Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 16, 2017
“Ey Rabbim! İşimi Kolay getir, zorlaştırma ne olur!..” (Hacca Manevi Hazırlık -4)

Değerli okuyucum.

Hacc ibadetinin ifasına tekaddüm eden günlerdeyiz. Mübarek topraklarda ve mukaddes mekânlarda günlerini geçiren mümin kardeşlerimiz yanında henüz maneviyat kokan iklime intikal etmemiş hacı adaylarımız var. Kafileler halinde intikaller devam ediyor. Konuya dair yazacaklarımız da henüz bitmiş değil. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Hatırlayacağınız üzere önceki yazımızı şu ifadelerle bitirmiştik: Şunu da bilelim ki, zahmetsiz hacc olmaz!.. Zira, Hz. Peygamber (sav) Efendimiz hacca niyet ederken "Allah'ım! Hacca niyet ettim. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur." demişti. Demek ki, birtakım zorluklar bizi bekliyor… Allah Teâlâ'nın bir ismi de el-Müyessir'dir. Yani zorlukları kolaylaştıran… O halde dilimizdeki bir duamız da şöyle olmalı: "Rabbi yessir velâ tuassir. Rabbi temmim bil hayr. Sehhil aleynâ yâ Müyessir!.."

Duamızın anlamını vererek devam edelim konumuza… "Ey Rabbim! İşimi Kolay getir, zorlaştırma ne olur! Ey Rabbim hayırla tamamla işimi… Ey bütün zorlukları kolaylaştıran Rabbim! Sen kolay getir işlerimi…"

Anlamını düşünerek, benliğine sindire sindire yapılacak bu dua bile kişinin "kulluk şuuru" dediğimiz takva mertebesine nail olması için önemli bir katkı olacaktır diyebiliriz. Çünkü burada, kulun kulluğunu bilmesi kadar; Rabbinin kudretini takdir ve ikrar etmesi de söz konusudur. Eksik ve kusurlu olan bizim; Yüceler Yücesi (Sübhân) Allah Teâlâ'yı her türlü noksandan ve eksiklikten münezzeh görmemizin ifadesidir, bu cümleler… Yazdıklarımızı pekiştirmek adına bir Nebevî niyaza daha yer verelim. Hadis-i Şerifleri bir araya getiren külliyat içindeki nice inci misali peygamber dualarından birine… Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz bir işte zorlandığı zaman şöyle dua edermiş: "Allah'ım! Sen kolaylaştırmazsan eğer hiçbir iş kolay değil… Sen kolaylaştırırsan eğer, hüzün bile kolay gelir!.."

Bu duayı gönülden yapıp da mahrum olan hiç kimsenin var olacağını zannetmiyorum. Çünkü el-Müyessir olan Allah, kendine yönelen, sığınan, kolaylık dileyen bir kulunun çağrısına elbette icabet edecektir. Çünkü O, aynı zamanda bir ismi de el-Mucîb olan, Alemlerin Rabbi'dir!..

Zorlukları kolaylaştıran Mevlâmızın bize lütûf ve ihsanlarından bahseden bir Arap vecizesine yer vermenin tam zamanıdır. Şöyle denilmiş:

İzâ dâkat bike'd-dunya fe fekkir fî Elem Neşrah

Fe usran beyne yusrayni izâ fekkertehu fefrah

Dünya seni bunalttığında hemen Elem Neşrah sûresini düşün.

Bir zorluğun iki kolaylık arasında durduğunu göreceksin. Bunu düşün ve ferahla!

Sadece hacc mevsimindeki günlerde yapılacak dinî vazifelerin ifasında karşılaşılacak zorluklarda değil, hayatımızın her alanında ve her zaman diliminde yukarıdaki hadislerde bize öğretilen dualar ve bu vecizenin telkini, mümin için önemli birer manevi destektir.

Bu tespitlerden yola çıkarak, hacc ibadetinde manevi hazırlık adına daha neler yapılabileceği sorusuna cevap bulmaya çalışalım.

Helalleşmek, Vedâlaşmak, Duâlaşmak

Kıymetli okuyucum.

Hacca manevi hazırlık kapsamında sayılabilecek işlerden biri, mutlaka bu yolculuğa çıkmadan önce tanıdıklarla, ahbâb ü yârân ile ve akrabalar ile helalleşmektir. Çünkü o mübarek topraklara, üzerinde kul hakkıyla ayak basması doğru olmaz. İbadetlerinde lezzet, feyiz ve bereket yaşamak isteyen her bir hacı adayının bu hususa azami dikkat göstermesi gerekir. Vedalaşmak ve dua talebinde bulunmak da bu hazırlığın bir parçası olarak görülmelidir. Zira vedalaştığı kimselerden dua taleb eden bir kişi adeta manevi anlamda görünmez desteklerle ve teçhizat ile donanmış bir şekilde yola çıkıyor demektir.

Diğer bir husus, hacı adayının vazifesini ifa edeceği günlerde her bir mekan ve zaman dilimi için belirlenmiş dualar konusunda önceden bilgi sahibi olması icab eder. Bu duaların önemli bir kısmı, Peygamber Efendimizin dilinden dökülen ve Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar gelen dualardır. Her bir cümlesi çok manidâr ve insana farklı duygular yaşatan bu duaları, hacı adayı müminlerin önceden çalışarak mümkünse ezberlemesi ya da çokça okuyarak aşina olması gerekir. "De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!" (Furkan, 77) ayet-i kerimesinden yola çıkarak diyebiliriz ki, bir hacı adayını, özellikle mukaddes beldelerde Rabbine sevimli kıldıran ve onu "değerli" hale getiren dualarıdır; gönülden ve kalbinin tâ derinliklerinden gelerek Mevlâ'ya arz ettiği niyazlarıdır, ama kendisi ama başkaları için… Takdir edersiniz ki, kişi ne okuduğunu, niçin okuduğunu ve okuduğunun ne anlama geldiğini, ancak bir hazırlık safhasından sonra öğrenecektir. İşte bu anlamdaki gayret ve çabalarını da biz manevi hazırlık safhası olarak görebiliriz.

Bundan sonraki satırlarda gerek henüz mukaddes yolculuğa çıkmamış ve gerekse mübarek beldelerde bulunan kardeşlerimiz için Sevgili Peygamberimizin (sav) dilinden günümüze kadar gelen çok değerli ve mana yüklü hatıralar taşıyan bu duaları sizlere aktarmaya çalışacağız.

Mukaddes Yolculuğa Çıkarken…

"Bir mübarek sefer olsa da gitsem / Kâbe yollarında kumlara batsam" diyen Yunus Emre misali hasretle yanan hacı adayının sefer vakti gelmiştir artık. Bavullar hazırlanmış, helalleşme-vedalaşma faslı da tamamlanmıştır. Dualarla-tekbirlerle uğurlanış ve yolculuğun başladığı an… İşte bu vakit, Hz. Peygamber'in (sav) bineğine binip de Allah Teâlâ'ya yalvardığı "Sefer Duası"nın tam vaktidir:

"Bismillah. Elhamdü lillah. Allahü Ekber. Bunu bizim hizmetimize veren Rabbimizi tesbih ve takdis ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik; ve biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz."

"Allah'ım! Bu yolculuğumuzda senden iyilik ve takvâ, bir de hoşnut olacağın davranışlarda bulunmayı dileriz. Allah'ım! Yolculuğumuzu bize kolay kıl ve uzaklığını yakın eyle! Allah'ım! Yolculuğumuzda yardımcımız Sensin. Geride kalan çoluk-çocuğumuzun görüp gözeteni de Sen ol. Allah'ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü şeylerle karşılaşmaktan ve dönüşte malımızda, çoluk-çocuğumuzda kötü haller görmekten sana sığınırım. "

Bu anlamlı yakarış ile Yüce Mevlâ'ya sığınan, geride bıraktığı ailesini, evini-barkını O'na emanet eden müminden her türlü korku, endişe ve hüzün zâil olup gitmiştir artık…

Kalbinde Allah, dilinde zikrullah ile devam eden yolculuk, ihramların giyilmesiyle farklı bir güzelliğe bürünür. Şimdi mukaddes beldelerin yolcusu, artık bütünüyle dünyayı ve dünyaya ait olan her şeyi üzerinden çıkarıp -adeta kefen misali- ihramlarına bürünmüş durumdadır.

Dillerde "Lebbeyk" zikri, gönüllerde huzur…

Mikat mahallinde edilen niyetlerden sonra, Kâbe-i Muazzama görülünceye kadar dillerden düşmeyecek kulluk ifadesi "Telbiye", müminin zikri de tesbihi de olmalıdır:

"Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel-hamde venni'mete leke vel-mülk. Lâ şerîke lek."

Demek ister ki mümin: "Buyur Allah'ım buyur. Emrine âmâdeyim. Buyur Rabbim buyur; Eşin, ortağın yoktur Senin. Buyur Rabbim!.. Muhakkak ki, bütün övgüler ve nimetlerin hepsi Senin… Mülk de sadece Senin. Eşin de ortağın da yoktur Senin."

Kılınan namazlar, okunan dualar ve Kur'an kıraati dışında kalan zaman diliminde en değerli tesbihat ve zikir, işte bu "Telbiye" duasıdır. Eğer dildeki bu duaya, gönüldeki duygular da eşlik edecek olursa, Telbiye'deki mana, müminin ruhunu da bedenini de nurlandıran bir kandile dönüşür âdeta… Böylece mümin, Rabbinin azameti karşısında kendi hiçliğini; O'nun kudreti karşısında, acizliğini düşünerek bu "kulluk şuuru"yla Rabbinin Sarayı'na doğru yolculuğunu devam ettiren bir misafir gibi görür kendini… Cidde-Mekke arasında yol kenarındaki levhalar da bu düşüncesini pekiştirir niteliktedir: "Rahman'ın Misafirleri! Hoşgeldiniz…"

Gelecek yazımızda konuya devam etmek üzere, hacı adayı kardeşlerimize selamet ve esenlikler dileğiyle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN