Arama

Prof. Dr. Fuat Sezgin
Ağustos 30, 2017
Astronomi - Rasathaneler

Astronominin hiçbir alanı, ne devamlı bir surette geliştirilen aletler (Instrumentarium) alanı, ne gözlem sonuçlarını içeren çizelge eserler yazını veya ne de hassas ve hakikate gittikçe daha çok yaklaşan kuramsal modeller, değişik kültür çevrelerinin katkılarıyla gelişen bu bilimin kesin gelişim basamaklarını kavramamızda rasathaneler alanı kadar iyi yardım edebileceği söylenebilir. İslam'dan önce rasathane «kurumunun» olası varlığının izleri hakkındaki yaklaşık iki yüz yıldır dile getirilen soruya 1931 yılında, en ünlü astronomi tarihçilerinden biri olan Ernst Zinner¹ şöyle cevaplandırıyordu:

«Babilliler'de olduğu gibi, rasathaneler ya hiç olmadı ya da çok kısa bir zaman için var oldu, Yunanlarda ise yüzlerce yıl boyunca bütün gökyüzü olaylarını gözlemleme zorunluluğu gibi bir koşul mevcut değildi. Burada söz konusu olan, tek tek bireylerin tutkuları doğrultusunda şu ya da bu gökyüzü olayını gözlemlemeye önem vermeleri faaliyetiydi. Eudoxos'un, görüldüğü kadarıyla Mısırlılar'dan etkilenerek, Heliopolis yakınlarında, daha sonra ise Knidos'ta bir rasathanesi olduğu söylenmektedir. İskenderiye'deki kare holde bir ekvator halkası yüzlerce yıl boyunca görülebilir durumda bulunmuş ve derslerde kullanılmıştı. Ama bunlardan, bir rasathane anlamı çıkarılamaz. Hipparkos, gözlemlerini taşınır araç-gereçlerle yapabilmişti. Ptoleme'nin gözlemleri için de sabit araç-gereçlerin ve bir rasathanenin varlığı kabul edilemez.»

«Ptoleme Hanedanının cömertliklerini, namlarını duyuracak bir rasathane ile ilişkilendirmemeleri dikkate değer bir husustur. Ayrıca, Eski Çağ'ın çok sayıdaki zengininden hiçbirinin bir rasathane vakfı yoluyla adını duyurduğuna da rastlanılmış değildir. Bilime olan düşkünlükleri saatler vakfında tükenmiş görünmektedir.»

Zinner, durumu çok isabetli bir tarzda ortaya koymaktadır. Çıkarımlarında da ona tamamen hak verilebilir, ama onun, Ptoleme Hanedanından ve Eski Çağ'ın zenginlerinden hiçbirinin bir rasathane vakfıyla adını duyurmamış olduğu yönündeki eleştirel ifadesi bana çok da haklı görünmemektedir. Gerçi, sadece Yunanlarda ve son olarak Ptoleme'de değil, değişik kültürlerde de binlerce yıldır yürütülen astronomi çok önemli bir seviyeye ulaşmış olmasına rağmen, bu alanın gelişimi, bir idareci ya da devlet adamına bir rasathane kurma zorunluluğu hissettirecek düzeye henüz gelmemişti. Eğer İslam'da kurulmuş olan düzenli iki rasathane daha yakından tanınırsa, bu durum daha iyi anlaşılacaktır. Aydın Sayılı'nın The Observatory in Islam and its Place in the General History of the Observatory adlı 1960 yılında Ankara'da yayınlanan seçkin eseri biz rasathanelerin doğuş tarihiyle bizzat uğraşma zahmetinden kurtarmaktadır. Her şeyden önce dikkati çeken, Bağdat'ın Şemmâsiyye semtinde kurulan rasathane ve Şam'ın kuzeyindeki Kâsiyûn tepesinde kurulan rasathanenin ilk olarak Halife el-Me'mun (dönemi: 198-218/813-833) döneminin son beş ya da altı yılında gerçekleştirilebilmiş olmasıdır. Konuyla ilgili bilgiler, astronomiyle uğraşan, kendisi için önemli astronomik gözlem ve ölçümleri bizzat düzenleyen ve hatta bu çalışmalara bizzat katılmayı adet edinen ve gerekli aletleri inşa ettiren Halife el-Me'mun'un bile uzunca bir süre bir rasathane fikrine sahip olmadığı izlenimini uyandırmaktadır. Gittikçe yoğunlaşan astronomi çalışmaları, bu çalışmalara katılan astronomların sayısının artması, korunmaları, gözlemler için hazır tutulmaları, genişleyen aletler dairesi ve özellikle ölçüm araçlarının büyütülmeleri ve geliştirilmeleri yönündeki artan zorunluluk, sonunda bu iş için gerekli olan bir binanın hazırlanmasını mecbur kılmıştır. Şemmâsiyye'deki rasathanenin doğuşuna ilişkin rivayetteki kayda değer nokta, bu rasathanenin eski bir tapınaktan, daha doğrusu bir sinagogtan ibaret olmasıdır³. Bu rasathane, halifenin en yakın çevresinden olan Yahudilikten dönme Sind b. Alî'nin⁴ denetiminde kurulmuştur. Belki de, astronomi çalışmalarının elverişli bir bina olmadan başarılamayacak hale gelmiş olması ve halifenin gittikçe kötüleşen sağlık durumu bu önlemin alınmasını gerekli kılmıştır. Şam yakınlarında bulunan Kâsiyûn tepesindeki rasathane için de eski dini bir yapının, Deyr el-Murrân manastırının⁵ kullanılmış olması burada dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Her iki rasathane de peş peşe, hemen hemen eş zamanlı olarak kurulmuştur. Belki de burada önemli astronomların, eş zamanlı gözlemler yürütme veya birbirlerinden bağımsız olarak yüksek kaliteli aletlerle kazanılan karşılaştırmalı veriler elde edebilme arzusu da rol oynamıştır. Daha 1877 yılında L. A. Sedillot⁶, muhtemelen her iki mekanda da eş zamanlı olarak yürütülmüş olan bir gözleme dikkati çekmişti. Bize ulaşan bilgiler, dönemin hemen hemen bütün büyük astronomlarının her iki rasathanede de faliyette bulunduklarını göstermektedir. Bunlardan bazıları Yahyâ b. Ebî Mansûr, el-Abbâs b. Sa'îd el-Cevherî, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Hâlid b. Abdülmelik el-Merverrûdî ve Sind b. Alî'dir. Adı geçen son astronomun birçok görevinden birisi de gözlem aletlerinin iyileştirilmesiydi (ıslâh âlât er-rasad)⁷. Adı geçen astronomların daha genç bir çağdaşı ünlü astronom Ahmed b. Abdullâh Habeş⁸ bize, Halife el-Me'mun'un astronom Hâlid b. Abdülmelik el-Merverrûdî'yi Şam Rasathanesi'ndeki mümkün olan en iyi aletlerle gök cisimlerini tam bir yıl boyunca gözlemlemekle görevlendirdiğini bildirmektedir⁹.

Halifenin bizzat rasathanenin alet donanımıyla ne denli yakından ilgilendiğini gösteren en ilginç örneklerden birini el-Bîrûnî¹⁰ aktarmaktadır: el-Me'mûn Kâsiyûn'da (Deyr Murrân) yaklaşık 5 m. (10 arşın) uzunluğunda demir bir güneş saati çubuğu diktirmiştir. Bu madeni çubuğu gündüz ayarlatmış, gece yeniden ölçtürmüş ve sıcaklık farkından dolayı bir «arpa tanesi» (şa'îre) kadar kısaldığını tespit etmiştir. Bu güneş saati çubuğunun, yılın tam uzunluğunu ölçmede kullanılmaya uygun olmadığı sonucu halifeyi hayal kırıklığına uğratmıştır.

DİĞER GELİŞMELER

Bir rasathane işlevinin, amacının ve görevlerinin ne olduğu bilinci böylece Bağdat ve Şam'daki öncüler sayesinde sonraki astronomlar ve astronomi meraklılarına sağlanmış oluyordu. Rasathanelerin ilk ardılı bir buçuk yüzyıl sonra ortaya çıktı. Bu yeni rasathane, Buveyhi Hükümdarı Şerefüddevle Ebû el-Fevâris Şîrdîl (dönemi: 372-379/983-989) tarafından 378/988 yılında yine Bağdat'ta kuruldu.

Kurucusunun arzusu doğrultusunda, bu amaca yönelik inşa edilmiş olan muntazam yapıda, gökyüzünün ve gezegenlerin astronomik gözlemleri, el-Me'mûn döneminde başlamış olduğu gibi, çok ileri bir seviyede yürütülmüştür. Şerefüddevle, tanınmış astronom ve matematikçi Ebû Sehl Veycân b. Rüstem el-Kûhî'yi rasathanenin idaresiyle görevlendirmişti¹¹. Rasathanenin yapısı hakkında el-Bîrûnî'den¹² şunları öğrenmekteyiz: Rasathane'nin, orta noktasında güneş ışığının geçmesi için bir açıklık bulunan yaklaşık 12,5 m.lik (25 zira) bir kubbesi vardı. Bağdat'taki bu ikinci rasathanenin kurulmasından en fazla altı yıl sonra diğer bir Buveyhi Fahrüddevle Ebû el-Hasan Alî b. Rüknüddevle (dönemi: 366-387/976-997), astronom Abû Hâmid b. El-Hıdr el-Hucendî'nin arzusunu yerine getirmiş ve 994/384 yılında Rey kentinde (Tahran'ın güneyinde) özel bir rasathane kurdurmuştur. Burada inşa edilmiş olan yaklaşık 20 metre yarıçapındaki sekstant (dairenin altıda birini kapsayan kısım), dakika ve saniye bölümlenmesiyle, ekliptik eğiminin sabit olup olmadığını, azalıp azalmadığını veya artıp artmadığını belirlemek için güneş yüksekliklerinin oldukça kesin bir ölçümünü sağlamıştı¹³ (bkz. s. 32).

Yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra, çok büyük bir olasılıkla İsfehân, Hemedân ve Yezd eyaletinin yerel idarecisi olan Alâüddevle b. Kâkûyâ (dönemi: 398-434/1007-1041) tarafından Hemedân'da bir rasathane kurulmuştur. Ebû Alî İbn Sînâ dostu Alâüddevle'ye eski astronomik gözlemlere dayanılarak yapılmış olan geleneksel takvimlerin yanlışlıklar içerdiğinden şikayet etmişti. Bunun üzerine Emir Alâüddevle onu gözlem problemiyle uğraşmakla görevlendirmiş ve gerekli olan mali kaynağı emrine vermişti. İbn Sînâ bu görevi üstlenmiş ve öğrencisi Ebû Ubeyd el-Cûzecânî de gerekli aletlerin yapımını üstlenmişti. Gerçi, seyahatler (Alâüddüevle ile) ve diğer başka engellerden ötürü gözlemler sıklıkla sekteye uğramış ise de, İbn Sînâ sonuçları her halükarda Kitâb el-Alâ'î adlı eserinde kaydetmiştir¹⁴. Rasathanenin yapısı hakkında kesin bilgiler öğrenememekteyiz, fakat bu kısa bilginin içeriği rasathanenin söz konusu amaca yönelik kurulmuş, işe yarar bir yapı olduğu hükmüne varmamızı sağlıyor. O döneme kadar bilinmeyen aletlerin bu amaca yönelik geliştirilmiş olduğunu aktaran bir başka rivayet¹⁵, yukarıdaki varsayımımızı desteklemektedir. Bizzat İbn Sînâ tarafından bu konuya özel bir risalede betimlenen büyük boyutlu bir gözlem aracı da (bkz. s. 34), ancak bir rasathane bağlamında düşünülebilir¹⁶.

Alâüddevle tarafından kurulandan yaklaşık kırk yıl sonra bir başka rasathane, bu kez Selçuklu hükümdarı Melikşâh b. Alparslan (dönemi: 465-485/1072-1092)'ın emriyle İran'da kurulmuştur. Tarihçi İbn Esîr'in¹⁷ ifade ettiğine göre, kuruluşu 467/1075 yılında gerçekleşmiş ve Ömer b. İbrâhîm el-Hayyâm, Ebû el-Muzaffer el-İsfizârî ve Meymûn b. en-Necîb el-Vâsitî gibi dönemin bazı önemli astronomları burada çalışmışlardır. Rasathanenin yeri anılmamaktadır. Günümüz araştırmacılarının tahminine göre, rasathanenin kurulduğu yer ya İsfehan, ya Nişabur veya Rey kentlerinden birisi olabilir. Kurucusu tarafından emredilen gökyüzü gözlemi, muhtemelen onun ölümünden sonra da devam ettirilmiştir. Bir rivayete göre, rasathane otuz yıl daha faaliyette bulunmuştur¹⁸. Bildiğimiz kadarıyla Kuzey Afrika'da kurulmuş ilk rasathane 6./12. Yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. Bu rasathane, Fatımi hükümdarı el-Âmir bi-Ahkâmillah Ebû Alî el-Mansûr (dönemi: 495-524/1101-1130) döneminde Mısır'da kurulmuştur. Bu rasathanenin kurulmasına vezir el-Efdal Ebû el-Kâsım Şâhinşâh b. Emir el-Cuyûş Bedr (ö. 515/1121)'in emri ile başlanmış, bu iş halefi Ebû Abdullâh el-Me'mun el-Batâ'ihî (ö. 519/1125) tarafından sona erdirilmiştir. Tarihçi Takîyeddîn el-Makrîzî (ö. 849/1441), el-Hitat¹⁹ diye tanınan eserinde yapı hakkında kaleme alınmış anonim bir kitaba (Kitâb 'Amel er-Raşad) dayanarak, bu rasathanenin karmaşık ve bahtsız tarihine dair bilgi vermiştir. Vezir el-Efdal, Kahire'de bir rasathane kurma kararını, kendisine Suriye'den 500/1107 yılından sonraki yıllar için yaklaşık 100 adet takvimin getirilmesi ve bunların kendi astronomlarının verdikleri bilgilerden farklı olduğunu tespit etmesi nedeniyle vermiştir. Yanlışlıkları düzeltmek için astronomlar ona bir rasathane kurmayı salık vermişlerdi. Bu işi gerçekleştirme görevi hekim ve astronom Ebû Sa'îd İbn Karaka'ya verilmişti. Azimut'u dakikalara göre belirlemeye yarayacak 5 m. çapında, bakırdan büyük bir gözlem dairesinin yapılmasındaki zorluklar ayrıntılı bir biçimde betimlenmişti. Anlaşılan, bu alet, yaklaşık yüz yıl önce İbn Sînâ tarafından yapılmış olan aleti (3,5 m. çapında), her ne kadar yüksekliği ölçmeye yarayan pergel kolu olmasa da, örnek almıştı. İbn Karaka, 3,5 m. çapında daha küçük başka bir aleti de aynı amaca yönelik olarak inşa etmişti (belki de yükseklik ölçümünde kullanılan pergel koluyla birlikte). Bu rasathane için inşa edilmiş veya planlanmış büyük boyutlu aletlerden birisi de, yaklaşık 2,5 m. (5 zira) çapında bir halkalı (armillar) küresi (zât el-halak) idi. Bu rasathane için, Câmi' el-Fîla (Fil Camisi)'nın terasında aslen planlanmış olan yerden vazgeçilmiş ve büyük halka hayli büyük zorluklarla başka bir caminin, Mescid el-Cuyûşî'nin, terasına yerleştirilmişti. Vezir el-Me'mûn el-Batâ'ihî, kendisini rasathane ile o denli özdeşleştirmişti ki onu, Halife el-Me'mûn'un daha önce Bağdat'ta kurdurduğu er-Rasad el-Me'mûnî el-Mümtehan adlı rasathanenin halefiymiş gibi, Rasad el-Me'mûnî el-Musahhah diye adlandırmıştı. Halifenin veziri tutuklatması ve rasathanedeki çalışmaları durdurmasının sebeplerinden biri bu olmalıdır. Kahire Rasathanesi'nin yapımı ile ilgili iki anekdot vardır. Astronomi aletleri tarihi bakımından önemlerinden dolayı bu anekdotlar, E. Wiedemann tarafından yapılan çevirisinden verilecektir: Vezir el-Efdal, büyük azimut halkasının inşası işinin seyrini her gün kontrol ederdi. Bitirildiği gün, kaynar bakırı kalıba dökme esnasında kalıbın «bir yerinde biraz ıslaklığın kaldığı» görüldü. «Bakır bu yere sıcaklığıyla ulaştığında ıslak yeri sıçratmış ve bu yüzden halkanın mükemmelliğine zarar vermişti. Halkanın soğuduktan ve kalıptan çıkarıldıktan sonra, o yerden başka tamamen pürüzsüz olduğu görülmüştü. El-Efdal başarısızlığa hayli öfkelenmişti, ama İbn Karaka, bu boyutlardaki bir aletin yapımında, henüz hiç imal edilmemiş olduğu göz önüne alındığında, 10 denemeden sonra imali gerçekleştirilmiş olsa bile yine memnun olunması gerektiği yönündeki ifadesiyle onun hıncını yatıştırmaya çalışmıştı.»²⁰

İkinci anekdot, el-Efdal'in proje yürütücüsü İbn Karaka'ya söyledikleriyle ilgilidir: «-Eğer sen halkayı daha küçük yapmış olsaydın, iş daha kolay olurdu. İbn Karaka şu cevabı vermişti: -Eğer ben bu halkayı bir ucu piramitlerde diğer ucu da Tennûr'da (Kahire'de bir yer) olacak kadar uzun yapabilseydim, bunu yapardım. Aletler ne kadar büyük olursa, onlarla yürütülecek çalışma da o kadar kesin olur. Aletler gökyüzüne oranla ne kadar da küçük!...»²¹

Aydın Sayılı, rasathaneler hakkındaki bilgileri şaşırtıcı bir çalışkanlıkla ve büyük kaynak bilgisiyle toplamış ve hayranlık uyandıran bir tarzda bu zorlu görevin üstesinden gelmiştir. Onun bir araya getirdiği materyal ve bazı mülahazalar, kaynaklarımızın o tür rasathaneler hakkında çoğunlukla kuruluşlarındaki olağanüstü gösterişli olaylara veya aletlerin alışılmışın dışındaki boyutlarda imal edilmeleriyle bağıntılı olan bilgileri verdikleri izlenimini doğurmaktadır. Buna ek olarak, rasathane için kullanılan "rasad" teriminin aynı zamanda «gözlem» anlamına da gelmesi, bununla ilgili bilgilerin değerlendirilmesinde belirli bir zorluğa neden olmaktadır. Böylelikle, sıklıkla kullanılan 'amele er-rasad cümlesi, hem «rasathane inşa etti», hem de «gözlem yaptı» anlamına gelebilir. Ayrıca bu, Sayılı'nın muhteşem eserine rağmen, Arap-İslam rasathanelerinin tam olarak kaydının neredeyse aldatıcı kalmasına neden olmaktadır. Bu kuşkuyu göz önünde bulunduran Sayılı²² şu görüşünde haklı görünmektedir: Mağrip ülkeleri ve Müslüman İspanya, İslam dünyasının doğusunda ulaşılan rasathane gelişimini kavrayıp benimsememiş ve en iyi şartlarda Me'mûn dönemi seviyesinde kalmıştır.

Diğer birçok bilim alanında gözlenebildiği gibi, kurum olarak ve aletleriyle rasathane de 7./13. yüzyılda gelişimde göz kamaştırıcı bir yüksekliğe ulaşmıştır. Merâga'da kurulmuş, oldukça ileri seviyede geliştirilmiş ve kısmen yeniden tasarlanmış aletlerle donatılan rasathane genel bilim tarihi açısından şimdiye kadar yeterli ölçüde değerlendirilmemiştir. Bu rasathane ve Semerkant ve İstanbul'daki ardılları, Avrupa'da ilk düzenli rasathanelerin doğmasına neden olmuş kurumlardır. Bu rasathanelere ilişkin bilgilerin Avrupa'ya ulaştığı yoldan, diğer yeni buluşlar, bilimsel yeni teoriler ve bilimsel yazma eserler İslam dünyasının doğu tarafından Avrupa'ya ulaşmıştır. Bu bağlamda, Merâga Rasathanesi'nde bulunan gökküresinin orijinalinin, en azından 1562 yılından itibaren Dresden'de bulunmuş olmasının (Avrupa'ya İslam dünyasının doğusundan ulaşan bilgiler açısından) yeterli olarak değerlendirilemez bir değer taşıyor.

ASTRONOMİ – REY (ESKİ TAHRAN) RASATHANESİ

Ptoleme'nin ve Hint kaynaklarının verdiği bilgilerden kendi zamanına kadar geçen sürede ekliptik eğim değerlerinin küçülmesi, döneminin en önemli matematikçisi ve astronomu Abû Hâmid b. el-Hıdr el-Hucendî (10./4. Yüzyılın 2. Yarısı)'nin dikkatini çekmişti. Bu bilgileri mümkün olabildiğince kesin bir biçimde belirlemek amacıyla, Rey kentinde (Tahran'ın güneyindeki eski Raghae) Buveyhi prensi Fahreddevle (dönemi: 366-387/976-997)'nin finanse ettiği özel bir rasathane kurdu. Gündönümlerinde Güneş'in yüksekliğini gözlemek için burada imal edilen sekstant (südüs, dairenin altıda birinden ibaret olan yay), hamisine nisbetle «Fahreddîn Sekstantı» olarak adlandırılmıştır.

«Bizim sekstantımız meridyene paralel ve birbirlerinden boyunca 7 zira (3,5 m.) aralıkla kurulan iki dikey duvardan oluşmaktadır. Yerden 20 zira (10 m.) yükseklikteki tavanda bir kubbe ve bu kubbenin ortasında, içerisinde 1/6 ziralık (1/12 m.) çapında bir delik bulunmaktadır. Bu delik üzerine duvarlara paralel demir bir çubuk sabitlenmiş ve bu çubuk üzerine, bir ucunda iki halka olan tabanı kare şeklinde yirmi metre kadar uzunlukta bir demir çubuk asılır. Bu çubuğun ucuna bir demir halka sabitlenir. Bununla [duvara paralel aşağı yukarı hareket ettirmek suretiyle], bir dairenin altıda birinden ibaret bir yay tanımlanır. Bu yay, açıklığın altında dikey olarak 10 metre derinlikte başlamakta ve yer seviyesine kadar ulaşmalıdır. Bu yay özenle pürüzsüz hale getirilir ve tahtalarla kaplanır. Derecelere ve her derece 360 bölüme, yani dakikalara ve her birisi de onar saniyeye bölümlenir.

Güneş'in şeklini sekstant yayı üzerinde tam ayarlayabilmek için, iki çapının birbirini 90 derece ile kestiğini gösteren çizgileri taşıyan (madeni) bir disk sağlanır. Bunun çapı [ki sekstant yayının genişliğine eşittir] kubbenin 20 metre aşağıya gelen Güneş'in görünüş çapı büyüklüğünde olacak kadar hesaplanır.»²³

El-Hucendî, sekstantın yardımıyla ekliptik eğimin sürekli küçüldüğüne kanaat getirebilmiştir.


Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1: 30. Kaide 100 x 70 cm. Ahşap, astarlanmış. (Envanter No: A 5.03)

ALÂ'UDDEVLE'NİN (414/1023 CİVARINDA) HEMEDÂN'DAKİ RASATHANESİNİN ANA ALETİ

Modern araştırmalar, daha sonraları Yakup Sopası'nda tanınan tarzdaki²⁴, açı ölçümü prensibinin erken kullanımını, Ebû Alî el-Hüseyn b. Abdullâh İbn Sînâ (ö. 428/1037)'nın Alâ'uddevle Rasathanesi için geliştirmiş olduğu gözlem aletinde (Âle Rasadiyye)²⁵ tespit etti. Bu aletle her şeyden önce astronomik yükseklikler mümkün olabildiğince kesin olarak belirlenebilecekti. Uzun bacakları, sadece derecelere göre değil, aynı zamanda dakikalara ve saniyelere göre de okunabilen bir gözlem sonucunu mümkün kılmaktadır. İbn Sînâ, bu amaca yönelik olarak yaklaşık 7 metrelik bir bacak uzunluğu seçmiştir.

«Üst bacakta iki başlık sabitlenmiştir, wf ve af, her ikisi de aynı büyüklükte ve şekildedir. Metindeki şekil onları yanlış olarak farklı resmetmektedir. Her iki başlık da yanlarından ikişer parçanın eklendiği dikey birer parçadan oluşmaktadır. Üstte bulunan başlık ata binmişçesine bacağın üzerine oturmuş gibi kesilmiş olmalı ve hiçbir surette sallanmayacak şekilde onun üzerinde sağlam bir biçimde hareket etmelidir. Üstte bulunan başlığın devamlı olarak dikey durması, yani devrilmemesi için özellikle çaba gösterilmiştir. Ht ve sk eklerinin uçları, sivri uçlardır. Eklerin yüzeylerine, bilinen gözleme (Absehe) delikleri açılmıştır. Her iki sivri uç, yani her başlığın her iki deliği tam üst üste ve her iki başlık da tam olarak bacağın yüzeyinde aynı yükseklikte bulunmalıdır. Zayıf ışıklı nesneler genel olarak, güçlü ışıklı nesneler ise sadece oryantasyon için her iki sivri uç üzerinden aranacaktır; bu her iki sivri uç, bizim büyük teleskoplarımıza takılı araştırıcı dürbünü andırmaktadır. Delikler ise daha hassas ölçümlere hizmet etmektedir. Üst bacak üzerine dik olarak bağlanmış hedefleyiciler (Absehe) eklenen yan kollar, benim bildiğim aletlerin hiçbirisinde bulunmamaktadır.»

«Bu düzeneğin bir yararı, gözleyiciyi gözlem esnasında başı çok rahatsızlık verici bir şekilde aletin üzerine doğru eğilmek zorunda bırakmamasıdır. Nesneye, daha ziyade üst bacak boyunca yan taraftan paralel olarak bakılır… Daha sonra her iki bacak arasında mın düzeneği ileri geri hareket ettirir»²⁶

Gözlemlenen gök cisminin yüksekliğinden ibaret belirleyici açı, cetvel taşıyan her iki bacağın trigonometrik ilişkisi sayesinde bulunur. Bu alet basitçe zemine yerleştirilmiş değildir, yatay silindir şeklindeki duvarın orta noktasında bulunan yuvarlak bir sütunun üzerindeki tepe nokta ucunda hareket edebilir biçimde yerleştirilmiştir. Bu düzenek böylelikle aynı zamanda azimutun belirlenmesine hizmette kullanılır, İbn Sînâ aracın bu işlevini de tarif ediyor.²⁷

O, son olarak, aletin oturtulduğu yerin kesinlikle yatay olması gerektiğine işaret etmekte, tesviye için renkli su ile doldurulmuş bir kabın kullanımını önermektedir.



Ahşap, astarlanmış. Çap: 36 cm. Skalalar ve diopter altın kaplama pirinç. (Envanter No: A 5.06).

Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam Uygarlığında Astronomi, Coğrafya ve Denizcilik, Boyut Yayıncılık, s. 28-35.

KAYNAKLAR:

¹ : Die Geschichte der Sternkunde von den ersten Anfangen bis zur Gegenwart, Berlin 1931, s. 149.

² : Sayılı, A.: a.e., s. 50-87.

³ : Bkz. İbn en-Nedîm, Fihrist, s. 275; İbn el-Qıftî, Ta'rîh el-Hukemâ, Leipzig 1903, s. 206-207; Sayılı, A.: a.e., s. 51-52.

⁴ : Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 242-243; Cilt 6, s. 138.

⁵ : Sayılı, A.: a.e., s. 57.

⁶ : Histoire generale des Arabes, Leur empire, leur civilisation, leurs ecoles philosophiques, scientifiques et litteraires, Cilt 2, Paris 1877 (Tekrarbasım: Paris 1984), s. 186; krş. Sayılı, A.: a.e., s. 56.

⁷ : İbn el-Qıftî, Ta'rîh el-Hukemâ, s. 206.

⁸ : Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 173-175.

⁹ : Habeş, ez-Zîc, Elyazması Yeni Cami 784/2, fol. 70b; Sayılı, A.: The Introductory Section of Habash's Astronomical Tables Known as the «Damascene» Zîj (English translation), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 13,4/1955/139-151, özellikle 142-143, 150; Sayılı, A.: The Observatory in Islam, adı geçen yer ve tarih, s. 57.

¹⁰ : el-Qânûn el-Mes'ûdî, Cilt 2, Haydarabad 1374/1955, s. 637; Sayılı, A.: The Observatory in Islam, adı geçen yer ve tarih, s. 112-117.

¹¹ : İbn el-Qıftî, Ta'rîh el-Hukemâ, adı geçen yer ve tarih, 351; Sayılı, A.: The Observatory in Islam, adı geçen yer ve tarih, s. 112-117.

¹² : Tahdîd Nihâyât el-Emâkin, Kahire 1962, s. 101; Sayılı, A.: a.e., s. 116.

¹³ : Sayılı, A.: a.e., s. 118-121; Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 220-221.

¹⁴ : Zahîreddîn 'Alî b. Ebî el-Kâsım el-Beyhaqî: Tetimmet Sivân el-Hikme, Lahore 1935, s. 52.

¹⁵ : İbn el-Kıftî: Ta'rîh el-Hukemâ, s. 422; Sayılı, A.: a.e., s. 156-157.

¹⁶ : Wiedemann, E.: Über ein von Ibn Sînâ (Avicenna) hergesteltes Beobachtungsinstrument, Zeitschrift für Instrumentenkunde içerisinde (Braunschweig) 45/1925/269-275 (Tekrarbasım: E. Wiedemann, Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 1110-1116 ve Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s. 129-135).

¹⁷ : 'İzzeddîn 'Alî b. Muhammed İbn el-Esîr, el-Kâmil fî et-Ta'rîh, Cilt 10, Beyrut 1966, s. 98.

¹⁸ : Sayılı, A.: a.e., s. 160-166, özellikle 166.

¹⁹ : Kitâb el-Mevâ'iz ve el-İ'tibâr bi-Zikr el-Hitat ve el-Âsâr, Cilt 1, Kahire 1270/1854, s. 125-128, Almanca özeti E. Wiedemann, Zur islamischen Astronomie, Sirius içerisinde (Leipzig) 52/1919/122-127 (Tekrarbasım: E. Wiedemann, Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 905-911 ve Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s. 77-83).

²⁰ : el-Maqrîzî, el-Hitat, adı geçen yer ve tarih, Cilt 1, s. 126; Wiedemann, E.: Zur Islamischen Astronomie, adı geçen yer ve tarih, s. 124 (Tekrarbasım: E. Wiedemann, Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 908 ve Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s. 80).

²¹ : el-Maqrîzî, el-Hitat, adı geçen yer ve tarih, Cilt 1, s. 127; Wiedemann, E.: Zur Islamischen Astronomie, adı geçen yer ve tarih, s. 126 (Tekrarbasım: E. Wiedemann, Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 910 ve Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s. 82); Sayılı, A.: a.e., s. 170.

²² : Sayılı, A.: a.e., s. 398.

²³ : El-Bîrûnî, Hikâyât el-Âle el-Musammât es-Suds el-Fahrî, Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 269; Çevirisi E. Wiedemann, Über den Sextant des el-Chohendî, Archiv für Geschichte der Naturwissenschaften und Technik içerisinde 2/1910/149-151; Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s 55-57. Daha fazla bilgi için bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 220-221, 269: Repsold, J.A.: Zur Geschichte der astromischen Mebwerkzeuge. Nachtrage, Astronomische Nachrichten içerisinde (Kiel) 206/1918/col. 125-138, özellikle 134-135 (Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 88, Frankfurt 1998, s. 16-22, özellikle s. 20-21).

²⁴ : Schmidt, Fritz: Geschichte der geodatischen Instrumente und Verfahren im Altertum und Mittelalter, Erlangen 1929 (Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 89, Frankfurt 1998), s. 341; Sezgin, F.: Qadiyyet İktişâf el-âla er-Rasadiyye «Asâ Ya'qub» Zeitschrift für Geschicte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften içerisinde (Frankfurt) 2/1985/arab. Teil 7-30.

²⁵ : Wiedemann, Eilhard: Über ein von Ibn Sînâ (Avicenna) hergestelltes Beobachtungsinstrument, Zeitschrift für Instrumentenkunde içerisinde (Braunschweig) 45/1925/269-275; aynı yazar Th. W. Juynboll'un ortak çalışmasıyla, Avicennas Schrift über ein von ihm ersonnenes Beobachtungsinstrument, Acta orientalia içerisinde (Leiden) 5/1926/81-167 (Bu her iki çalışmanın Tekrarbasımı: E. Wiedemann, Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 1110-1203 ve Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 92, Frankfurt 1998, s. 129-223); Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 276-278.

²⁶ : Wiedemann, Eilhard: Über ein von Ibn Sînâ (Avicenna) hergestelltes Beobachtungsinstrument, adı geçen yer ve tarih, s. 272-273 (Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 1151-1152).

²⁷ : Wiedemann, Eilhard: Avicennas Schrift über ein von ihm ersonnenes Beobachtungsinstrument, adı geçen yer ve tarih, s. 115-116 (Gesammelte Schriften Cilt 2, s. 1151-1152).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN