Arama

Zafer mi hezimet mi?

Türkiye'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlayan ve 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması'nın etkileri günümüze kadar devam etti. İsviçre'nin Lozan şehrinde 95 yıl önce imzalanan antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu belgesi kabul edildi.

Zafer mi hezimet mi?
Yayınlanma Tarihi: 24.7.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 24.07.2018 18:47

Lozan Barış Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonucunda 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

Lozan'da TBMM'yi İsmet İnönü başkanlığında Dr. Rıza Nur Bey ve Hasan Saka'dan oluşan bir heyet temsil etmişti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'ta, Lozan Barış Antlaşması'nı "Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir" şeklinde tanımlamıştı.

Türkiye'nin sınırları Lozan'da belirlendi

Lozan Antlaşması'na giden süreçte görüşmeler 20 Kasım 1922'de başlamış, TBMM'nin, "kapitülasyonlar" ve "Ermeni devleti" konularında taviz vermesi istenmedi.

Görüşmeler, 4 Şubat 1923'te başta Boğazlar sorunu, kapitülasyonlar, Musul-Kerkük ve Osmanlı Devleti'nin borçları gibi nedenlerden dolayı kesildi.

23 Nisan 1923'te yeniden başlayan görüşmeler sonunda varılan anlaşmaya göre, Suriye sınırı 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edildi.

Irak sınırının ileride İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verilirken, Yunanistan sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu gibi kabul edilmiş ancak savaş tazminatı olarak Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakıldı. Antlaşmayla Sovyet sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kaldı, Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasından vazgeçildi.

Kapitülasyonlar ise Lozan Antlaşması ile kesin olarak kaldırıldı. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye, On İki Ada İtalyanlara, diğer adalar ise Yunanistan'a bırakıldı. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra İtalya'nın On İki Ada'dan çekilmesiyle buralar Yunanistan'a bırakıldı.

Lozan'da üzerinde en çok durulan başlıklardan biri olan Boğazlar konusu da 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çözüme kavuşturuldu.

Lozan Antlaşması uyarınca Türk Devleti'nin sınırları içindeki yabancı okulların Türk kanunlarına uyması, okulların öğreniminin Türk Devleti tarafından düzenlenmesi kayıt altına alındı.

Fener Rum Patrikhanesi'nin yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla Türkiye'de kalması kabul edilirken, azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırılmış, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edildi.

Anlaşmayla İstanbul'daki Rumlar hariç diğer yerlerdeki Rumların Yunanistan'a, Batı Trakya hariç diğer illerdeki Türklerin ise Türkiye'ye gönderilmesi suretiyle iki ülke arasında nüfus mübadelesine karar verildi.

Lozan'ın en önemli gelişmesi

Lozan sürecinin en önemli gelişmelerinden biri de saltanatın kaldırılmasıdır. İtilaf Devletleri Londra Konferansı'nda olduğu gibi TBMM ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni Lozan Konferansı'na da çağırarak, çift başlı ortamdan istifade etme amacındaydı. İstanbul Hükümeti'nin de davete icabet etme arzusu, Ankara Hükümeti'ni harekete geçirdi. Ve meseleyi süratle meclise getirip 1 Kasım 1922 tarihinde 1299 yılından beri süre gelen Osmanlı hanedanın varlığına son verip saltanatı kaldırdı. Böylece İstanbul'daki yönetimi TBMM devraldı. Padişah Vahdeddin (VI. Mehmet) son Osmanlı Padişahı olarak 17 Kasım 1922 tarihinde yurdu terk etmek durumunda kaldı, amcasının oğlu II. Abdülmecit meclis tarafından halife (son halife) seçildi. Lozan için içerde bütün şartlar uygun hale getirildi.

Antlaşma için önemli nokta

Froembogen, Lozan Antlaşması için önemli olan noktanın; savaşı bitirmek değil, yarım asırlık emperyalist şark siyasetinin hesaplarını temizlemek olduğunu belirtir. Batı'nın bu hedefi doğrultusunda Türkiye imha edilecek ve paylaşılacaktı. Bu ifadeyi, 1922 yılında Foreign Affairs dergisinin Aralık sayısında yayımlanan bir makale de destekler: "Açıktır ki, dünya 50 veya 60 bağımsız devlete bölünmüş olarak kaldığı sürece insanlık için barış ve gönenç olmayacak ve yine açık olarak, eğer her ulusun kendini güvene almak için girişmekte olduğu diplomatik savaşımı bitirecek bir uluslararası sistem oluşturulmazsa, geri kalmış insanların uygarlaşmasında ve kendi kendilerini yönetmeleri konusunda süreklilik gösteren bir ilerleme olmayacaktır. Bugünün gerçek sorunu, tek dünya devleti sorunudur."

Hezimet mi zafer mi?

Tarihçi Ekrem Buğra Ekinci Lozan Antlaşmasını şöyle yorumlar:

Lozan Antlaşması da 'Osmanlı'nın küllerinden doğan yeni devletin kurucu vesikası', adeta bir mukaddes metindir. Hâlbuki antitezi olan Sevr Antlaşması ile arasındaki farklar hiç de fazla değildir.

Sevr, Lozan'ın mukaddimesi idi. Asıl hedef, Lozan'dı. Bunun için Sevr'de tarafı olmadığı bir harbe girerek milletlerarası düzeni tehdit eden Türkleri biraz hırpalamak; bir başka deyişle 'Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek!' hedeflenmişti. İkisi de 'güçlünün sözü geçer' şeklindeki evrensel prensibin birer tezahürü idi. Zamanın şartları çerçevesinde politik aktörler tarafından dikte ettirilmişti. Fazlasını yapmaya ne Lozan'a giden heyetin, ne de Ankara'daki hükümetin gücü vardı.

Lozan Antlaşması ile Almanya'ya olan borçlar silindi. Diğer borçlar, eski Osmanlı topraklarında kurulan yeni devletlere paylaştırıldı. Hepsi münasip bir takvime bağlandı. Ahalisinin ekseriyeti Rum olduğu halde, Doğu Trakya ve İzmir Türklere bırakıldı. Türklerin çok dile getirdiği Wilson Prensipleri'ne rağmen, emperyalistler için artık ihtiyaç kalmadığı için Ermenistan ve Kürdistan meselesi kapatıldı. Hepsi, Ankara'ya yapılmış büyük birer lütuf sayılabilir. Lozan'ın gizli maddeleri veya 100 yıl geçerli olduğu hakkında söylenenler sadece rivayettir. Milletlerarası antlaşmaların gizli maddesi olmaz.

Sevr ile Lozan, aslında birbirine benzer iki anlaşmadır. Sadece toprak kaybı ve bazı askerî sınırlamalar cihetiyle farklılık gösterir. Her ikisinde de Boğazlar, ecnebi kontrolündedir. Boğazların bu statüsü, 1936 tarihli Montrö Mukavelesi ile hafifletilmiştir. Bu, Misak-ı Millî'ye de aykırıdır. 1914'de dünyanın 6 büyük impatorluğundan biri iken, 10 sene dolmadan ehemmiyetsiz bir Asya devletçiğine dönüşün vesikasıdır.

Lozan Antlaşması maddeleri:

-Suriye Sınırı, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edilmiştir.

-Irak Sınırı, Irak sınırının ileride İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verilmiştir.

-Yunanistan Sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu gibi kabul edilmiş, ancak savaş tazminatı olarak Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakmıştır.

-Sovyet Sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kalmıştır.

-Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasından vazgeçilmiştir.

-Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır.

-Adalardan, Bozcaada ve Gökçeada Türk Devleti'ne, On İki Adalar İtalyanlara, diğer adalar ise Yunanistan'a bırakılmıştır.

-Türk Devleti'nin sınırları içindeki Yabancı Okullar Türk kanunlarına uyacaklar, okulların öğrenimini Türk Devleti düzenleyecektir.

-Fener Rum Patrikhanesi'nin yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartı ile Türkiye'de kalması kabul edilmiştir.

-Azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırılmış, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmiştir.

-İstanbul'daki Rumlar hariç diğer yerlerdeki Rumların Yunanistan'a gönderilmesine, Batı Trakya hariç diğer yerlerdeki Türklerin de Türkiye'ye gönderilmesine karar verilmiştir.

Boğazlar sorunu

Boğazların idaresi başkanlığını Türklerin yapacağı bir komisyona bırakılmıştır.

Boğazların iki tarafında da 20 km'lik alanın askerden arındırılması kararlaştırılmış, buna rağmen olağanüstü bir durum olduğunda Türk tarafının boğazlara asker sokabilmesine izin verilmiştir.

Ticaret gemileri boğazlardan serbestçe geçebilecek, savaş gemilerine ise tonaj sınırlaması getirilecektir.

İşgal güçleri İstanbul'u bir buçuk ay içinde boşaltacaklardır.

Osmanlı'nın borçları

Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletlerarasında paylaştırıldı. Türkiye'ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye idare heyetinde bulunan yenik Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu devletlerinin temsilcileri idare kurulundan çıkartıldı ve kurumun faaliyeti devam ettirilerek antlaşmayla birlikte yeni görevler verildi.

En uzun süreli barış antlaşmalarından biri

I. TBMM tarafından imzalanan, II. TBMM tarafından onaylanan antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanındı ve kabul edildi, Sevr Antlaşması geçersiz hale geldi.

Türkiye, savaş tazminatı ödemekten kurtuldu, ülke sınırları Irak sınırı hariç belli oldu ve Türkiye açısından I. Dünya Savaşı sona erdi.

Milli Mücadele hareketi, bağımsızlık için uğraşan diğer dünya milletlerine örnek olurken Lozan Antlaşması dünyanın en uzun süreli barış antlaşmalarından biri olarak etkisini bugüne kadar sürdürmeye devam etti.

Antlaşmanın imzalandığı otel

Dünyaca ünlü saat markaları ve çikolatalarıyla ünlü İsviçre, pek çok tarihi diplomatik görüşmelere ev sahipliği yapan, arabulucu ülke olarak da biliniyor.

Türkiye'nin sınırlarının çizildiği Lozan Barış Antlaşması'nın imzalandığı Beau Rivage Palace Oteli aradan geçen yıllar içerisinde pek çok önemli uluslararası görüşmelere ev sahipliği yapmaya devam etti.

Otel, İran nükleer müzakereleri ve en son 2016 Ekim ayında Suriye konulu toplantı gibi birçok diplomatik görüşmeye şahit oldu.

Başkan Erdoğan, antlaşmanın 95'inci yıl dönümünde mesaj yayımladı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Lozan Barış Antlaşması'nın 95. yıl dönümü vesilesiyle, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bugünlere ulaşmamızda emeği olan tüm devlet adamlarımızı saygıyla yad ediyorum." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Başkan Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 95'inci yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayımladı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu belgelerinden olan Lozan Barış Antlaşması'ndan bu yana geçen 95 yılda ülkenin siyasi, askeri, ticari ve diplomatik olarak gücünü artırırken, bölgesel ve küresel ölçekteki konumunu da pekiştirdiğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin özellikle son 16 yılda elde ettiği başarıların gerisinde güçlü bir siyasi iradenin mevcudiyeti yanında milletin birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hareket etmesinin çok büyük payı olduğunu aktardı.

Başkan Erdoğan mesajında şunları kaydetti:

"16 Nisan halk oylamasıyla milletimizin takdirine sunulan, 24 Haziran seçimleriyle de uygulamaya konulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milletimizin birliğini perçinlerken, Türkiye'yi ekonomik, siyasi ve diplomatik bakımdan daha da güçlendirecektir. Yeni yönetim sisteminin sağladığı imkânlarla ülkemiz, bundan sonra 2023 hedefleri ile 2053 ve 2071 vizyonları doğrultusunda çok daha süratli yol alacaktır.

Lozan Barış Antlaşması'nın 95. yıl dönümü vesilesiyle, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bugünlere ulaşmamızda emeği olan tüm devlet adamlarımızı saygıyla yad ediyorum. Bugüne kadar vatanımızın bekası, milletimizin bağımsızlığı için canlarını feda eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN