Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Eylül 25, 2017
Hicretten çıkarılacak dersler

Değerli okuyucum,

Önceki yazımızda, hicretin, tarihte yaşanmış ve bitmiş bir olay ya da süreç olmadığından söz etmiştik ilk cümlelerimizde... Hele bir hadis-i şerifteki "(Gerçek) muhacir Allah'ın yasakladığı kötülük ve günahları terk eden kimsedir" ifadesi, Sevgili Peygamberimizin (sav) hicretin ve muhacirin her çağda var olacağına işaretiydi bizlere… Yazımızın sonunda hicreti farklı yönleriyle ele alacağımızdan bahsetmiştik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Yukarıdaki hadis-i şerif'in bize ilham ettikleri çerçevesine diyebiliriz ki, kim herhangi bir günahı Allah için terk ederse o kişi bir muhacirdir ve muhacirin sevabına sahiptir.

Sıcak yatağını terk edip Rabbine yönelen ve seherde gözyaşı döken, secdelere kapanan da muhacirdir.

Nefsinin zorlamalarına, şeytanın aldatmalarına sırt çevirip Rabbine sığınan ve O'nun rızasını önemseyen genç de muhacirdir.

Hatasını anlayıp, pişman olup tevbe ederek Rabbinin affını talep eden her bir kul da muhacirdir…

Hicretin işte böylesi manevi tarafları yanında bize dersler çıkarmamızı ilham eden başka yönleri de vardır. Bunlar ise maddeler halinde üzerinde durarak açıklamamızı gerektiren hususlardır. Şimdi onları ele almaya çalışalım.

GÖREVE SADAKAT

Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, kendisini ısrarla davet eden ve hasretle bekleyen Medineli müminlerin onu canları pahasına koruyacakları sözlerine rağmen, Allah Teâlâ'dan izin ve hicret emri gelmeden Mekke'yi terk etmemiştir. Peygamberler Tarihinde, görevlendirildiği beldeden, azâb-ı ilahiye muhatap olmak korkusuyla Allah'ın emrini beklemeden ayrılan Hz. Yunus'dan (as) bahseder Kur'an-ı Kerim… Sevgili Peygamberimiz (sav) kendisine indirilen ilahî vahiy ile Hz. Yunus'un (as) davranış biçimi hususunda bilgilendirilmiş ve onun gibi olmaması istenmişti (Bkz. Kalem, 48). Peygamberimiz gerek bu ayet ve gerekse diğer ayetlerde geçen bilgilendirici ifadelerle, bütün peygamberlerin, Allah tarafından mukaddes bir görev ile vazifelendirilen "görevli"ler olduklarının ve insanların en şereflisi bu görevlilerin, ancak Allah'ın izniyle görev yerlerinden ayrılabileceklerinin bilgisine sahipti. İşte bu bilginin gereğini yerine getiren Peygamberimiz (sav) tüm sıkıntılarına rağmen Mekke'de kalmaya devam etmekteydi, hicret emri gelinceye dek… Hz. Cebrail'in getirdiği vahiy ile hicret, Allah'ın izni ve emriyle olmuştur.

Bu yönüyle hicret, hem âmirin izni olmadan memurun görevini terk etmemesine hem bir uyarı örneğidir; hem de Peygamberimizin, "göreve sadakat" hususunda da insanlara en mükemmel timsali olduğuna dair asırlar sonra bu hadiseden çıkaracağımız derslerden ilkidir.

EMANETE RİAYET

Hicret emrini aldıktan sonra bunu Hz. Ebu Bekr'e tebliğ eden Resûl-i Zîşân (sav) Efendimiz, sadık dostuyla birlikte yolculuk hazırlıklarını konuştular. Hanesine dönen Peygamberimiz (sav) Hz. Ali'yi çağırarak ona kendisinde Mekkelilerin emanetleri olduğunu ve bunları ertesi sabah mutlaka sahiplerine geri vermesini istedi. Gençlik yıllarından, peygamberlik öncesinden O'nu "Muhammedül-Emin" olarak tanıyan Mekkeliler, güvendikleri bu insana değerli eşyalarını emanet etmekten çekinmezlerdi. Kim bilir, belki de kendisini öldürmeye gelenlerin yakınlarıydı bunlar?... Ama Peygamber Efendimiz (sav) o güne kadar kendisine duyulan güveni sarsacak hiçbir davranışı olmadığı gibi hicretinden sonra da hiç kimse emanete riayet hususunda olumsuz tek bir söz edememişti. Çünkü Hz. Ali tüm bu emanet eşyaları sahiplerine birer birer iade etmişti… Hicretten çıkaracağımız ikinci ders, müslümanın her halükârda "emanete riâyet" vasfına sahip olması gereğiydi.

DÜŞMANA KOZ VERMEMEK

Nebiyy-i Muhterem ve Sadık Dostu Ebu Bekr, gece karanlığında Mekke'yi terk ettiler. Ancak Medine yoluna revan olmadılar. Tam aksi istikamette, Mekke'nin güneyinde Sevr Dağındaki bir mağaraya çıkarak üç gün burada gizlenmeyi tercih ettiler. Müşrikler kurdukları bir ekip ile plan gereği hep birlikte saldırarak Hz. Peygamberin (sav) canına kıymayı düşünürlerken, gecenin ilerleyen saatlerinde ağır bir uykuya tutulmuşlar ve aralarından geçip giden Peygamberimizi görememişlerdi. Kurdukları planları, "tuzakları boşa çıkaran" Allah Teâlâ tarafından suya düşürülmüş ve uyanıp kendilerine geldiklerinde yataktaki kişinin Hz. Ali olduğunu görünce büyük bir şaşkınlık yaşamışlardı. Hemen toparlanıp peşlerine düşülecekti… Gidilecek yer mutlaka Medine olacağına göre hemen kuzeydeki Medine yoluna revan olmak gerekti… Medine yoluna düştüler ama nafile… Çünkü vahyin koruması altındaki Hz. Peygamber (sav) ve Hz. Ebu Bekr (ra) güney yönündeki Sevr dağında idiler… Böylece düşmanın, gerçekleştirmek istedikleri hesaba katılarak önceden tedbir alınmıştı. O halde hicretten alacağımız üçüncü dersimiz kul olarak gereken tedbiri almak ve "düşmana koz vermemek" olmalıydı.

ALLAH KULUYLA BERABERDİR

"El-abdü yudebbir. Vallâhu yukaddir" diye bir söz vardır. Tedbir kulun işidir. Takdir ise Allah'a aittir anlamına gelen bu söz, Müslümana, yapması gerekenleri bir vazife şuuruyla yerine getirmesini telkin ederken takdirin Allah'a ait olduğu inancına sahip olmasını da öğretir. Mağarada üç gün geçirmek durumunda olan Peygamberimiz ve Sadık Dostu, üzerlerine düşen tedbir vazifelerini yerine getirmiş ve kendilerini Allah'a teslim etmişlerdi. Allah Teâlâ da onları iki zayıf mahlûkatı ile korumuştu: Bir çift güvercin ve zayıf bir örümcek… Çünkü onlar beraber olan, yerlerini bilen, hallerini gören, seslerini işiten Allah Teâlâ idi… Bunun için, Tevbe Suresi 40. ayetteki ifadeyle, "Üzülme! Allah bizimle beraber!" demişti Efendimiz… Kur'an-ı Kerim de müminleri uyarır: "Nerede olursanız olun, bilin ki Allah sizinle beraberdir." (Hadîd, 4) Bu şuurdu, Hz. Hacer'i çölde yalnız kalmaya razı eden… Bu şuurdu Peygamberimize sadık dostuna bu sözleri söyleten… O halde hicretten çıkaracağımız dördüncü dersimiz: mümin kul bilmelidir ki, "Allah kuluyla beraberdir" ve "Allah kuluna kâfidir!"…

Hicretten çıkaracağımız dersler konusuna devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN