Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Mayıs 21, 2018
İftarda sevinç yaşamak için…

Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluşun müjdesidir Ramazan

Kulun erişebileceği en yüce mertebe olan "Takva"ya ulaşabilmenin vasıtası olan oruç ayıdır Ramazan…

Ve Ramazan, iftar sofralarında farklı bir sevincin yaşandığı aydır…

"Oruçlu müminin iki sevinçli anı vardır. Orucunu açtığı zaman ve Rabbine kavuştuğu ân..." Böyle buyurmuş Hz. Peygamber (sav)… Rabbine kavuştuğu ânın, mahşer gününde hesaplar mizanda tartılırken, dünya hayatında tuttuğu orucuna karşılık Rabbinin ne çok sevap yazdığını görüp de hayrete düştüğü ve bundan dolayı tarifsiz bir sevince kapıldığı düşünülebilir. Peki, iftar ettiği zaman duyduğu sevinç ne olabilir? Sevgili Peygamberimizin hayatında yemeğin son derece az bir önem taşıdığını düşünürsek, bu sevincin biraz sonra kavuşacağı ve yiyeceği yemekler olmadığı anlaşılacaktır. O halde bu sevincin sebebi nedir/ne olabilir?..

Aziz okuyucum.

Önemli bir dinî ve tecrübe zamanı, iftar anıdır. Bu anlarda, Rabbinin emrine uyarak sıcağına-soğuğuna bakmadan, açlığına-susuzluğuna aldırış etmeden bir gün boyunca oruç tutan mümine Allah Teâlâ, rızasının bir işareti olarak gönlüne bir sevinç ve mutluluk bahşeder. İşte, orucunu açtığı zaman duyduğu bu sevinç aslında Allah'ın rızasının kula yansımasından başka bir şey değildir.

Mümin bir kul, bu sevinci mutlaka yaşar. Zira Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz bu bilgiyi bizlerle paylaştığına göre, hakikat bundan ibarettir. Acaba günümüzün Müslümanları olarak, "İftar Sevinci"ni sadece Ramazan programlarının bir ismi olarak hatırladığımız şu ortamda, nedir bizi iftar sevincini yaşamaktan alıkoyan?.. Nedir bu hususta engelimiz/engellerimiz?.. Yazımızın bundan sonraki kısmında işte bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.

İftar sevincini yaşayabilmek için öncelikle fiziksel şartların yerine getirilmesi gerekir; ki bundan kast ettiğimiz, iftar saatinden 4-5 dakika önce sofranın başında artık dua vaktinin geldiği bilincinde olmaktır. İftar vaktini, huzur ve sükûn içinde karşılamak kadar, o ân öncesindeki bu birkaç dakikalık zaman da önemlidir. Bu zaman önemsendiği takdirde, -bahsini ettiğimiz-o sevinç halini yaşamamız mümkün olabilecektir. Bu nedenle, iftarı bir telaş ve gaflet içinde değil, bir huzur ve sükûn içinde idrak etmek olmalıdır ilk gâyemiz… Sonrasında Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin tavsiyesi üzere, "Oruçlunun iftar anındaki duasının makbul olduğu"nu hatırlayarak ellerimizi açmalıyız Yüceler Yücesi Rabbimize… O'ndan istemeliyiz tüm dileklerimizi… O'na arz etmeliyiz her bir ihtiyacımızı… Biz bu dua huzurunu yaşarken, ezandaki tekbirler semaya yükseldiğinde içimizi farklı bir ürperti, bir mutluluk ve sevinç kapladığına şahit olacağız. İşte oruçlunun iftar anındaki mutlu ânı… Bazen öylesine yoğun yaşanır ki bu ân, onu kaybetmemek ve daha uzun süre tadını hissedebilmek için, ne sudan bir yudum almak ne de çorbanın tadına bakmak istersiniz!..

Din psikologlarının "dinî tecrübe" olarak adlandırdığı, kişinin ibadetleri ifa ederken hissettiği duygular, aslında kişinin ibadetleri yaşaması için önemli bir motivasyon unsurudur. Bunu sağlamak aynı zamanda ibadetlere devam konusunda da önem arz eder. Buradan hareketle, iftar sevincini yaşamanın bir sonraki gün için aynı duyguları yaşamak adına kişiye önemli bir destek sağlayacağını da söyleyebiliriz. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.

İftar anındaki sevinci hissedebilmek için iki şart daha vardır. Bunlardan birisi, orucu sahur ile başlatmak. İkincisi ise günlük yaşantımıza dikkat etmek. Önce sahurdan ve seher vaktinden bahsedelim.

SAHUR VAKTİ, SEHER VAKTİDİR

Seher kelimesi, uykusuz kalma, uykudan feragat etmek gibi anlamlara gelmektedir. İsim olarak güneşin doğumundan önceki tan yerinin aydınlanmasına karşılık olarak da kullanılmaktadır. Biz Ramazan-ı Şerif takvimini esas alarak seher vaktinin imsak saati ile son bulduğunu ve seherin, imsak saatinden önceki saatler olduğunu söyleyebiliriz. O halde, sahura kalkan bir kişi aynı zamanda sehere de uyanmış olmaktadır.

SEHERDE UYANIK OLMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Gerek Kur'ân-ı Kerim ayetlerinde gerekse Hadis-i Kudsîlerde, seher vaktinden ve seher vaktinde yapılan duaların öneminden bahsedilir.

"Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir." (Al-i İmrân Suresi, 17)

"Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederler." (Zâriyat Suresi, 18)

Bilindiği üzere, Peygamber Efendimizin terk etmediği ibadetlerden biri de Teheccüd Namazıdır. Bu namazı, Efendimiz (sav) uykudan uyanarak seher vakitlerinde eda ederdi. Faziletine dair ayet-i kerimede ise şöyle buyurulmaktadır.

"Ey Muhammed! geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olmak üzere fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek bir makama yükseltir." (İsra, 79)

O halde seher vaktinin bizatihi değerli olduğundan bu vakitte uyanık olarak namaz kılmak ve dua etmenin de çok sevaplı bir amel olduğunda şüphe yok. İşte bu vakitte uyanık olan müminin yediği yemeğin adı da "sahûr" adını almakta ve seher vaktinde yenilen yemeğe "sahûr yemeği" denilmektedir. Konuyla ilgili bir hadis-i şerif'te Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
"Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için dua ederler." (Müsned, 3:44)

Kanaatimizce, oruç tutmak için sahura kalkan her bir mümin, sadece bu davranışıyla bile Allah'ın rahmetine ve meleklerin bağışlanma dualarına mazhar olmakla büyük bir kazanca nail olmaktadırlar. Bilelim ki, sahura kalkmak Allah'ın rızasının seherde tecelli edip iftar anına yansıyacak şekilde devam etmesine vesile olmaktadır. Bu sebeple mutlaka sahura kalkılmalı ve bu gecelerin feyzinden ve bereketinden istifade etme imkanından mahrum kalınmamalıdır.

Sahura kalkmanın önemini ifade eden bir başka hadis-i şerifle sözlerimize son verelim:

"Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir."
(Müslim, Sıyâm: 46; Ebu Dâvud, Savm)

Sahurun bereketinden istifade edenlerden ve iftar sevincini yaşayanlardan olmamız dileğiyle sağlıcakla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN