Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 15, 2018
Ekonomik krizlerde Kur’an’ın reçetesi nedir?

Değerli okuyucum.

Dünkü yazımızda bir mümin olarak Allah'a olan imanımızın, O'na olan sarsılmaz inancımızın her şeyden önemli olduğunu ifade etmiş; tüm zamanlara hitap eden Kur'an-ı Kerim'e sarılmak gerektiğini vurgulamıştık. Çünkü Kur'an, mümine "zor" zamanlarında yol gösteren kılavuz; karanlıklarını aydınlatan bir "nur"dur.

Ancak haklı olarak bazı okuyucularımızın aklına şu soru geliyor? İçinde bulunduğumuz şu ortama dair, Kur'an bize bir şeyler söylüyor mu?..

Dilerseniz bu soruya geçemeden önce bir anekdot aktararak "kıssadan hisse çıkarmaya" çalışalım.

Vaktiyle bir genç, mahalle camiinin imamından sık sık "Kur'ân-ı Kerim'in ferdî ve ictimâî sıkıntılarımıza çözümler sunduğunu, maddi ve manevi dertlerimiz için onun bir şifa olduğunu, sorularımıza cevaplar verdiğini" duyunca, "Hocam! Kur'ân'da sorularımıza cevaplar bulabileceğimizi söylüyorsunuz. Peki bir çuval undan kaç adet ekmek çıkar, bunu da öğrenebilir miyiz?" diye sormuş. Cami imamı, "Sorunu anladım evladım! Yarın gel, ben sana bunun cevabını vereyim" diye cevaplamış bu soruyu… Ertesi gün gence, "Somun ekmek istersen şu kadar, pide istersen şu kadar adet ekmek çıkar" diye bilgi vermiş. Hayretler içinde kalan genç "Hocam! Hangi ayette yazıyor bu bilgi?" diyerek tekrar sorunca hocaefendi, "Evlâdım' Kur'an'da Rabbimiz buyuruyor ki, "Bilmediğiniz hususlarda o işi bilen kişilere sorunuz" (Nahl, 43) Ben de işini iyi bilen bir fırıncıya gittim, sordum ve öğrendim. Mesele bundan ibarettir." cevabını vermiş…

Evet, Kur'an-ı Kerim ne bir iktisat, ne bir tarih, ne de bir astronomi kitabı değildir. Ama o bu bilim dalları yanında pek çok ilme kaynaklık edecek bir hazine hükmündedir. O, "bilmediğiniz konuları ehline/uzmanına/bilen kişiye sorun" buyurarak genel bir kural koymak suretiyle Allah Teâlâ'nın, bizlerden Kur'an'a nasıl bir bakış açısıyla yaklaşımda bulunmamız gerektiğini belirlemektedir.

Dolayısıyla, sadece ahiret hayatımızı değil, dünyamızı da mamur etmeyi hedefleyen bir dinin mukaddes kitabı, dünyaya dair sıkıntılarımızı çözme hususunda da elbette bizi yalnız bırakmayacaktır. Bu bağlamda, ekonomik sıkıntıları aşma konusunda da Kur'an'dan öğreneceğimiz önemli bilgiler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

YUSUF SÛRESİ VE EKONOMİ-İŞLETMECİLİK ALANLARI…

Kıymetli okuyucum.

Kur'an-ı Kerim'de, "kıssaların en güzeli" olarak vasıflandırılan Yusuf Sûresi, insan psikolojisi, sosyoloji, idarecilik alanlarında olduğu gibi, iktisat ve işletmecilik alanlarında da önemli ipuçları vermektedir.

Konuyla ilgili ayetleri okurken, insan şunu düşünmeden edemiyor. Keşke, dünya ekonomisine yön veren iktisatçılar, Kur'ân'ı tanısalar ve ondaki tüm insanlık için "huzur ve mutluluk bahşeden" çözüm önerilerinin farkına varsalardı...

Yine keşke, Kur'ân-ı Kerim'i yorumlayan müfessirler de iktisat teorileri hakkında birtakım bilgilere sahip olsalardı... İşte o zaman bir "Işık (en-Nûr) ve Hidayet rehberi (el-Hüdâ)" olan Kur'an-ı Kerim, karanlıkta kalan insanlık âleminin yolunu aydınlatmada, sıkılan ve bunalan insanların elini tutmada çok daha farklı bir rehberliğe vesile olurdu kanaatindeyiz.

Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de, geçmiş ümmetlerden ve peygamberlerinden sık sık örnekler verir bizlere... Her bir peygamber, içinde yaşadığı toplum için en güzel örnek ve en değerli şahittir aynı zamanda. Her bir kıssadan, hisse alalım diye anlatılan bu hadiseler genellikle şu ifadelerle son bulur. "And olsun ki, yaşanan bu hadiselerde, düşünen/akleden/anlayan/kafa yoran/ibret alan kişiler/toplumlar için nice ibretler vardır." Şimdi gelin beraberce, bize Yusuf Suresinde neler söylenmek istendiğine bakmaya çalışalım.

YUSUF SÛRESİNDEKİ MESAJLAR

Birkaç yönden farklı özellikleri yanında Yusuf suresi, özellikle iktisat ve işletmecilik alanlarında iyi "okunması" gereken bilgiler ve çıkarılması gereken dersler taşımaktadır. Biz bunlardan sadece iktisadi anlamda tespit edebildiklerimizi aktarmaya çalışacağız.

Surede geçen ayetlerden birinde Mısır kralının bir gün şöyle dediği anlatılır: "Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ve yedi yeşil başak ile yedi kuru başak gördüm. Ey rüya tabircileri! Eğer bu konuda bir bilginiz varsa bana bu rüyanın açıklamasını yapın." (Yusuf, 43)

Hapishaneden çıkarak kralın hizmetinde bulunan ve bir zamanlar Hz.Yusuf ile zindan arkadaşı olan genç, rüya yorumundaki eşsiz konumunu hatırlayarak Hz.Yusuf'a gelir ve ondan bu rüyanın yorumunu ister. Hz. Yusuf şöyle der: "Yedi yıl boyunca adetiniz üzere ekin yapın. Bu süre zarfında yediğiniz az bir miktar dışında biçtiğiniz mahsulü başaklarıyla birlikte öylece bırakın ve onları depolayın. Bu dönemden sonra yedi yıl kuraklık dönemi gelecektir. İşte bu dönem, sizin tohumluk olarak ayırdığınız az miktar dışında kalan tüm biriktirdiklerinizin tükenip bitmesine yol açacaktır. Sonra bu dönemin ardından öyle bir yıl gelecektir ki, o yılda insanlara yağmur ve bereket verilecektir. İşte o yıl insanlar hem meyvelerin sularını sıkacak hem de hayvanlarını sağacak bir bereket ve bolluğa kavuşacaklardır." (Yusuf/47-49)

Ayetlerde bahsi geçen "yedi yıl" ibaresi dikkatimizi çekmektedir. Şüphesiz, iktisat ve özellikle Zaman Serileri Ekonometrisi alanında uzman olanlar, "yedi yıl" ifadesine dair söylenecek detay bilgilere sahiptirler ancak meseleye sadece rakamsal ve yüzeysel olarak baksak bile, "yedi yıl" aslında izafi olarak hem "çok uzun" hem de "çok kısa" bir zaman dilimi anlamı taşımaktadır. Zira insan hayatı için uzun iken devletler için son derce kısa kabul edilebilir. O halde, varlığa sevinmek de yokluğa yerinmek doğru değildir. Çünkü ikisi de en fazla yedi yıl sürecek demektir. Ne var ki, insanoğlunun düştüğü hatalardan biri de nimeti de külfeti de bâki sanmasıdır. Halbuki bu iki kavram da dünyaya aittir ve dünyevi olan her şey gibi onlar da fânidir. Ne bolluk, ne de darlık daimidir. Bu ikisi de "daraltan" ve "genişleten" anlamındaki el-Kaabid ve el-Bâsit isimlerinin sahibi olan Allah Teâlâ'nın kudreti dahilinde olan hususlardır. Dilediğinin rızkını daraltan, dilediğine bunu genişleten sadece O'dur... O halde kul, hele hele Rabbine şeksiz şüphesiz inanan mümin kul, yaşanan olaylarda her şeyden önce Rabbinin dilemesinin, kudretinin, rızasının veya bir gazabının söz konusu olduğunu, koyduğu kuralların (sünnetullah ve âdetullah) hükmünü icra ettiğini düşünmelidir. Böylesi bir bakış tarzı, kişiyi bolluğa sevinip şımarmaktan da darlığa düştüğünde üzülmekten de koruduğu gibi onu Rabbi nezdinde "değerli" de kılar. Çünkü o, her şeye rağmen Rabbinin hükmüne razı olmakla aynı zamanda Rabbinin rızasına da nail olur. Öte yandan, hepimizin bildiği üzere İnşirah Sûresinde Allah Teâlâ, "zorlukla beraber mutlaka bir kolaylığın da olduğuna" dikkat çekmektedir. Ayetlerle ilgili bir Arapça beyitte şöyle denilir:

İzâ dâkat bike'd-dunya fe fekkir fî Elem Neşrah

Fe usran beyne yusrayni izâ fekkertehû fefra

"Dünya seni bunalttığında hemen Elem Neşrah suresini düşün.
Bir zorluğun iki kolaylık arasında durduğunu düşün ve ferahla!"

Demek ki, hayatta zorlukları yaratan Allah Teâlâ, kullarına bu zorlukları aşsın diye önünde ve sonunda kolaylıklar da lûtfettiğini bilmemizi istiyor bizlerden...

Peki, bununla beraber ilgili ayetlerden çıkarmamız gereken başka ne gibi dersler olabilir? derseniz, cevabımızın tek kelimeden ibaret olacağını söyleyebiliriz: Tasarruf...

Evet, Hz.Yusuf bu ayetlerde tasarrufu tavsiye etmekte ve yaşanacak krizlerin en önemli ilacının vaktinde yapılacak tasarruf olduğunu ifade etmektedir. Nitekim, Hz.Yusuf'un tavsiyesine uyan hükümdar, bu sayede Mısır'ın, o yıllar kendi coğrafyası içinde en zengin ülke konumuna geldiğini görmüş, Hz.Yusuf'u devletin maliye işlerinde en yetkili makama tayin etmişti.

Burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus daha vardır. Mısır, o zamanki refah ve zenginliğine, ne dışarıdan destek almak ne de başka bir finans kaynağı sayesinde değil, tamamen kendi öz kaynaklarını kullanmak suretiyle ulaşmıştır. Topraklar özenle ekilmiş ve biçilmiş, tohumluklar ayrılmış ve kuraklık yıllarında depolanan hububatın komşu ülkelere satışıyla büyük bir servet kazanılmıştır. İktisat teorisyenlerinin üzerinde dikkatle düşünmelerini gerektirecek bir hünerle muhtemel krizler başarıyla yönetilmiş ve kuraklık yıllarında yaşanılması kaçınılmaz olan sıkıntıları Mısır ülkesi yaşamadığı gibi, komşu ülkelere de önemli bir tohum kaynağı olarak hizmet sunmuş ve gelir elde etmiştir.

Yusuf Sûresini okurken, yerli tohum üretmenin önemini bir kez daha hatırladım ve ülkemizde son yıllarda atılan önemli adımlarla dışa bağımlılıktan kurtulma çabalarından dolayı iftihar ettim. Zira hemen tamamı ABD ve İsrail şirketlerinin elinde olan tohumculuk sektöründe "dışa bağımlılık" hem sağlık açısından tehlikeli hem de ekonomik bakımdan büyük bir risktir, fazla söze hacet yok!..

Devlet ve millet olarak topyekün bir kenetlenmenin yaşandığı şu günlerde, ülkemizin bekasını tehdit eden siyasi ve ekonomik saldırılara karşı Allah'ın izni ve yardımıyla başarıya ulaşacağımıza imanımız ve inancımız tamdır. Yusuf suresinden alabileceğimiz dersleri işlemeye devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN