Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Haziran 2, 2018
İstanbul’un fethi ve konu ile ilgili hadis

"Elbette Kostantiniyye fethedilecektir. O'nu fetheden emir ne güzel emir, ordusu da ne güzel bir ordudur,"

Bir önceki yazının devamı

Hadis'in bazı kaynaklarda yer almasının yanı sıra hatta bizce sahih olmasının en büyük kanıtı, vürûdundan yaklaşık yedi yıl sonra Suriye'nin fethi için Hz. Ebu Bekir devrinde orduların bölgeye gönderilmiş olmasıdır. Suriye ise Bizans'ın kapısı durumunda idi. Bu bölgenin ve bütün Şam diyarının fethinden sonra Hz. Osman zamanında Hicretin 34. (m.655.) yılında Bizans'a karşı Akdeniz'de yapılan "Zatu's-Sevari" savaşının asıl hedefi Ege denizinden İstanbul üzerine bir donanma sevketmek idi. Suriye sahillerinden hareket eden İslam donanması Rodos adasına yakın bir noktada Bizans donanması ile karşılaşmış ve düşmanı büyük bir mağlubiyete uğratmıştı. Ancak İstanbul'un fethini müjdeleyen bu hadisi çok iyi bilen ashab bununla yetinmeyerek mutlaka Kostantiniyye'ye kadar ulaşmanın yollarını aramaya devam etmişlerdi.

İstanbul üzerine yapılan ikinci sefer Muaviye zamanında gerçekleşmişti. Hicretin 49 veya 50. yılında (m.699 veya700) Muaviye İbn Ebi Süfyan büyük bir ordu hazırlayarak başına Süfyan İbn Avf'ı tayin etmiş oğlu Yezid'i de emrindeki askerlerle derhal bu orduya katılmasını istemişti, (İbnü'l-Esir, el-Kâmil, III, 458).

Kostantiniyye fethini gerçekleştirecek ordunun methedildiği ve bunlara mağfiret edileceğini Hz.Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) müjdesiyle bilen ashabtan çok kimse tereddütsüzce bu orduya katılmıştı. Kostantiniyye üzerine giden bu ilk büyük ordunun içinde yer alan ashabın başında o günlerde son derece yaşlanmış olan Ebu Eyyub Halid İbn Zeyd el-Ensarî de vardı. Ayrıca bunun yanında Abdullah İbn Abbas, Abdullah İbn Ömer ve Abdullah İbn Zübeyr ile Abdülaziz İbn Zürare el-Külâbî bulunuyordu, (İbnü'l-Esir, el-Kâmil, III, 459). Bunların böyle bir sefere katılmış olması Kostantiniyye'nin fethine verdikleri önemden kaynaklanıyordu. Ayrıca İslam dünyasına o gün daha çok yakın olan ve hala fethedilmedik bir çok önemli bölge ve şehir varken çok uzaklara ve son derece tehlikeli bir düşman ile kendi toprakları içinde kendilerinden ise çok uzak diyarlarda savaş yapmağa kalkışmaları bu şehrin fethine verilen önemden kaynaklanıyordu. Ayrıca bu sefer sırasında Silivri yakınlarında hastalanan Ebu Eyyub el-Ensârî Hz. Peygamber'in: "Ümmetimden Salih bir kişi Kostantiniyye surları önünde defnedilecektir," buyurduğunu rivayet edip bu kişinin kendisi olmayı çok temenni ettiği kaydedilmektedir. Kostantiniyye surları önünde defnedilecek bir sahabenin buranın fethi için gelmesi herhalde normal bir seyahatle gelmesinden çok daha farklı bir husustur. Bu sefer uzun sürmeden neticelenmişti. Ancak Muaviye ölümünden önce adeta Kostantiniyye'nin onun emirliği sırasında gerçekleşmesini çok istediğinden dolayı birkaç yıl sonra hicri 54 (m.674) yılında tekrar bir ordu daha hazırlayarak Cünade İbn Ebi Ümeyye kumandasında Kostantiniyye üzerine gönderdi. Cünade Kapıdağı (Arvad) adasını fethederek burada karargâhını kurup sürekli Kostantiniyye üzerine akınlar düzenledi. Bu ordu Kapıdağı yarımadasında tam yedi yıl kaldı. Muaviye adeta fetihten önce bunların dönmesini istemiyordu. Bunun için bu ordu O'nun vefatına kadar burada kalıp Hicrî 54 ten 60 yılına kadar seferlerine devam etti , (İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe, I, 224; İbn Abdi'l- Berr el-İstiâb; İbn Hacer'in el-İsabe'si kenarında, Bişr el-Ganevî'nin biyografisi, Mısır 1328, I, 148).

Kostantiniyye fethi Hadisi sahabe ve tabiin nesli için önemli bir fetih stratejisi idi. Ashap tükenmeyen bir azimle bu çok uzaklardaki şehrin fethini kendileri için bir hedef görmüşlerdi. Hadis'in verdiği motivasyon sürekli olarak emir ve kumandaları buna teşvik etmekteydi. Ashab'tan Bişr el-Ğanevi el-Has'amî'nin Süleyman İbn Abdülmelik zamanında bu hadisi sürekli olarak insanlara öğrettiği bilinmektedir. Bu hadisi işiten o dönemin meşhur ve kahraman kumandanı Mesleme İbn Abdulmelik derhal ordusunu hazırlayıp ağabeyi Süleyman'ın desteği ve izni ile Kostantiniyye üzerine hareket etmiş ve hicri 98 (m. 716) yılında bu büyük sefere çıkmıştı. Anadolu'nun birçok vilayetinin fethini gerçekleştiren ve büyük mesafeleri katederek o günkü Bitinya, bu günkü Marmara bölgesine gelen bu ordunun içinde meşhur Batal el-Ğazi de bulunuyordu. Halk arasında Battal Gazî olarak bilinen bu kişi Anadolu'da büyük kahramanlıklar gösterdikten sonra şehid olmuş ve Eskişehir yakınlarında onun adıyla anılan Seyyid Battal Gazi ilçesinde defnedilmiştir. Mesleme İbn Abdülmelik Kumandasında Kostantiniyye üzerine yapılan sefer Muaviye'nin ölümünden sonra başlayan iç karışıklıkların bittiği ve fetih hareketlerinin doğu ve batıda yeniden başladığı bir zamanda gerçekleşmişti. Mesleme, Kostantiniyye'nin deniz tarafından kolay kolay fethedilemeyeceğini bildiğinden Batı tarafından Trakya'nın birçok kasabasını feth ede ede İstanbul'a doğru ilerlemişti. Bu ordu da maksadına erişmek için büyük bir sabır ve direnç göstermiş ve yaklaşık üç yıl müddetle muhasaraya devam etmişti. Bu sırada bugün Perşembe pazarında bulunan ve Arab Camii adıyla anılan camiin o sıralarda inşa edildiği ve onun yakınındaki sahilde de (bugünkü Karaköy iskelesine yakın yerdeki Yer altı camii yakınında) bazı sahabe kabirlerinin olduğu bilinmektedir.

Yedinci ve sekizinci yüzyılda netice vermeyen bu Kostantiniyye seferleri azimle sürdürülmüş, Abbasîler ve daha sonra Selçuklular döneminde tekrarlanmıştır. Haçlı seferleri ve Moğol istilasıyla bir müddet duraklayan bu seferler Moğol istilasının etkisini tamamen kaybettiği on dördüncü yüzyılda Osmanoğullarının bölgede kurdukları yönetim ile birlikte bu fetih arzusu yeniden canlanmış ve sürekli olarak Osmanlı Sultanlarının zihnini meşgul etmiştir. Beyliğin doğusunda birçok problemin olmasına rağmen Osmanlıların sürekli batıyı ve özellikle Bizans'ı hedef almaları hiç de tesadüfî olmasa gerek. Osmanlı sultanları İstanbul'u tam yedi kez kuşatmış ve usanmadan bu muhasaraları tekrarlamıştı. Yıldırım Bayezıd zamanında tam dört kez muhasara edilmiş ve fethin gerçekleşmesi için Anadolu hisarı inşa edilmişti, (Neşri, Cihan-Numâ, nşr.F.R,Unat-M. A. Köymen, TTK, Ankara 1948-1957, I, 324-329; İdrisî-Bidlisi, Heşt Behişt, Nuruosmaniye ktb. Farsça yazma, no: 3209, Vr.192; Hoca Sa'deddin Efendi, Tâcu't-Tevârîh, İstanbul 1279, I, 142 ve148) Daha sonra Yıldırım Bayezıd'ın oğlu Musa çelebi ve bir müddet sonra da II. Murad tarafından gayet ciddi gayretlerle kuşatılmıştı. Fakat bu cihad hareketleri ve fetih arzuları yaklaşık 825 yıl müddetle devam etmiş ve sonunda hicri 857 yılında Fatih Sultan Mehmed'e nasip olmuştu. Hatta Tarık İbn Ziyad ve Musa İbn Nusayr'ın bugünkü İber yarımadası Endülüs fetihlerinin asıl maksadının Avrupa'yı Batıdan feth ede ede Kostantiniyye üzerine gelmek için başlatıldığı bilinmektedir. Sekiz asır gibi uzun bir dönem İslâm ordularını Kostantiniyye üzerine sevkeden bu Hadis İslâm fetih tarihinde büyük bir rol oynamış ve fetihlere muazzam bir motivasyon kazandırmıştır. İşte İstanbul'un fethi hadisinin sıhhati ve bu hadisin İslam fetihlerine kazandırdığı motivasyon budur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN