Arama

Fatmanur Altun
Eylül 5, 2017
Erkekleri kışkırt, kadınları kurtar!

Bir önceki yazıda üretilen düşmanlıklardan ve aramıza sokulan nifak tohumlarından bahsetmiştik. Bu yazıda kadrajı biraz daraltıp mikro alanlarda işlerin nasıl yürüdüğüne bir örnek üzerinden değinmek istiyorum. Aslında masaya yatırılacak, hakkında konuşulacak sayısız başlık var. Irkçılık üzerinden birbirimize düşürülüşümüzden, ulus devlet refleksleriyle nasıl savaşa ve kavgaya tutuşturulduğumuza, politik duruşlarımızın ontolojik bir mahiyete dönüşüp birer kavga konusu haline gelmesine kadar coğrafyamızda sayısız örnek mevcut. Ne var ki en son ve belki de en ilgi çekici girişimlerden birisi olması hasebiyle cinsiyetler arası bir husumet yaratma ve bundan siyasi sonuçlar devşirme çabası ilgiyi hak edecek mahiyette görünüyor.

Yeni kavga konusu: cinsiyet

Bir süredir özellikle sosyal medya eliyle yürütülen yaşam tarzı kavgasının, bir kesim içine sirayet ettirilmesi olarak anlayabileceğimiz garip bir süreç işliyor. Bir tarafta hoca vb. sıfatlar taşıyan birtakım figürlerin özellikle sosyal medya üzerinden yaptıkları ve kadınları hedef alan açıklamalar yer alıyor. Son derece tartışmalı şekilde, hiçbir dini referans noktasına yaslanmayan ve sosyal tespit görüntüsü altında sığ içeriklerle hayat bulan açıklamalar, bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından hızlı şekilde dolaşıma sokuluyor. Bu açıklamalardan muradın ne olduğu hiçbir şekilde açık olmamakla birlikte sosyal medya üzerinden servis edilmelerinden ve din üzerinden kavga edilmesine zemin hazırladıklarından dolayı düzeltme ve ıslah etmeyle ilişkili olmadıkları anlaşılıyor. Zira bu tür kavgaları Kur'an'ın tartışmaya açık olmayacak şekilde yasakladığı biliniyor. Ayrıca gereksiz düşmanlıkların üretilmesini fitne sayan dinimizin bu tür tartışmaları kamuya açık alanda ve bilgili-bilgisiz her tür insanın, iyi-kötü her tür niyetle arz-ı endam ettiği bir ortamda yapılmasını kabul etmeyeceğini bilmek için biraz ilim ve iyi niyet sahibi olmak yetiyor.

Titiz hesaplar

İnsanların var oluşlarına hakaret edildiğinde fevri tepkiler göstereceklerini kestirmek güç değil. Müslüman kadınların da doğrudan ontolojik var oluşlarına ve kul olarak değerlerine yönelen bu saldırılar karşısında beklendiği gibi fevri tepkiler verdikleri ve ateşe adeta körükle gittikleri görülüyor. Zaten bu tartışmaları çıkaranlar ve bunların üzerine mal bulmuş mağribi gibi atlayanlar tam da bunu murat ediyor ve insanoğlunun bu en temel refleksi üzerine hesaplarını yapıyor.

Düşmanlık üretme stratejisi takdire şayan bir titizlikle ve bir gergef gibi ince ince dokunuyor. Tıpkı insanların ırklarına, kabilelerine, ailelerine, milliyetlerine, dinlerine, dillerine saldırdığınızda aldığınız tepkinin benzerini cinsiyetlerine saldırdığınızda almanız çok kuvvetle muhtemel. Zira bu saydıklarımızın her biri yaratılıştan getirilen özellikler ve hiç kimsenin bunlar üzerinde bir seçim yapma yahut tasarruf hakkı bulunmuyor. Yani bunlara saldırdığınızda insanları ontolojik bir krize sürüklüyorsunuz ve buna muhatap olan birinin son derece şiddetli tepki vermesini garanti etmiş oluyorsunuz. Hele ki bunu din adına yaptığınızda tepkinin şiddeti de katlanarak artıyor. Çünkü sübjektif yorumların bir cinsiyeti şeytanlaştırmasını Allah'ın muradı gibi gösterme gafleti, işin içine sonu gelmez dini yorumların da katılmasına sebep oluyor ve su bulandıkça bulanıyor.

Kavganın toplumsal temelleri

Buna rağmen bir cins olarak aynı insanlık ailesinin fertleri olan insanlar nasıl olup da cinsiyet üzerinden kavga edebiliyorlar? Bunun toplumda bir karşılığı olmasa kavgaların büyümeyeceğini düşünenler olabilir. Ne var ki toplumlar iyiye doğru da kötüye doğru da benzer temayüller gösteriyorlar. İnsanlara düşmanlık yapmak için zemin ve malzeme verdiğinizde buna uygun davranışlar sergilerlerken, bunlardan men edici ve iyiliği yaygınlaştırıcı davranışlar tam tersi etki yapıyor. Tıpkı işsizliğin, artan suç oranlarının ve terör olaylarının Müslüman göçmenlerin suçu olduğunu söylediğinizde ırkçı refleksleri uyandırdığınız ve buradan oy ve siyasi güç devşirdiğiniz gibi, ailedeki bozulmanın, toplumdaki yozlaşmanın kadınların sosyal hayatta var olmasından kaynaklandığını söyleyerek de toplumda kadın düşmanlığını körüklemeniz ve müntesiplerinizi, takipçilerinizi, sosyal medyadaki etkileşim oranlarınızı arttırmanız mümkün oluyor. Fakat gün sonunda toplumda onarılması güç bir çatlak daha oluşturmuş ve fitne ateşine devasa bir kütük atmış oluyorsunuz. Bu çatlaklardan sızarak politik çıkarları için fay hatlarını harekete geçirmek isteyenlerin ise köşe başında beklediğini biliyoruz.

Son söz

Sözde din adına kadınları incitenlere gönlü kırılanların sadece kadınlar değil feraset sahibi herkes olduğuna işaret ettikten sonra bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Şu anda coğrafyamız tam bir yıkım ve kaosun içinde olmasına rağmen düzeltme, ıslah etme ve birlik adına çalışma gayretini gösterebilen kaç teşebbüs var? Bunca yıkıma rağmen hala kavga sebeplerine tutkusuyla bağlı olan bir topluluğun cinsiyet yüzünden kavga etmeye başlaması ve bunun da isteklilerinin olması bizi neden şaşırtıyor? Yıllardır içimizde büyütülen husumetlerden nihayet bir DEAŞ çıkarmayı başaranların aramızdaki en ufak ayrılıklara bile cömertçe yatırım yaptıklarını görmüyor muyuz? Düşünsenize kadınlarla erkekleri kapıştırıp, sonra da kadınları erkeklerin elinden kurtarmak bahanesiyle topraklarımıza dalsalar fena mı olur!

Bunlar bir yana, yirmi yıl önce kadınları başörtülerinden dolayı üniversite kapılarında sürükleyenlerin, şimdi bu kavgaları gevrek bir sırıtışla seyrettiklerini düşünerek 'zaten Müslüman erkekler de' diye başlayan cümleleri kurma noktasında tasarruflu olmak gerekiyor. Dünyaya gelen her canlının bir kadından doğduğunu bilecek kadar akıl sahibi hiçbir insanın, hele ki 'üstünlük yalnızca takva iledir' kaidesini sindirmiş bir aklın ve kalbin zaten bir kadın düşmanına dönüşemeyeceği malum. Eğer içimizden birileri bu hataya düşüyor ve birilerini incitiyorsa mensubu olduğu inançla bağları zaten zayıflamış demektir. Böylesi bir anlayışla mücadele etmek üzere tam da bu cahil aklın saldırdığı yerden saldırmak ve 'müslüman erkekler' cümlesi ile savunmaya geçmek, kin ve düşmanlığı arttırmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmiyor.

Kabilelerin, ırkların, milliyetlerin, mezheplerin birbirine düşürülmesinden sonra kadın ve erkeğin birbirine düşürülmesi, son kalenin de düşmesi anlamına gelecektir. Bundan sonrası her bir ırkı, kabilesi, ulusu ile kadınlı erkekli topluca sürülüp yurtlarımızdan çıkarılmamız olacaktır. Coğrafyamızda her gün tekrarlanan bu senaryonun bir kez daha yaşanması feraset, akıl ve izan sahibi hiçbir Müslümanın katlanamayacağı bir sondur.

Fatmanur Altun

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN