Peygamberimizin görme engelli müezzini
Mekke'de İslâmiyet'i ilk kabul edenlerden biri olan İbn Ümmü Mektûm, anneden doğma görme engelliydi. Evinin mescide uzak olmasına rağmen bütün namazlarını mescidde kılardı. Resûlullah'a müezzinlik yaptı. Efendimiz, Mektum'u gazvelerinin çoğunda namaz kıldırması için vekil olarak görevlendirdi. Buradan da anlaşılacağı gibi mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de Mektûm hâdisesini anlatan ayetlerin yer alması, İslâm dininin engellilere olan hürmetini apaçık şekilde gösteriyor.
İnsan, bütün mukaddes dinlerde "değerli" bir varlıktır. Özellikle İslâm dini, insanı "yaratılmışların en şereflisi/değerlisi" olarak görür. Çünkü insan, "en güzel yaratılış üzere yaratılmış"; "bedenine Allah Teâlâ tarafından ruh üflenmiş", böylece üstün bir nitelik kazanarak yeryüzünde "Allah'ın halifesi" olmayı hak etmiştir.
Mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'e bakıldığında pek çok ayet yanında, bir tek Abdullah b. Ümm-i Mektum hâdisesini anlatan ayetler bile, İslâm dininin engellilere bakış açısını ortaya koymak için yeterli bir örnektir. Abese Suresinin ilk ayetleri, bir görme engelli olan Abdullah b. Ümm-i Mektum'un Sevgili Peygamberimize gelerek İslâm hakkında bilgi almak isteyişinden ve sonrasında yaşanan hâdiselerden bahseder.
İslâmiyet'ten önce adı Husayn'dır. Resûl-i Ekrem kendisine Abdullah ismini verir. Medineli âlimler adını Abdullah, Iraklılar ise Amr şeklinde kaydeder. Ümmü Mektûm, annesi Âtike bint Abdullah el-Mahzûmiyye'nin künyesi olup ona nisbetle İbn Ümmü Mektûm diye tanınmıştır. Anadan doğma kör olduğu veya küçük yaşta gözlerini kaybettiği, bu sebeple annesine Ümmü Mektûm denildiği de nakledilir. Nesebi konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş olup babası Kays, Kureyş kabilesinin Âmir b. Lüey oğulları kolundandır ve Hz. Hatice'nin dayısının oğludur (İbn Hazm, s. 171).
Mekke'de İslâmiyet'i ilk kabul edenlerden biri olan İbn Ümmü Mektûm burada Resûlullah'a müezzinlik yaptı. Medine'de Mus'ab'la birlikte halka Kur'an öğretmekle meşgul oldu. Suffe inşa edilince bir süre orada kaldı, daha sonra Mahreme b. Nevfel'in "dârülkurrâ" (dârülgıdâ) diye şöhret bulan evine taşındı. Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle Medine dışına çıktığı zaman İbn Ümmü Mektûm ona vekâlet etti ve geride kalanlara namaz kıldırdı. Bu görevin kendisine on üç defa verildiği söylenir.
Hz. Peygamber Mekke'de bazı müşriklere Müslümanlığı anlattığı bir sırada İbn Ümmü Mektûm yanına gelerek Allah'ın ona öğrettiği meseleleri kendisine anlatmasını istemiş, Resûl-i Ekrem'in onun bu davranışından dolayı hoşnutsuzluk göstermesi üzerine kendisini uyaran âyetler nâzil olmuştur (Abese 80/1-2). Daha sonra Hz. Peygamber'in İbn Ümmü Mektûm'a iltifat edip ikramda bulunduğu ve "Ey kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı zat, merhaba!" diye hitap ettiği bilinmektedir.