Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Haziran 14, 2018
Sana ölüm gelinceye kadar ibadete devam et!...

Değerli okuyucum.

Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş müjdelerinin verildiği günlere sahne olan mübarek bir ayı geride bıraktığımız gündür bugün!..

Oruçla güzelleşen kulların, ruhları arındıran, kalpleri tasfiye; nefisleri tezkiye eden feyiz gecelere ve bereketli günlere elveda dediği gündür bugün!..

Sadece Rızay-ı Hak için tuttuğu oruçların sevaplarının daha bu dünyada sevinç olarak kulun kalbine dolduğu bayram günlerinin arefesidir bugün!..

İkindiden sonra başlayıp bayram sabahına kadar devam edecek kutlu bir zaman dilimi olan Bayram Gecesi'ne bizi ulaştıracak olan gündür, bugün!..

Bu günün ve gecenin hepinize mübarek olması niyazıyla sözlerimize başlıyoruz.

İBADETLERDEN MAKSAT NEDİR?

Ramazan-ı Şerif'in ilk günlerinde okunan Kur'an ayetlerinde sık sık duyduğunuz bir cümle vardır: "Takva mertebesine ulaşmanız için…"

Orucun insanı takva mertebesine ulaştıran özelliğinden bahseden bu cümle onu diğer ibadetlerden de farklı kılar. Zira "kulluk şuurunu yüreğinde taşımak" şeklinde de anlam verebileceğimiz takva, en çok oruç ibadetiyle elde edilir. Sebebiyse, kul nefsine ağır gelen bu ibadete sadece Allah'a olan imanı ve sevgisiyle katlanabilir. Bir diğer ifadeyle, sadece ve sadece Allah için…

Belki bu özelliğinden olsa gerek, bir hadis-i kudsî'de "Kulum orucu sadece benim rızam ve hoşnutluğum için tutar. Bu sebeple onun sevabını da ben takdir edeceğim" buyrulmaktadır.

İslam dini, bir kimsenin ibadetlerinden alacağı hissenin/kazanımın gerçekliğini hesaplama adına çok basit bir formül önerir: İbadetten sonraki halinin önceki halinden farklı olması… Bu, namazda da böyledir, Hac'da da… Zekat ve sadaka vermede de böyledir, tabiatiyle oruçda da… Dolayısıyla bizden beklenen, orucun ruhlarımızda bıraktığı güzel esintinin Ramazan dışında da mevcut/kalıcı olmasıdır!.. İşte o takdirde Ramazan orucu bir mektep olmuş ve bir aylık sürede yoğunlaştırılmış bir program ile bizim ruhumuzu, kalbimizi, nefsimizi kısacası bizi terbiye etmiş demektir. Asıl önemlisi, bu terbiyenin, bu eğitim-öğretim sürecinin kesintiye uğramaksızın Ramazan sonrasında da devam etmesidir. İşte gelmek istediğimiz nokta burası olmalıdır. Zira her bir Ramazan, aslında bizi olgunlaştırmak ve Mevlâ'ya kulluk hususunda bize bir mertebe kazandırmak için gelmektedir. Bu gelişin bizde bıraktığı bir şey söz konusu değilse, bize kazandırdığı bir sermaye yoksa ortada, korkarız ki Ramazanın gelişiyle gidişi arasında bir fark olmadığı gibi bizim için de onun öncesiyle sonrası arasında bir fark gerçekleşmemiş ve biz "güzel kulluk" adına bir kazanıma sahip olamamışız demektir. Bu önemli durumun farkında olmak da önemlidir, teşhisle beraber tedavi adına gereğini yapmak da…

RAMAZAN KARAR VE DÖNÜŞ AYIDIR

Gecelerden bir geceyken, İlahi vahyin inişiyle kadr ü kıymeti en yüce bir geceye döndü o gece… Adına "Leyletül-Kadr" denildi. Kullar için "kararların kesinleştiği" bir gece kılındı aynı zamanda… Bu geceyi ihtiva eden ayın da mümin için bazı kararlar alacağı ve bunu sadece bir ayda değil bir ömür uygulayacağına dair bir "azim ve kararlılık" göstereceği niyete sahip olması beklenir.

Yine Ramazan-ı Şerif'in bir dönüş ayı olduğunu görmekteyiz. Tevbe, kavram olarak "Allah'a yönelmek" demektir. Ramazan bu yönelişin en yoğun hissedildiği aydır. Hele son on gündeki "itikâf" ibadeti bu dönüşün, gönül ülkesine bir yolculuk halini aldığı muhteşem bir manevi kazançlar sürecidir. İşte bununla da aynı şekilde kulluk adına kazançların elde edilmesi beklenir.

Sonuç itibariyle, Rabbimize yönelişin, "güzel kulluk" adına kararların alınışı anlamına gelen bu mübarek ay, sona ererken bizde kalan, sadece bir ay değil, bir ömür bu güzelliği yaşama kararı ve gayretine sahip olmaktır.

Güzel kulluğu isteyen ve hayatını bu mertebeyi elde etmeye adayan Son Nebi'nin (sav) Rabbinden aldığı emir çok manidardır! "Sana ölüm gelinceye kadar ibadete devam et!.."(Hicr, 99)

Hitap, Peygamberimizin şahsında kıyamete kadar gelecek tüm müminleredir, hitap bizdedir!.. Çünkü her konuda olduğu gibi ibadette de devamlılık esastır. Kulu, Allah katında makbul ve değerli kılan O'nun rızasına talip olarak ibadette devamlılığıdır. Bu devamlılık onu sadece Ramazan'da değil, tüm hayatında göstereceği kulluk hassasiyetine kavuşturacaktır. Böyle bir hassasiyetin getireceği mükafat ise gerçekten muhteşemdir: "Ömrünü Ramazan hassasiyetiyle yaşayan kimsenin ölümü kendisine bayram sevinci gibi gelir."

Bu sevinç olmasaydı, Hz. Mevlânâ gibi sevgili kullar, vefatlarını "Şeb-i Arûs" olarak görürler miydi hiç?..

Ramazan-ı Şerif'in bizlerden razı, oruçlarımızın, amel defterimizde salih ve makbul bir amel olarak kaydedildiği, bağışlanmaya mazhar olmuş kullar olarak Bayram sevinci yaşamaya hak kazananlardan olmak niyazıyla bugünden her birinizin Bayramını tebrik ediyorum.

Rabbimiz Teâlâ, Ümmet-i Muhammed'in mağdur ve mazlumlarıyla birlikte topyekun huzur ve sevinç içinde idrak edeceğimiz Ramazanları ve bayramları göreceğimiz günleri nasib eylesin. Ümmetin derdiyle dertlenen ülkemizi, vatanımızı ve milletimizi her türlü kaza ve belalardan muhafaza eylesin.

Sağlık ve afiyetle, selamet ve esenlikle kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN