Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Haziran 22, 2017
Seyahate Çıkarken…

Değerli okuyucum.

Ramazan-ı Şerif'in feyiz ve bereket dolu günlerinin sonuna yaklaştığımız zaman dilimindeyiz. İnşaallah birkaç gün sonra Bayramı idrak etmiş olacağız. Büyük şehirlerden Anadolu'ya doğru yavaş yavaş yolculuklara başlandı bile… Bir başka ibret tablosu da bu galiba. Zahmeti olsa da insanlar yolculuklara kendileri -bilerek ve isteyerek- talip oluyorlar. Kimisi sıla-i rahim, kimisi dinlenmek amacıyla tatil için…

Aslında tam bir yolculuktan ibarettir hayatımız… Kundaktan kabire; ya da ruhlar aleminden ahiret yurduna…

Geçici bir zaman dilimi için bize tahsis edilen dünya nimetleri, elimize verilen ömür sermayesi, hep bu yolculuk içinde başlayıp bitmekte… Hayatımızı anlamlandıran, yaşantımızı biçimlendiren, Allah'a kulluğumuzun, O'na kul olmanın, aslında kainat sarayında sultan olmak anlamına geldiğini bize bildiren ayetler ve hadisler, "yolculuk" hususunda da bize yol gösteriyor. Kur'an-ı Kerim farklı yerlerde geçen ifadelerle şu ortak anlamı vurguluyor: "Yeryüzünde gezin, dolaşın… Bakın bakalım, Allah tüm bu varlıkları nasıl yaratmış? Bakın bakalım, Allah'ın ayetlerini ve peygamberlerini yalanlayanların, günahta ve isyanda ısrar edenlerin hali nice olmuş?" (Al-i İmran 137; En'âm 10; Ankebut 20)

Ayetler, bizden seyahatlerimizde şu üç hususu gözetmemizi istiyor: Tefekkür, tezekkür ve tedebbür… Yani düşünerek, ibret alarak ve kıssadan hisse çıkararak gezmek… O halde müslüman kimliğe sahip bir insanın seyahatlerinde bu üç hususu önemsemesi gerekir.

Gerek bayramlarda akrabayı, eşi-dostu ziyaret, gerek yaz tatili münasebetiyle ve gerekse sair zamanlarda farklı maksatlarla çıkılan yolculuklarda, mümin ve müslüman olarak tavrımızı belirlerken, -her konuda olduğu gibi- seyahat adabı ve ilkeleri hususunda da en temel dayanak noktamızın, sevgili Peygamberimizin Sünnet-i Seniyyesi olması icab eder. Çünkü O Yüce Resûl (sav), hayatımızın her alanında bize sunduğu örnek tavır ve davranışlarıyla yol göstermiştir, göstermeye de devam ediyor. Umarım ki yazımız, yolculuklarımızın manevi feyiz ve bereketine olumlu katkılarda bulunur. Şimdi geliniz asırlar öncesine gidelim ve Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin yolculuk öncesinde ve yolculuğa çıkarken nasıl davrandığına ve hangi dualar ettiğine bakalım.

Sevgili Peygamberimiz (sav) Efendimizin sefere çıkarken son olarak vedalaştığı kişi, ciğerparesi Hz. Fatıma (ra) validemiz olurdu. Sefer dönüşü ilk olarak uğrayıp hatırını sorduğu kimsenin yine aynı kişi olması, Hz. Fatıma (ra) annemizin değerini ifade etmektedir. Öte yandan bu davranış, ayrı bir yuvaya sahip olsa bile kız evladının böyle bir ilgiye muhatap olması gerektiğini bir "Peygamber Sünneti" olarak ortaya koymaktaydı. Seyahatlere çıkarken vedalaşmanın örneklerini Peygamberimizin bu ve benzeri uygulamalarında görürken; büyüklerden izin almanın örneklerini ise Ashab-ı Kiram'ın davranışlarından tespit edebilmekteyiz. Sözgelimi Hz. Ömer (ra), çıkacağı bir umre yolculuğu öncesi Peygamberimizden izin istemiş, Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz de ona hayır dualar etmiş ve ardından: "Kardeşciğim! Sen de dualarında bizi unutma" diyerek kendisinden dua talebinde bulunmuştu.

Peygamberimiz (sav) Bineğine Binerken Hangi Duayı Okurdu?

Bu sorunun cevabını, hadis kitaplarında bulabilmekteyiz. Aktarılan bilgiler açık ve nettir. İki cihan Sultanı Efendimiz (sav), "Bismillah" diyerek bineğine biner, yerine oturunca üç kez "Elhamdü lillah" ve "Allahü Ekber" tesbihlerini ve "Subhânellezî sahhare lenâ…" (Zuhruf Suresi 12-13) ayetlerini okurdu. Bu ayetlerde Rabbimizin, kullarına bir telkini söz konusudur. "Verdiği nimetin farkında olmak..." Ayetin tamamını aktardığımız zaman bu açıkça görülecektir. "Allah size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, siz onlara binip de yerlerinize yerleşince Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz."

İşte Allah Teâlâ, bizlerden, herhangi bir vasıtaya binerken, onu bize tahsis eden, hizmetkâr kılan Rabbimizi unutmamamızı, verdiği bu nimetin farkında olmamızı istiyor. Bu şuur içinde olan mümin, Allah'ın adını anarak, O'na hamd ederek, O'nu tekbirlerle yücelterek hangi vasıtaya binecek olursa olsun, kendinden beklenen kulluk vazifesini yerine getirdiği için, bindiği vasıta ona "mübarek olsun"… İşte Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz de böyle yaparak ümmetine örnek olmuştu. Daha sonra "Sefer Duası" olarak bildiğimiz duasıyla Rabbine niyaz eden Peygamberimiz, bu manidar duasıyla Mevlâ'mıza şöyle yakarışta bulunurdu:

"Allah'ım! Bu yolculuğumuzda, iyilik ve güzellikleri, kulluk şuuruyla hareket etmeyi ve razı olacağın amellerde bulunmayı bize nasib et. Allah'ım! Yolculuğumuzu bize kolaylaştır ve uzaklığını dürerek yakınlaştır. Allah'ım! Yolculuğumuz esnasında sahibimiz Sensin. Geride kalan ailemizin de görüp gözeteni ve koruyucusu da yine Sensin. Allah'ım! Yolculuk sıkıntılarından ve kötü durumlara düşmekten Sana sığınırız. Dönüşte ailemizde ve mal-mülkümüzde beklemediğimiz durumlarla karşılaşmaktan da yine Sana sığınırız."

Sağlık ve afiyetle Bayram sabahına ulaşmanız ve çıktığınız yolculuklardan esenlik içinde selametle dönmeniz niyazıyla…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN