Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Nisan 5, 2018

Çevremizde bazı kişilerin özellikle gençlerin küfürlü konuşmalarını sık duyar, rahatsız oluruz. Hele gençler o çirkin küfürlerini etraftakilerin dikkatini çekmek için seslerini de yükselterek yaparlar. Üstelik o sırada orada bulunan çocukların, yaşlı başlı insanların ve kadınların bulunuşunu da dikkate almazlar. Böylelikle de çevrelerinde söz kirliliği oluştururlar.

Küfretmek bazı insanlara cazip gelir. Hem deşarj olduklarını düşünürler hem de küfürle kendilerini diğer insanlara hükmetmiş, sanki onlardan kendini daha üstte görür konuma sokmuş gibi algılarlar. Hâlbuki yaptıkları sadece ve sadece kirliliktir, toplumun kalitesini bozmaktır, o toplulukları yaşanamaz hale getirmektir.

Toplumda küfrün yaygınlaşmasına sebep olan faktörlerden biri de bazı filmlerdeki küfürlü sahnelerin çokluğudur. Üstelik bu tip filmler genelde çok seyredilir, insanlar nedense küfür duyduklarında yüzlerini ekşiteceklerine kahkahalar atarlar. Recep İvedik serisinde ve bazı komedi filmlerinde bunu görüyoruz.

Futbol karşılaşmalarında görülen bol küfürlü tezahürat da millet olarak yine garip ama gerçek bir alışkanlığımızdır. Daha çocuk yaşlardayken Anadolu'nun muhafazakâr şehirlerinden birinde, o sırada orada baş komiser olan amcamla birlikte şehrin takımının ikinci ligdeki karşılaşmasına gitmiştim. Dışarıda gördüğümde saygı duyacağım takım elbiseli, yaşlı başlı seyircilerin hakeme, karşı takım oyuncularına ve hatta kendi takımından olup da fırsatları değerlendiremeyen futbolculara çevrelerindeki çocuklara ve kadınlara aldırış etmeden ağız dolusu küfürler ettiklerine tanık olmuştum. Hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Şimdilerde rahmetli olan amcama sorduğumda bu kişilerin üzerlerindeki stresi atarak deşarj olduklarını ifade ettiklerini söylemişti.

Bir başka şaşkınlığı da yedek subay eğitimim sırasında Adanalı oda olan iki arkadaşla yaşamıştım. Üstelik uzman doktor olan bu kişiler hayatımda işitmediğim çirkinlikte, üstelik mukaddeslerimiz de dâhil olmak üzere en ufak bahane ile küfrediyorlardı. Kendilerini sert ikaz etmiş, kötü gelişmeler olabileceğini hatırlatmak zorunda kalmıştım. Başkalarına sorduğumda bu bölgede yöresel küfür hastalığı olduğunu söylemişlerdi.

Evet, bu saydıklarım küfür hastalığını artıran ve yaygınlaştıran unsurlardan bazıları. Ama esas önemli bir faktör daha var ki o da babanın çocuklarına kötü örnek olarak küfürlü konuşmasıdır.

Çünkü büyüklerin küfürlü konuşmaları genç nesil arasında küfrün kötü bir şey olmadığı ve rahatlama yolu olduğu şeklinde bir yanlış algıya yol açar. Maalesef bu da gençlerin entelektüel seviyesini düşürür, çevrelerine faydalı ve kaliteli gençlerin yetişmesini zorlaştırır.

İşte bu sebeplerden dolayı Ana Muhalefet Partisi liderinin küfürlü konuşmasını oldukça yadırgadığımı ve kendisine yakıştıramadığımı söylemeliyim. Daha önceden 'anasını ….' diye başlayan küfürlerini duyduğumuz bu kişi şimdi de Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte askerlere moral vermeye giden fedakâr ve vatanperver sanatçılarımıza çirkin sözlerle saldırmış. Yani bu sanki bir huy olmuş.

Küfür kimseye yakışmaz, uymaz. Ancak böyle önemli bir mevkide bulunan, Türkiye'yi yönetmeye aday olan birinden küfür duymak çok üzücüdür ve ülkemizde siyasetin geldiği seviyeyi göstermesi bakımından endişe vericidir.

KÜFÜR RAHATLATICI MI?

Şimdi de küfür etmenin ne gibi durumlara yol açabileceğini açıklamak istiyorum:

  • Öncelikle küfür etmek ilk başta rahatlatıcı gibi görünse de içimizdeki kin ve kızgınlığı daha da artıracaktır. Yani kişiyi rahatlatmak yerine rahatsızlığını daha da artıracaktır.
  • Küfrün kişiyi deşarj ederek strese karşı iyi geldiği efsanesi de bir yanlıştan ibarettir. Geçmişte bazı psikologların stresi gidermek için yaptıkları bu hatalı tavsiyenin kesinlikle stresi azaltmadığı, hatta artırdığı yine ispatlanmıştır.

Sonuç olarak ana muhalefet liderine tavsiyemiz küfürlü konuşarak gençlere kötü örnek olmaması ve siyasetin seviyesini düşürmemesi olacaktır. Küfürlü konuşmak; mesajlarını düzgün ve güzel bir şekilde veremeyen, dil ve ifade gücü problemli kişilerin bir özelliğidir. Sözlerini daha usturuplu ifade edemeyen, kelime dağarcığı kıt olanların başvurduğu yöntemdir.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN