazmaları ile A.Ü. Tıp Tarihi Kütüphanesi no: 7244; no: 618 ve no. 3313'te kayıtlı nesih hatla istinsah edilmiş üç ayrı nüshası daha vardır. Bunların dışında bazı kütüphanelerde tercümenin bir kısmını içeren parça yazmalarının olduğunu da müşahede etmekteyiz.[1]

El-Mucez'in diğer çevirisi ise Edirne Daru'ş-şifâ tabiplerinden Ali Ahmed İbn Kemal tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın vezirlerinden Süleyman Paşa adına yapılmış bir çeviri olup bunun da bir yazma nüshası Nuruosmaniyye Kütüphanesi no: 3489/1'de kayıtlı141 varaktan ibaret nesih bir hatla Ferhad Sa'dullah tarafından Şevval 972/Mayıs 1565 tarihinde istinsah edilmiş bir çeviridir. Mütercim Ahmed İbn Kemal, yukarıda söz konusu ettiğimiz çeviri sahibi Sururî'nin yaptığı tercüme tekniğinden farklı olarak Arapça ibareleri kaydetmeksizin eseri sadece Türkçe'ye aktarmıştır. Mütercim, eserin 2. varağının A yüzünün sonu ile B yüzünün baş tarafında şunları kaydeder: "On yıl mikdarı Edirne daru'ş-şifasında hidmetkâr idim. Fukarâ ve duafâ içün derun dilli leyl-u nehâr hidmet-i bî minnet ihtiyât etmişümdür. Kudvetü'l-mütekaddimîn zübdetü'l-müteahhirin Ebu'l-Hasan Alauddin İbnü'n-Nefis'ün rahmatullahi aleyh rahmeten vâsia, tıbta ma'ruf ve elsinede meşhur ve mevsûf olan Mucez nam bir kitab-ı müstetâb-u şirin hitabını Arabî'den Türkî'ye tercüme ettum."

Mütercim, ilerleyen satırlarda Türkçe konuşanların eserden yararlanmalarını sağlamak maksadıyla tercüme ettiğini belirtmektedir. Yaptığı bu çeviri hakkında bilgi veren Ahmed İbn Kemal, eserin dört ayrı bölümden oluştuğunu ifade ederek şöyle der: "Hazret-i musannıf bu kitabı dört fen üzre tertib kıldı. Evveli, fenn-i tıbbın iki kavâidin, ilm ve ameli (teori-pratik) beyanındadır. İkinci fenni devânın müfredi ve mürekkebi beyanındadır. Üçüncü fenni bir uzva mahsus olan emrâzın esbâbı ve alamâtı ve ilâcâtı beyânındadır. Dördüncü fenni cemî' a'zâya mahsus olan emrâzın esbâbı, alamâtı ve ilâcâtı beyanındadır." Sonra her bir bölümün kısımlarını ve alt başlıklarını ayrı ayrı belirterek eseri Türkçeye aktarmıştır. Bu önemli eserin Türkçeye tercüme edilmesi Osmanlı devri ilim adamlarının bu ilme verdikleri değeri göstermektedir.

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça


[1]Ramazan Şeşen, fihrist s. 105-106

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN