Arama

Kudüs nöbetini asla bırakmayan muhafız: Iğdırlı Onbaşı Hasan

Osmanlı ordusu çekilirken yaşanabilecek yağmalamaların önüne geçmek için Kudüs'te bırakılan 53 Osmanlı askerinden biriydi, Iğdırlı Hasan. Bu kahraman, Osmanlı'nın, bu mukaddes şehir İngiliz toplarıyla tahrip edilmesin diye Kudüs'ten çekilmek zorunda kaldığı 9 Aralık 1917 tarihinden beri oradaydı. Kendisi şehirden en son ayrılan birliğin, geride bıraktığı nöbetçi Onbaşı'ydı. Kudüs nöbetini asla bırakmayan muhafız, Onbaşı Hasan'ın hikâyesi işgal altındaki Kudüs'te yaşayan ihtiyarlar arasında dilden dile dolaşıyor.

Iğdırlı Onbaşı Hasan, Osmanlı'nın, bu mukaddes şehir İngiliz toplarıyla tahrip edilmesin diye Kudüs'ten çekilmek zorunda kaldığı 9 Aralık 1917 tarihinden beri oradaydı. Kendisi şehirden en son ayrılan birliğin, geride bıraktığı nöbetçi Onbaşı'ydı. Aradan geçen yarım asrı aşkın zamana rağmen Iğdırlı bu kahraman görev yerini terk etmemiş, orada beklemişti.

1972 yılında Mescid-i Aksa'yı ziyaret eden merhum Tarihçi, yazar, gazeteci İlhan Bardakçı anlatıyor:

"Mescid-i Aksa'nın avlusunda üzerinde artık lime lime olmuş Osmanlı askeri kaputuyla, boyu iki metreye yakın bir kişi adeta abide misali duruyor. Selamlaşmadan sonra bu kişi kendini tanıtıyor: "20'nci Kolordu, 36'ncı Tabur, 8'inci Bölük, 11'inci Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı, Onbaşı Hasan…"

  • 3
  • 16
KUDÜS NÖBETİNİ ASLA BIRAKMAYAN KAHRAMAN TÜRK ASKERİ
KUDÜS NÖBETİNİ ASLA BIRAKMAYAN KAHRAMAN TÜRK ASKERİ

Gazeteci rahmetli İlhan Bardakçı arkadaşı Said Terzioğlu ile birlikte 1972 senesinin Mayıs ayında Kudüs'ü ziyaret ediyor. Onbaşı Hasan ile Mescid-i Aksa'nın merdivenleri başında öyle karşılaşıyor. Sonrasında yukarıda geçen önemli sohbet gerçekleşiyor. Yüzyıl öncesinde Osmanlı'nın çekilmesiyle elimizden çıkan Kudüs için ömrünü feda eden bir askerin onurlu duruşu, sızlatıyor içimizi.

Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür…

Osmanlı devleti çökerken, biz Kudüs'ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hâkimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, devlet zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız. Bu bölükten geri kalan son nöbetçi Onbaşı Hasan'ın içimizi sızlatan hikâyesini, rahmetli İlhan Bardakçı'nın hatırasından aynen aktarıyoruz…

"Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısında rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin elindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid'ül Aksa'nın önüne kavuşturur.

Mir'ac mucizesinin soluklandığı ilk Kıble'mize yani...

Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hala bizim lakabımızla anılır. "12 bin şamdanlı avlu" derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs'ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün ordu beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan... O isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid'in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız. Avlunun kenarında biri dikkatimi çekti. Doksan yaşlarında bir adam… Üzerinde kendinden daha yaşlı bir asker üniforması; her yanı yama içinde, hatta bazı yamaların bile tekrar yamanmış olduğu bir elbise... Asırlık ağaçların gövdesindeki halkalar misali yamaları yaşını göstermeye çalışıyordu sanki. Orada ayakta bekliyordu, sırtına zorla yapıştırılmış gibi duran hafif kamburu da olmasa dimdik duracaktı. İki metreye yakın boyu ile yaşlıydı ama bir o kadar da vakur. Şaşırmıştım.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN